kapat

17.03.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Limasollu
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Futbol, romana dahil olacak mı?
Binlerce coşkulu, ateşli kelle, binlerce beyaz şapka ve rengârenk kaşkol, başdöndürücü alacalı bir kurdele oluşturur gibiydi. Konfeti yağmuru. Ya da sanrılı iblisler sürüsü. Ve hep aynı üç hece, aynı yavaş ve vurucu nakarat: "Ka-zan-dık!"

Bu sahne, Paris'te Real Zaragoza ile Arsenal'in yaptıkları futbol maçı sonrasında geçmektedir. Maçı, İspanyol takımı kazanmıştır.

Stadyum boşalırken birden, sokak lambalarının ışığında, kalabalığın üzerinden bir şişe uçar. Aynı anda coplar inip kalkacak, saflar sıklaşıp gerileyecektir. Arsenal taraftarları yumrukla, metal çubuklarla, demir ökçelerle polislere saldırırken iki holigan da bir sivili bıçaklayacaktır.

Bir futbol maçı sonrasındaki bu dehşeti, Doğan Kitap tarafından yayımlanan Jean-Christophe Grange'nin "Kızıl Nehirler" romanından aktarmaya çalıştım.

Grange, aslında romanının baş kahramanı başkomiser Niemans'ın bu kavgadaki rolünden yola çıkarak bir yerde kesişecek iki ayrı esrar perdesini aralamaya çalışıyor. Perdenin birincisinde Niemans'ın soruşturduğu bir cinayet vardır, ötekinde bir zamanların sokak serseri polis Karim Abdouf'un izini sürdüğü bir başka cinayet...

Meraklısı, olayların ayrıntısını romanı bir solukta okuyarak öğrenebilir.

Benim altını çizmek istediğim ise bir başka olay, futbolun, çağımızın bu en büyük kitle eğlencesinin ne zaman Türk romanı içine dahil olacağı... Çünkü futbol varoş gençliğinden en ünlü entelektüellerimize, hemen herkesin merakı... Dünyanın en ünlü takımları artık gerek bizzat ülkemize gelerek, gerek haftanın birkaç gecesi televizyonlar vasıtasıyla evlerimize konuk olarak bu merakımızın tuzu biberi oluyorlar.

Bir de buna, medyanın gazeteci-yazarlarından kalabalık kadrosuyla futbol yorumcularını ekleyin...

Real Zaragoza-Arsenal maçında olduğu gibi, adı ister holigan ister fanatik olsun, ülkemizde de taraftarlar olaylar çıkarıyor. Galatasaray-Leeds United maçı öncesi Taksim'de yaşanan ve iki İngiliz taraftarın ölümüyle biten olayın mahkemesi henüz sonuçlanmadı bile... Olaysa işte olay... Mekânsa işte mekân... İş, bu mekân içre olayı kurmaca olarak aktarmaya kalmıyor mu?

Diyeceğim hangi Türk romancısı yazacak sıcağı sıcağına hemen her hafta yaşadığımız bu futbol olayının romanını ya da hikâyesini?

HAFTANIN KİTABI

Denizler, şehirler ve düşler
Gösterişsiz bir Karadeniz limanında dünyaya gözlerini açan yoksul çocuk, hayatının sonunda en fazla tanınan 19. yüzyıl Rus ressamı olacaktır. Beş Avrupa akademisine seçilen ve kişisel olarak dört Rus imparatoru tanıyan bu ressam, hayatının bir dönemini İstanbul'da da geçiren İvan Aivazovsky'dir...

Renkli kariyeri boyunca altı binden fazla resim yaptığını ifade eden Aivazovsky'nin hayatı ve sanatı üzerine Gianni Caffiero ile İvan Samarine'nin hazırladığı "Denizler, Şehirler ve Düşler" başlıklı albüm-kitap, sanatçının ölümünün yüzüncü yılı nedeniyle Türkiye İş Bankası tarafından yayımlandı.

Sanatçının pek çoğu ilk kez yayımlanan 240 renkli resminin de yer aldığı çalışma, üç bölümden oluşmakta: İvan Aivazovsky'nin Hayatı; Denizler, Şehirler ve Düşler; Yorumlar, Envanterler ve Kaynaklar...

Aivazovsky'nin hayatı ve yaşadığı dönem hakkında tam bir dökümün yanı sıra Rusya dışındaki resimleri de dahil özel bir seçkisi niteliğindeki albüm-kitap, içerik olarak gerek metin zenginliği, gerek oldukça özenli baskısıyla resim sanatına gönül verenlerin ilgisiz kalamayacağı bir çalışma...

REFİK DURBAŞ


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır