kapat
23.04.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Kangurum

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Medyasoft
 
HAŞMET BABAOĞLU(hbabaoglu@sabah.com.tr )

Çocuk bayramı!

Ulusal Egemenlik Bayramı'nı aynı zamanda Çocuk Bayramı ilan etmekte büyük bir incelik vardı...

Altta yatan mesajın bir yanı bence yetişkinler içindi: Çünkü bakmayın o atıp tutmalara! Bu ülkenin yetişkinleri "çocuğum" demediği çocuklara dikkat etmeyi, onlar için gerçekten kaygılanmayı, onların hayatına özen göstermeyi pek bilmez. Belki bütün çocukları "bizim" görmek için bir vesile olurdu bu bayram...

Ne yazık ki, bu konudaki dönüşümler kolayca ve öyle bayramlarla filan pek olamıyor.

Şimdi bir de çocuklar tarafına bakalım.

23 Nisan bu ülkenin çocuklar tarafından muazzam bir bayram yerine dönüştürülme günü!

Öyle mi oluyor?

Neden çocuklar Çocuk Bayramı'nda okul ödevi yapma duygusundan kurtulamıyor?

Gelin bu bayramı gerçekten çocuklara bırakalım.

Gelin bu bayramı çocuklar çocukça kutlasınlar...

Öyle valilik, başbakanlık koltuklarını geçici olarak çocuklara bırakma törenleri filan düzenleyerek değil... Çocuklar böyle "geçici" iktidarları ciddiye almazlar; daha uzun süre çocuk kalyacaklarını iyi bilirler. Üstelik yetişkinlerin neyi gösteri, neyi ciddi olarak yaptıklarını da iyi bilir çocuklar. Bir devlet büyüğünün koltuğuna oturan çocuk yaptığıyla kendini değil, biz yetişkinleri eğlendirdiğini ve "oyunu kurallarına göre oynadığını" bilir...

Daha derine gideyim mi?

Uzun yıllar her 23 Nisan'da içimdeki kırgınlık yaraları sızladı durdu. Nasıl inkâr edebilirim; yavrukurt olarak seçilmediğim için dünyamın yıkıldığını ve bu enkazı uzun yıllar yerinden kaldıramadığımı!..

Bayram törenine "takım elbiseliler" kortejinde katılınca geçit boyunca bize "efendi çocuklar" muamelesi yapanların bütün ilgisinin boru trampet takımında olduğunu nasıl unuturum!.. (Tam yetişkinlere uygun bir ders!)

Ulusal bayramlar insanın kendi kendine olsun gerçekleri itiraf etmesini önleyebilir mi?

Güzel, çok güzel hatırladığım bir 23 Nisan da var: Bana ezberletilen şiiri değil de, törende bulunan yetkililerin gözü önünde ceketimin cebinden çıkardığım kendi şiirimi okuduğum 23 Nisan. (Okul müdürü fenalık geçirir gibi olmuştu!)

Haydi, kendi anılarımı bir yana bırakayım; neredeyse bir çağ kadar eski geliyorlar bana...

Evimin önünde bir ilkokul var. Geçen yıl 23 Nisan törenini başından sonuna izledim.

Mikrofonun önündeki iki çocuk "Biz sevgiyle büyürüz" diye şarkı söylüyor; nakarat bölümlerine bütün sınıflar koro halinde katılıyordu: "Sevgiyle... Sevgiyle..." Korodaki çocukların bağırırken gözlerinden geçen bulutları gördüm, içim buruldu...

Tören öyleydi ki, yetişkinlerin dünyasının hiyerarşik disiplini aynen, hatta daha katı kalıplarla uygulanmıştı!

İzledim çocukları...

Boy sırasında en arkada kalıp bir kez daha ağlayacak gibi olanları... Arkadaşlarının parlak rugan ayakkabılarından gözlerini alamayan kalın lastik botlu kırmızı yanaklı, gözleri zekâ ve hüzünle dolu oğlanı... İzledim.

Sonra popüler televizyon kültürünün töreni bir anda yerle bir ettiğini, müdürün "Haydi bakalım" anonsuyla Serdar Ortaç'ın "Asrın Hatası" adlı şarkısıyla çocukların dansetmeye başlamasını... Hepsini izledim.

Uzun sözün kısası bu işte bir yanlışlık olduğu kesin!

Çocuklara bayram armağan edecek kadar ince bir önderlikten çıkıp bugüne; resmi disiplinle popüler kültür arasında karışmış kafaların törenlerine gelmemiz ve buna bayram dememiz garip değil mi?

23 Nisan'ı çocuklara bırakmalıyız ve biz oturup Ulusal Egemenlik kavramını tartışmalıyız.

Merak etmeyin, o sırada çocuklar, bizim müdahalelerimiz olmaksızın çok güzel, çok içten bayram yaparlar...

SEL GİDER KUM KALIR
* Aşk Ay'a benzer; büyümüyorsa, küçülüyordur...

FRANSIZ ATASÖZÜ
* Kaybolan bıçağın sapı altın değerinde olur.

AZERİ ATASÖZÜ
* İnsan dışıyla karşılanır, içiyle uğurlanır.

MOĞOL ATASÖZÜ

ALTYAZI
Berger: Belki beş kez, farklı farklı yerlerde öldürüldüğünüzü okuduk gazetelerden.

Victor Lazslo: Görebileceğiniz gibi; hepsi de doğruydu.

(Michael Curtiz'in yönetmenliğini yaptığı 1942 yapımı efsanevi film Casablanca'dan pek dikkat çekmemiş ama ilginç bir diyalog)

 
Gündemi en çok nereden takip ediyorsunuz?

İnternet Haber Portalları
Günlük Gazete
Televizyon
Radyo

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır