kapat
28.04.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Kangurum

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Medyasoft
 
MEHMET ALTAN(maltan@sabah.com.tr )

Muhalefet görevini yeryüzü yapıyor...

Türkiye'deki siyasal iktidara karşı hoşnutsuzluk homurtuları giderek artıyor.

Ama bu homurtuları alternatif çözümler önererek örgütleyecek bir muhalefeti de yok bu ülkenin.

Türkiye'deki siyasal rejim, iktidarıyla muhalefeti arasında hiçbir fark olmayan bir mekanizma yarattı. Değişik isimler de taşısalar hepsi 12 Eylül askeri rejiminin çocuğu olan Siyasi Partiler Yasası'nın ürünü. Hepsinin amacı da devlet imkanlarını taraftarlarına dağıtarak nemalanmak.

Zaten siyasal kilitlenme de o yüzden yaşanıyor. Kamuoyu yoklamalarında hem iktidar partilerinin hem de muhalefettekilerin oyları düşüyor. Hepsinin aynı çağdışı kanuna göre şekillendirildiği bu partilerin, o çağdışı yasaları değiştirmemekdeki inadı ve avantacılık ideolojisini benimsemeleri siyaseti tam bir çöküntü içinde gösteriyor. Bu çağdışı yapılanmanın ve yasaların arkasında ise, Türkiye'de yıllardır süren militarist anlayış var. Ama siyaset kurumu da, o militarizmin türevi olduğu için kendini yok eden hedefi de demokratik bir eleştiri bombardımanına tutmuyor. Tam aksine, o çağdışı yapının içine yerleşip soygunlarını sürdürüyor.

O nedenle de, çağdaşlaşmanın dinamiğini Ankara'ya ve soyguna ağır bir muhalefet getiren yeryüzü yapıyor.

Benim manşetlerim
Türkiye'deki siyasal sistemin dönüşmesini hızlandıracak en önemli yasa tasarılarından birini İhale Yasası oluşturuyor. İhale Yasası, Avrupa Birliği, Dünya Bankası ve IMF'in isteği doğrultusunda değişince, Türkiye'de siyasetin parasal kaynakları da farklılaşacak, "müteahhit mafyasının" patronu olduğu bir siyasal anlayıştan kurtulmaya başlayacağız.

Sakarya'da depremden sonra müteahhitlere açılan davaların, zamanın imar yasasında "zemin etüdü şartı" olmadığı için beraatlerle sonuçlanıp durduğunu yeniden anımsamakta fayda var. Halkının güvenliğini birinci temel sorun yapması gereken bir devlet neden İmar Yasası'na "zemin etüdü şartı" koymaz? Çünkü devletin yönetimini oluşturan siyaseti müteahhitler finanse eder, halk değil.

Bu nedenle, ben, İhale Yasası ile ilgili ğelişmeleri büyüteç ile izleme yanlısıyım. Geçenlerde bu konudaki bir habere gazetelerden birinin arka sayfalarında rastladım. Benim için manşetlik bu haberde, adeta Türk siyaset anlayışının "kan tahlili" sonuçları vardı. Haberde, "devlet ihale yasa taslağının", Avrupa Birliği ile anlaşmazlık nedeniyle öngörülen sürede Başbakanlığa sevk edilmediği söyleniyordu.

Avrupa Birliği, bazı ihalelerde uygulanmak istenen "davet usulüne", bazı ihalelerin uygulama projesi dışında bırakılmasına ve ilgili bakana geniş yetki verilmesine karşı çıkmaktaydı. Yasa taslağı bu haliyle, Avrupa Birliği için "AB mevzuatına uyum sağlayamayacağı gibi şeffaf da" değildi.

Muhalefetsiz bir rejimimiz olduğu için kimse buna ses çıkarmadı. Diğer partiler haberin üzerine gitmedi. Beleşçiliğin peşindeki bu mantık manşetlerden teşhir edilmedi.

Eski beleşçiliği sinsi sinsi yürütmeye çalışanların varlığı hâlâ direnmekteydi. Ve buna Türkiye'nin içinden güçlü bir cevap gelmiyordu.

