Denizcilikten sorumlu Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu'nun önünde bir dosya duruyor.. Gelelim bu dosyanın hikayesine:
Washington'da yaşayan Ali Köknar isimli hukukçu dostumuz, bazı Amerikalı hukukçu arkadaşları ile birlikte, işlerini güçlerini bırakıp, Türkiye'ye katkıda bulunmak için, Boğazları petrol boru hattı olmaktan çıkartacak, nükleer ve diğer zehirli maddelerin buralardan geçmesini büyük ölçüde engelleyecek ve de Bakü-Ceyhan'a önemli destek verecek bir proje geliştirdi..
Projeyi hazırlayan grup, "Montro'yü yorumlayarak ve hukuk kuralları içinde kalınarak" yani kimseye höt-zöt demeden, Türkiye'nin bu konuda önemli silahları olduğunu keşfetti.. Peki sonra ne yaptılar..
Geçen yıl Ekim ayında, bu projeyi, önce Dışişleri Bakanlığı'na sundular.. Ama Dışişleri Bakanlığı, kendilerine cevap bile vermedi. Ardından durumu Washington'daki Deniz Ataşemiz kanalı ile Genelkurmay'ın dikkatine sundular.. Oradan da tık sesi gelmedi..
Oysa bu proje son derece önemli.. Proje iki konuda yoğunlaşmış.. Şunları söylüyor:
"ABD yakında kendi limanlarına gelecek olan gemilere artık sintine muayenesi bile uygulayacak. Bunun için Maryland Üniversitesi öğretim üyeleri bir yasa hazırlıyor. Bunu yapmalarının nedeni de, Kuzey'deki göller bölgesine gelip giden gemilerin taşıdığı Zebra denilen midye türünün, büyük ekolojik tahribat yapması.. Madem ki bu uygulama, ABD için bir hak, o zaman Türkiye için de bir hak olmalı.. Bu nedenle biz de aynı uygulamayı yapabiliriz.. Denizlerimize bu yolla gelen Taraklı Medusa isimli denizanası yüzünden, balıkçılar yılda 400 milyar dolar zarar ediyor.. Çünkü bu denizanası, balıkların üremesini engelliyor.
İkinci husus muayene sistemine geçmek. Yani Boğazlardan geçecek gemileri muayene etmek.. Montrö anlaşması Türkiye'ye bu hakkı veriyor.. Türkiye isterse, Boğazlardan geçen gemilerin yüzde 15'ini kontrol edebiliyor.. Karadeniz ağzında tankerleri bekletip, muayene edebilirler. Örneğin geçen yıl Aralık ayında Kastov isimli tanker Karadeniz'den geçti ve Akdeniz'de kaza yaptı.. Bu kazadan sonra eksperler gemiyi muayene etti ve borda çürümesinin normalin 15 katı olduğunu tespit ettiler.. Ya Boğaz'da olsaydı kaza? Türkiye, kendi vatandaşının can güvenliğini sağlamak için bu kontrolleri yapma hakkına sahiptir.."
Şimdi projenin can damarı olan bölüme bakalım:
"Petrol tankerlerinin Boğaz girişinde sıra olup beklemeleri ve bu beklemelerin uzun bir süre devam etmesi, Kazak ve Supsa petrollerinin tanker ile getirilmesinin maliyetini çok önemli ölçüde artıracağından, sigortaların da yüksekliğini gözönüne alırsanız, şirketler, ister istemez, Bakü-Ceyhan yolunu tercih edeceklerdir.."
Ali Köknar ve arkadaşları hiçbir ücret bile istemeden, İstanbul'u kurtaracak bir proje hazırlıyorlar, Ankara'dan tık yok. Bakan Mirzaoğlu, bu proje önünüzde duruyor. Hadi bakalım, Dışişleri, Çevre ve Adalet bakanları ile elele verin ve harekete geçin.. Yasa tasarısı mı hazırlarsınız, yönetmeliklerde değişiklik mi yaparsınız, onu siz bilirsiniz. Ama mutlaka yapın..
Boğazlar konusunda bir başka iyi haber de İstanbul Anakent belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna'dan geldi. Gürtuna, bu konuda belediyenin tüm imkanlarının sivil toplum örgütlerinin hizmetinde olduğunu ve kendisinin de Pazar günü Boğaz'a giderek, protestocu gruplara destek vereceğini söyledi..
Peki, İstanbul'da tam 32 Belediye var.. Onlar niye uyuyor? Beykoz, Sarıyer, Beşiktaş, Üsküdar, Eminönü, Kadıköy, Bakırköy Belediye Başkanları ve diğerleri; İstanbul halkı bu Pazar günü sizleri de yanlarında görmek istiyor.. Çünkü, İstanbul bir felakete uğrarsa, Belediye Başkanı diye bir makam olmasına da gerek kalmayacak..
Not: KKTC Başbakanı Eroğlu ve hükümet üyeleri.. Amerikalı bir grup, KKTC'de bir banka satın almak için Şubat ayından beri çantalarında 50 milyon dolarla bekliyor.. Siz ise, sanki KKTC'ye yatırım yapan çok yabancı varmış, ayrıca ihtiyacımız de yok gibi, saçma sapan bir şekilde işi yokuya sürüyorsunuz.. Verin bu izni.. Mudiler parasını alabilecek bu sayede.. Türkiye'den gelen paraları da mudiler yerine başka yerlerde kullanın..
Magazin
