kapat
25.05.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

ciceknet

Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
METİN MÜNİR(mmunir@sabah.com.tr )

CASA olayı ve araştırmacı gazetecilik

Araştırmacı gazeteciliğe sahip olmayan bir gazete, dans pistine sahip olmayan bir diskoteğe benzer. Çok gürültü duyarsınız ama dansedemezsiniz.

CASA olayı Türkiye'deki ihale rezaletini -bu defa masum insan kanı ile ıslanmış olarak- bir defa da gözler önüne sermekle kalmadı. Medyanın bu tür haberleri izlemek konusunda ne kadar donanımsız olduğunu da gösterdi. Bu da bir başka türlü rezalettir ve bir açıdan CASA olayından da trajiktir. Çünkü CASA olayı gibi olayların yaşanması ve bu tip olayların devam etmesinin en büyük nedenlerinden biri, basının temel fonksiyonlarından birini ifa edememesidir. Bu araştırmacı gazetecilik fonksiyonudur.

Araştırmacı gazetecilik, bir veya bir grup gazetecinin süreki olarak bir olayın izlenmesine tahsis edilmesi ile yapılır. Bunlar sadece bir olayı izler ve bu olay haber olma özelliğini yitirinceye kadar peşini bırakmazlar. Araştırmacı gazeteciler, gazetecilerin komandoları, en iyi yetişmiş, elit neferleridir. Kaliteli bir gazetede her muhabir potansiyel bir araştırmacı gazetecidir.

Gel gelelim, angut polikacıların aptal laflarını nakletmek için ordu besleyen medya, CASA olayını çözmek için bir tek neferini cepheye sürmedi. Emin Çölaşan ile Fikret Bila'dan başka kimse konuyu iredelemeye değer bulmadı. Ama bu köşe yazarı işi değil, araştırmacı gazetecilik işidir. Araştırmacı gazetecilik ise bir ekip, bütçe, zaman ve editoryal irade meselesidir.

Fakat promosyona yüz milyonlarca dolar harcayan Türk basını, araştırmacı gazetecilik yapacak ekip, bütçe ve zamanı bulamadı. Televizyon dağıtarak tirajı bir milyona çıkarmak fırsatı, habere ağırlık vererek tiraj kazanmayı anlamsızlaştırdı. Ama burada birkaç noktayı dikkatten kaçırdılar: Televizyon dağıtmak gazetecilik değil bayiliktir. Gazete müşterisi ile televizyon müşterisi aynı değildir.

Eminim bu yazıyı okuyan bazı meslektaşlarım "Biz o skandalı, bu skandalı ortaya çıkardık" diyeceklerdir. Bu itirazda gerçek payı yok değil. Ama skandalı ortaya çıkarmak yeterli değildir. Sonuna kadar götürmek, bıkmadan izlemek, tamamen çözülünceye kadar peşini bırakmamak gerekir. Yalapşap takiple sonuç alınamaz. Sonucu alınamayan iş bitmemiş iştir. Bitmemiş işin hiç kimseye yararı yoktur. Susurluk skandalının çözülememiş olmasının en büyük nedeni basının işi kovalamayı bırakmasıdır.

Emin Çölaşan dünkü yazısında parmağını tam kanın aktığı yere bastırdı: "Türkiye'de bütün namussuzların bir tek güvencesi vardır; 'Boşver, birkaç gün yazarlar sonra unutulur gider. Hadise hasıraltı edilir, unutulur.'"

Namussuzlar gerçekten buna güveniyorlar. Türk basını da bugüne kadar namussuzları hiç hayal kırıklığına uğratmadı.

Promosyon selinin suları, gazeteciliği bir felaketzede haline getirdikten sonra, artık geri çekiliyor. Ve aynı anda Türkiye büyük bir değişim sürecinin eşiğinde duruyor. Basın hem bu değişimi etkileyecek hem de değişimle değişecektir.

Benfümitliyim.

 
Ekonomik programın başarıya ulaşacağına inanıyor musunuz?

Evet
Hayır

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır