kapat
20.04.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Kangurum

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Medyasoft
 
ZÜLFÜ LİVANELİ(livaneli@sabah.com.tr )

Yazık değil mi?

Cezaevlerinden hergün tabutlar çıkıyor. İçerdeki yakınlarına destek veren tutuklu yakınları da dışarıda can veriyorlar.

Bu durum daha ne kadar devam edebilir?

Hükümetin vicdanının sızlaması için ölü sayısının kaça çıkması gerekmekte?

Bugün TÜSİAD, hükümeti "vicdanlı davranmaya" çağırıyor.

Demek ki 14 ölümden sonra kamuoyu ve sivil toplum yavaş yavaş hareketlenmekte...

***
Oysa bütün bunlar yaşanmayabilirdi.Ölüm oruçları, bu dramatik aşamaya varmadan aralık ayında engellenebilir ve can kaybının önüne geçilebilirdi.

Ama hükümetin anlayışsızlığı ve bu konuyu çözmek isteyen sorumluluk duygusu sahibi aydınların üzerine gidilmesi, işi bu noktaya kadar sürükledi.

Türkiye'nin her yaşamsal konusu gibi hükümet, ölüm oruçları sorununu da yüzüne gözüne bulaştırdı.

***
Geçen aralık ayında Bayrampaşa Cezaevi'ndeki savcı odasından, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'le telefonda konuşuyorduk.

Arkadaşlarımız bakanı bir çözüme ikna etmek için dil döküyorlardı.

O gün bakana söylediklerim cümle cümle aklımda;

"Sayın bakan, biz 1996'da da ölüm oruçlarını bitirmek amacıyla bu cezaevindeydik. Şunu söyleyebilirim ki, bu kez iş çok daha ciddi. Tutuklular ölümü göze almışlar. Lütfen bir çare bulun. Sayın Başbakan'a da durumu iletin. Bir süre sonra cezaevlerinden her gün dört beş tabut çıkmaya başlarsa çok yazık olur ve siz de bu baskıya dayanamazsınız!"

Eğer bu uyarılara kulak verilseydi, Türkiye bugün karşılaştığı trajik sorunu yaşamazdı.

Ama bize inanmadılar.

Kafalarında bir önyargı vardı: Tutuklular koğuş sisteminde yaşadığı için örgüt baskısı altında ölüm orucu tutuyorlar. Eğer bunları hücrelerde izole edersek, hepsi bu işi bırakır!

Hükümet bu önyargı yüzünden, barışçı uzlaşma çabalarını bir kenara itti ve kanlı bir operasyon yaptı.

Ama bugün görüldüğü gibi operasyon, durumu daha da ağırlaştırmaktan başka bir işe yaramadı.

Tutuklular hücrelerde de ölüm orucunu sürdürdüler.

Hatta dışardaki yakınları da özgür iradeleriyle ölüm yolunu seçtiler.

***
Türkçede "Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin!" diye bir söz vardır.

Açlıktan ölüm, dünyadaki en yavaş, en acıklı ölüm biçimidir.

Bir takım genç insanları, hangi ağır koşullar böyle bir ölümü göze almaya zorluyor?

Bu soruyu kendisine soramayan bir toplum, bütün insanlık değerlerini yitirmiş demektir!

***
Keşke aralık ayındaki çabalarımız Mc Carthy'ci bir kampanya ile kesilmeseydi ve insanlar ölmeseydi.

 
Gündemi en çok nereden takip ediyorsunuz?

İnternet Haber Portalları
Günlük Gazete
Televizyon
Radyo

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır