kapat
22.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
RUHAT MENGİ(rmengi@sabah.com.tr )

Cezalar sadece işadamları için mi?

Yine toplu cinnete doğru hızla yaklaşıyoruz. Milletin hayatını zindana çevirmek, moralini sıfıra indirmek için her türlü neden mevcut memlekette..

"Siyasetle ekonomi çok yakından bağlantılı. Söylenen her söz ekonomiyi altüst etmeye yetiyor. Bu ilişkiyi kesmek lâzım" diyenlerin kendileri her fırsatta ağızlarına geleni düşünmeden söyledikleri için dolar çıkıyor, iniyor, çıkıyor, iniyor. Borsa oynuyor, zaten oturmamış olan ekonomi tekrar, tekrar sallanıyor. Bakanlar Kurulu'nda çıkan en ufak anlaşmazlıkta Kamu Bankaları Başkanı "İstifa ederim" diyor. Fazilet Partisi'nin davası sürerken milletvekileri "İstifa eder, memleketi seçime sürükleriz" tehdidini patlatıyorlar.

Sorsanız hepsi vatan için ölürler.. Öylesine bir sevgileri var vatanlarına karşı. Kardeşim bu nasıl sevgidir, "Sevdiğim için boğazladım" diyen cahil ve hasta adamın sevgisinden ne farkı var bu sevginin söyler misiniz?

Şanssız ülkenin şanssız vatandaşlarıyız, başka bir şey değil. Hani moral bozmayalım, dikkatli yazalım diyoruz ama bizim sabrımızın bile bir sınırı var.

Bekir Coşkun ne güzel yazmış çocuğuyla birlikte yiyecek birşeyler bulmak için akrabalarına giderken minibüsün altında kalan yoksul anneyle kızının dramını.

Hastanede gözlerini açan ve kızının öldüğünden habersiz olan anne "Ne olur ona yemek verin.. Kaç gündür aç" diyor... Buna yürek dayanır mı?..

İşte Türkiye'nin tek gerçeği bu. Yiyecek ekmek bulamayan sahipsiz analar, babalar, çocuklar.. Bu anne-kız ibret için gazetelerde her gün sürmanşet verilmeli.. Verilmeli ki bu fakir milletin paralarını siyaset istismarıyla, din istismarıyla, mevki istismarıyla elleri, yürekleri titremeden yiyenlerin, doğru dürüst ceza yasası yapamadıkları için en ağır suçların cezasız kalmasına neden olanların görmeyen gözleri açılsın. Titremeyen yüreklere "Allah" korkusu gelsin.. (Gelirse tabii!.)

Amerika'da bir kadının köpeğinin ölümüne neden olan suçlu şu günlerde üç yıl hapis cezası istemiyle yargılanıyor. Bizde ise, yanındaki çocuğu öldüren, anneyi komaya sokan cani ya bulunamaz, ya da bulunsa bile üç gün sonra başkalarını öldürmek üzere serbest bırakılır.

Ne para varmış ama!
"Aç anne ile kızı" haberinin verildiği gün ve ertesi ve daha ertesi gün tem gazete manşetleri Erbakan'ın kızının Çırağan'da yapılan, 6 bin kırmızı güllü düğünü, onun balayı ve Kanlıca'daki 6 milyon dolarlık Erbakan yalısı idi.. Tektük, bir iki gazeteciden başka kimse de sormuyor "Bu onlarca, yüzlerce milyarın kaynağı nedir, siyasete başladığında belli geliri ve mal varlığı olan bu adamlar, bu paraları nereden buluyorlar" diye.. Biz "Gelini neden Hristiyan adetine göre, kolunda getirdi"yi merak ediyoruz. (O da doğru aslında, hiçbirimiz nikâh masasına babamızın kolunda gitmedik. Türkiye'de Türk adetine, Müslüman geleneğine göre evlenir çoğunluk . Millete "Sizi gidi batı özentileri sizi.." diye parmak sallayıp, tükrük sıçratanlara bu yeni adet de sorulmalı, ama asıl soru "Nereden buldun?" olmalı..)

Erbakan'a yazlık, kışlık malikaneleri, her yıl kalabalık ailesiyle yaptığı Hac ziyaretleri, 6 milyon dolarlık yalıları, Kohl'ün oğlunun düğününden zengin düğünleri sorulmalı.

Nereden geliyor bu para? Siyasete başlarken mal varlığı neydi, şimdi ne? Halk bunları merak ediyor. Tek bir kez Hacca gidecek imkân bulamayan, bırakın Haccı, ekmek bulamayan, bırakın yalıyı, denizi hayatında hiç görmeyen milyonlarca vatandaşa bu sorunun cevabını kim verecek?

Belediye Başkanları bir dönem başkanlık sonunda trilyoner oluyorlar. Hergün bir başka ülkeye seyahatler düzenleyerek Macellan'cılık oynuyorlar. Yakınları ihaleler kazanıyor. Belediye binalarında üç kuruşa yapılabilecek "deprem" değişiklikleri kendi yandaşlarına trilyonlara yaptırılıyor. Parayla satılan "billboard"lar kendi reklâm panoları gibi kullanılıyor.

Bütün bunların hesabı neden sorulamıyor? Burası koca Türkiye mi, Dingo'nun ahırı mı?

Hesap sadece kredi kullanan işadamına soruluyor. Geçen gün bir toplantıda yanımda oturan bankacı "Artık kimse kredi alarak yatırım yapmak veya bankaların yönetim kurullarına girmek istemiyor, bizler de tedirginlik içindeyiz" diyordu.. Ve cok da haklı .. Bir tarafta yüz milyonlarca dolarlık yolsuzluklar yasal, diğer tarafta normal ticari prosedürlere hapis cezası veriliyor.

Yeter artık. İçişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk sessiz sedasız oturmayı bırakmalı ve haksız yere içerde tutulan insanların bir an önce yargılanmasını sağlamalılar.. (Katilleri, tecavüzcüleri sokağa salmak için çırpınanları bu "adalet" hiç mi ilgilendirmiyor?)

Dışarda elini kolunu sallayıp, sırıtarak gezen ve milletin parasını çarçur edenlere "dur" demeliler. Siyasetçilerin su gibi harcadığı paraların hesabını sormalılar..

Ve Medya.. Medya bütün haberleri magazine çevireceğine görevini hakkıyla yapmak zorunda.

O da sahiplenmezse.. Ne olacak bu memleketin hâli?

Yatlarınızı iyi saklayın!..
Dün baktım; petrol ve nükleer atık tankerleri eylemi için Beylerbeyi'nden 40- 45 tane balıkçı veya turist teknesi gibi küçük tekne çıkabilmiş. 'Bebek'te, İstinye'de Tarabya'da dizili yüzlerce zengin teknesinden, yatından tek bir adet yoktu. Sahillerde ise küçük gruplar dışında kimse yalısının önüne bile çıkmaya zahmet etmemişti..

İşte sivil toplum bilincimiz bu kadar.. Boşuna dememişler "Her millet lâyık olduğu şekilde yönetilir" diye.. Bizim, ne yönetim, ne uluslararası, hiçbir konuda şikayete hakkımız yok.

Boğaz'a çıkan tekneleri ve sahilde destek verenleri sorumluluklarından ötürü kutluyorum. Zenginlere ise sözüm şu; Yatlarını iyi saklasınlar. Birbirlerine hava atmak için yine lâzım olacak!

www.sigortam.net


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır