Beşiktaş fokur fokur kaynıyor. "Artık sizinle çalışmayacağız" denilen futbolcular tek tek patlıyor. Ali Eren, Ayhan, Fazlı durmadan konuşuyor. Tüm kirli çamaşırlar ortaya dökülüyor. Özellikle Fazlı'nın suçlamaları yenilir, yutulur gibi değil. Şu sözlere bakın siz:
"İpimi Nouma çekti. Takımda grupçuluk var, çete var. Nouma yanında Bayram'ı istedi. Ahmet, Yasin, Nihat Scala'yı etkilediler. Kuyumu kazdılar. Nouma'dan kaptan olmaz, hırsıza kasa teslim edilmez. Daum da ikili oynadı. Demirören'in baskısından etkilendi. Ayhan ve benim dışımdaki diğer futbolculara ödemeler yapıldı. Ben köle değil, futbolcuyum."
Gerçekten zehir-zemberek açıklamalar. Futbolcu böyle konuşmalı mı? Elbette hayır. Bu şekilde konuşana pekçok kimse "Aferin, çıktı aslanlar gibi gerçekleri söyledi" demez. Ancak işin bir de diğer yönü var. Fazlı'nın iddiaları acaba doğru mu? Benim bildiğim Fazlı dürüst, mert biri. Yalana dolana başvurmaz. İntikam almak için almak için başındaki kimseleri, arkadaşlarını böyle yerden yere vurmaz. Söylediklerinin büyük bölümünde gerçek payı olduğuna inanıyorum.
Biz testi kırılmadan hep vurguladık: "Birlik, beraberlik göremiyoruz. Arkadaşlık bağları güçlü değil. Scala otoriteyi sağlayamıyor. Özellikle Nouma'ya ayrıcalık yapılıyor. Disiplinsizlik karşısında yumuşak kalınıyor." Ne yazık ki bu uyarılarımıza uzun süre itibar edilmedi. Fazlı'nın SABAH'a yaptığı itiraflar, baş aşağıya gidişin nedenini şimdi çok iyi açıklıyor.
Bilemiyorum belki de Bilgili sezon ortasında o meşhur neşter lafını bu nedenle etti... Ve belki de tüm riskleri göze alarak neşteri en iyi kullanacak kişi olarak, Damu'u takımın başına getirdi. Daum'un kuru gürültüye papuç bırakmayacağını hepimiz biliyoruz. Alman teknik direktör şu anda elinde başkanının neşteriyle ortalığı kasıp kavuruyor. Takımın yarısının satışa çıkarılmasını şimdi daha iyi anlıyoruz.
Eeee, dünya böyle. Acırsan, acınacak duruma düşersin. O zaman operasyona devam.