kapat
22.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
OKAY GÖNENSİN(ogonensin@sabah.com.tr )

Gidebilmek, uğurlayabilmek

Fatih Terim, önceki gün basın toplantısında, İtalya'dan etkilendiği bir olayı anlattı. Milan'ın önemli futbolcularından Leonardo, dört yıl bu kulüpte oynadıktan sonra transfer olur. Futbolcunun gidişi kesinleşince, İtalya'dan ayrılmadan önce Milan kulübünde bir uğurlama yapılır, herkes üzerinde değişik dillerde "güle güle" yazan aynı beyaz tişörtlerden giyer, şampanyalar patlatılır. Keyifli, sevgi dolu bir uğurlamadır bu.

Terim bu uğurlamadan çok etkilendiğini söyledi. Etkilenmemek mümkün değil. Çünkü biz, insanların gidebilmesine, gidenlerin sevgiyle uğurlanmasına alışık değiliz.

Bizim bildiğimiz örneklerde, gitmesi gereken gitmemek için sonuna kadar direnir, gittiği zaman da şenlikle uğurlanmak bir yana, gizli ya da açık olarak "kurtulduk" diye sevinilir. Her giden, "kötü" ayrılır.

Gitmesini bilmeyenler, göndermesini de bilemezler.

Leonardo'nun Milan'dan uğurlanmasından etkileniyoruz, çünkü toplumsal ilişkilerimizin hemen bütün aşamalarında kimsenin "rahat" gitmediğini, keyifle uğurlanmadığını görüyoruz.

Gitme zamanını bilmek
Bill Clinton iki dönem başkanlık yaptı, tekrar seçime girebilse tekrar kazanırdı. Ama Amerika Birleşik Devletleri'nde hiç kimse Clinton'ın başkanlıkta kalması için "cin fikir" üretmeye kalkışmadı. Görev süresi bitmişti, gitmesi doğaldı ve eğlenceli bir şekilde gitti. Bu gidiş, başarının ardından gidişti.

Fransa'nın son dönemine damgasını vuran kişi olan François Mitterrand, ikinci cumhurbaşkanlığı dönemini tamamladığında gücünün zirvesindeydi, ama görev süresi sona erdiği zaman hiçbir zorlamayı denemedi, evine çekildi.

25 yıl boyunca Fransa'nın en güçlü kişisi olan General De Gaulle, 1968 çalkantıları yaşanırken kendi yetkilerinin artması için bir halkoylaması yaptırdı, gücünden çok emindi ama Fransız halkı istediği yetkileri vermeyi reddetti. Anında istifa etti ve köyüne gitti.

İngiltere'de İşçi Partisi karşısında yenilen Muhafazakâr Parti'nin başkanı anında istifa etti. Aynı şekilde İspanya'da, İtalya'da seçim kaybedenler bir an tereddüt etmeden gittiler. "Yakın çevreleri" onların yerlerinde kalmaları için "çalışmadı". Hiç kimse de yerlerinde kalmayı sürdürmeleri gerektiğini savunmadı.

Zirvedeyken vedanın keyfi
Amerika'nın yeni başkanı Bush, belki Clinton kadar başarılı olmayabilir. Ama şurası kesindir ki, Bush'u şimdiden eleştiren ya da daha sonra eleştirecek olanlardan hiç birisi "Keşke Clinton kalsaydı" demeyecektir.

İngiliz İşçi Partisi lideri Tony Blair, ikinci seçim galibiyetinden önce açık olarak ilan etti: Bu, girdiği son seçim olacaktır ve önümüzdeki dört yıllık dönemin ardından partisinin başından ayrılacak, bir kez daha başbakan olmayacaktır. Blair bu sözünü tutacaktır, tutmak zorundadır, dört yıl sonra içinden başka şeyler geçse bile tutmak zorunda kalacaktır. Ve Blair, 60 yaşına gelmeden siyasetten emekli olacaktır. Büyük bir olasılıkla başarının zirvesinde emekli olacaktır.

Gitmesini bilenler keyifle uğurlanırlar; keyifle uğurlayanlar da gitmesini bilirler.

www.sigortam.net


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır