 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
|
Magazin |
|
Astroloji |
|
|
|
Para Durumu |
|
Hava Durumu |
|
|
|
Bizim
City |
|
Sizinkiler
|
|
|
|
Sarı Sayfalar |
|
İstanbul |
|
|
| Cumartesi Eki |
|
Pazar Eki |
|
|
|
Künye
|
|
E-Posta |
|
Reklam |
|
Arşiv |
 |
|
Konuşulan kaynak nerede? 
Konuşmaları kimlerin yaptığı şimdilik önemli değil. Ama tarihe not düşmek adına bazı kritik kararların nasıl alındığını açıklamakta yarar var. 19 Şubat'ta siyasi gerginliğin ekonomik krize dönüştüğü günlerdeyiz. G-20 toplantıları için İstanbul'da bulunan IMF Birinci Başkan Yardımcısı Stanley Fischer, tıpkı Kasım 2000 Krizi'nde olduğu gibi yine devalüasyon istiyor ve "Başka çıkış yolunuz kalmadı" demeye getiriyor. Buna rağmen 2 Mart'tan geçerli olmak üzere daha geniş bir bantta dalgalı kura razı olabileceği sinyalini veriyor. Fakat, o sırada 7.6 milyar dolara ulaşan döviz talebi, ödemeler sistemindeki kilitlenme işi zora sokuyor. 21 Şubat'ı 22 Şubat'a bağlayan gece önemli bir toplantı başlıyor. Bir grup bürokrat, "Kurları serbest bırakmaktan başka çaremiz yok. IMF de bunu bekliyor. Dediklerini yapmazsak, dış destek bütünüyle kaybolur" diyor. Bir başkası, "Krize, rezervle yakalanmakla rezervsiz yakalanmak arasındaki fark ilerleyen günlerde daha iyi anlaşılacak. Rezervleri kaybetmeyi göze alamayız" tezini işliyor. Tam bu sırada, Merkez Bankası'na yönelen döviz talebinin miktarı konuşuluyor. Tutar en az 2.8 milyar dolar. Peki, "Bu talebin TL karşılığı yatırıldı mı?" diye soruluyor. Yanıt, "Hayır." "O zaman döviz vermeyelim" görüşü ortaya atılıyor. Karşı ses, "Merkez Bankası'nın itibarı sıfıra iner" diyebiliyor. Liderler, biri dışında ilk aşamada devalüasyona yanaşmıyor. Bir bakan, doların bir milyon 200 bin liraya kadar çıkacağını tahmin ediyor. Derken, bürokratların bulunmadığı bölüme geçiliyor. Ne oluyorsa o andan sonra oluyor. Hem döviz satışı "veto" edilmiyor hem de kurlar dalgalanmaya bırakılıyor. Bu arada, Ankara'dan İsrail'e uçan Fischer, Tel Aviv'de bulunuyor. 6.250 milyon dolarlık IMF ek rezerv kolaylığı için Fischer, "2.5 milyar dolarını hemen kullandırabilirim" bilgisini veriyor ama bir daha ses seda çıkmıyor. Bugün gelinen noktada Türkiye, bir yandan Merkez Bankası'ndan kimlere düşük kurdan satış yapıldığını sorguluyor, diğer yandan IMF de dahil olmak üzere dış kaynak arayışlarını sonuçlandırmaya uğraşıyor. Kriz ikinci ayını dolduruyor... Taviz verilir mi? YaŞadIĞImIz krizin "ekonomik", finansmanının "siyasi" olduğu, kulislerde sıkça konuşulur oldu. Dışişleri Bakanlığı'nın politikasına yön veren üst düzey bir yetkiliye sorduk: "Yeni ekonomik programın dış finansman ayağı eksik. ABD ve AB'den destek bekliyoruz. Acaba, Kuzey Irak'tan Kıbrıs'a kadar stok sorunlarımızın çözümü konusunda bir emrivaki ile karşı karşıya kalabilir miyiz?" Yanıt net ve keskindi: "Türkiye'den taviz koparmayı düşünenler olabilir. Ama bize ima bile gelmedi. Böylesi düşünceyi akıllarından bile geçirmesinler. Bu tarz yaklaşım, sorunların çözümünü güçleştirir. Türkiye en kötü dönemlerinde dahi ulusal çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapacak güçte ve kararlılıktadır. Geçmişte de bunun örnekleri var. Açıkçası bize sökmez!" BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ? * Özelleştirme İdaresi Başkanı Uğur Bayar'ın doğum iznine ayrıldığını, Selin-Uğur çiftinin 20 Nisan saat 11.30'da bir erkek çocuk sahibi olduklarını, bebeğe Ali isminin verildiğini, * ANAP Yozgat Milletvekili ve Maliye eski Bakanı Lütfullah Kayalar'ın geçen hafta yaptığı basın toplantısında, "Ekonomik kriz süratle aşılır, önce siyasi kriz aşılmalı" dediğini, * TOBB Başkanı Fuat Miras'ın, yönetim kurulunda birlikte çalıştığı Atıl Akkan'la yollarını ayırdığını, hatta Akkan'ın istifasını beklediğini, * Hazine kağıtlarını alan bireysel yatırımcılar için faiz gelirlerinin beyanname dışı bırakılacağını, bu amaçla hazırlanan tasarının bir şafak operasyonu ile aniden ek vergi yasasına dönüşme ihtimali bulunduğunu, |
 |
 |
 |
 |
 |
|||
 |
 |
 |
|