Muhalefet dışarda
Ne yazık ki, o cevap, Dünya Bankası'nın Türkiye'deki ihale sistemini çok ağır bir biçimde eleştiren raporunu "Türkiye yolsuzlukla suçlanıyor" başlığıyla veren Financial Times Gazetesi'nden geldi.

Raporda, firmaların ihale miktarının yüzde 15'ini siyasal partilere rüşvet olarak verdiği belirtiliyor ve kamu ihalelerinin siyasilerin kontrolünden çıkarılmasının, Türkiye'de yolsuzlukla mücadelenin kilit taşı olduğu vurgulanıyordu.

Türkiye, dünyanın soygunu besleyen ana meblağ olarak gördüğü İhale Yasası'nı şeffaflaştırma işini, Ulusal Rapor'da orta vadeli hedeflere koymuştu. Bu, gerçek bir muhalefetin yeri göğü birbirine katacağı bir skandaldı aslında. Ama beş yıl içinde değişeceği açıklanan İhale Yasası'nın bu haliyle sürmesine siyasal sistemin hiç bir uzvundan bir tepki yükselmedi.

Neyse ki, kriz sonkası Kemal Derviş ile birlikte dış dünyanın muhalefeti bu konunun ivedi onbeş yasa içine alınmasını sağladı.

Türkiye, "Uluslarası Yolsuzluk Endeksi" raporuna göre, yolsuzluklar açısından doksan ülke arasında ellinci sırada bulunmakta. Bunun temel nedenlerinden biri olan İhale Yasası'nın değişmesi kanusunda ise hâlâ direnç var. Ama yeryüzü muhalefeti yolsuzlukta direnen bu anlayışı aşacak güçte.

Rekabetten kaçmak
Devletten hak edilmemiş paralar tırtıklamak, sonuçta "rekabetten nefret eden" bir toplum yarattı.

Rekabetten korkup kaçmanın ve özgüvensizliğin adı da "milliyetçilik" oldu. Dünyadan ve rekabetten kopmak yüceltildi.

Yeryüzü muhalefetinin alarmları, rekabetsiz bir ortamın yarattığı sorunlar için de çalıyor.

Uluslararası Para Fonu, önceki gün raporunda Türkiye'yi "piyasa sistemi"ni benimseyen ülkeler arasına sokmadı. Biz, soygun üreten devletçi ekonomik sistemi saydamlaştırmadığımız için, "ileri ekonomi" ya da "piyasa sistemi"ni benimseyen ülkeler kategorisine giremedik. Ortadoğu ülkeleri ve Malta ile aynı kategorideyiz.

Piyasa ekonomisi yoksa rekabet de yok demektir. Rekabet yoksa verimlilik ve kalkınma da yok demektir. Nitekim, IMF'in piyasa ekonomisinden nasibini almadığını yeryüzüne ilan ettiği ve İhale Yasası gibi yasalar nedeniyle yolsuzlukların şahlandığı Türkiye, rekabette en zayıf altıncı ülke.

Yunanistan ise bu konuda bizden 14 basamak daha yukarda.

Rekabet konusunda, dünyanın en önemli referansı kabul edilen "Uluslararası İşletme Geliştirme 2001 Yıllığı", bizdeki hiç bir muhalefetin yapmadığını yapıp, gerçeği göstererek toplumsal zaafımızı tokat gibi yüzümüze çarpıyor.

Yeryüzü değiştirecek
Ankara'daki egemen yapının alternatifi çağdaş dünya. Ülkenin içinde yeşermesi Siyasi Partiler Yasası gibi yasalarla engellenen muhalefet şimdi yeryüzüne taşınmış durumda. Son birkaç günlük gelişme bile,dünyanın Ankara'ya yönelik muhalefetinin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.

Şimdi sıra yeryüzünün haklı eleştirilerinin Türkiye'de siyasete yansımasını sağlayacak değişimlerin, halkın talebiyle gerçekleşmesinde. Ve Türkiye'nin kendi muhalefetini yaratmasında. Yoksa yolsuzluk ve rekabetsizlik sıralamasında yakında şampiyon olacağız. Bu şampiyonluk da son zamanlardaki tek başarımız olacak. Ölümcül bir başarı...

 
Türkiye bu krizden ne zaman çıkar?

3 Ay
6 Ay
12 Ay
1 Seneden fazla

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır