kapat

01.03.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Kurban Bayramı
OKAY GÖNENSİN(ogonensin@sabah.com.tr )


Ekonomik krizin sonrası?...

Demokrat Parti yönetimi 1955'ten itibaren "türbülans"a girmiş, dizginleri elinden kaçırmıştı. Ekonomideki yansımaların sonu, 1958 devalüasyonu oldu. Dolar 2 lira 80 kuruştan 9 liraya çıktı. Ve ülke de çığrından çıktı. Sonuç, 27 Mayıs 1960 askeri darbesi oldu.

1965 seçimlerinden güçlü çıkan Demirel 1969'a kadar rahat geldi. Adalet Partisi iktidarının "türbülans"ı bu dönemde başladı, yine ekonomide çiviler oynadı ve 1970 devalüasyonu ile dolar 14 lira 85 kuruşa çıktı. Yine ülke çığrından çıktı. Sonuç, 12 Mart 1971'de muhtıralı askeri müdahale oldu.

1973 seçimlerini Ecevit'in CHP'si kazandı, ancak Meclis'te çoğunluk sağlayamayınca Erbakan'ın Milli Selamet Partisi ile koalisyon kurdu. Yine "türbülans" başladı. 1977 seçimleri ve 1979 ara seçimleri siyasi çalkantıya çözüm getiremedi. Ekonomik kriz ülkeyi dibe vurdurdu. Demirel 24 Ocak kararlarını aldı, devalüasyon ile dolar 80 lira oldu. Arkası 12 Eylül 1980 askeri darbesi.

Ders almayı bilmek
1994 kriziyle birlikte 5 Nisan kararları alındı. Çiller-Karayalçın hükümetinin devalüasyonuyla dolar 49.500 lira oldu. Ardından yapılan yerel seçimlerde Erbakan'ın Refah Partisi büyük sıçrama yaptı, büyük kentlerin çoğunu ele geçirdi. 1995 genel seçimlerinde de yine Refah birinci parti oldu, Çiller ile koalisyon yaparak hükümeti kurdu. Bu dönemde dolar 100 bin lira oldu. Bunun arkası da 28 Şubat "süreci"dir.

Yakın tarihimizin dört önemli dönemecine bakıldığı zaman siyasi krizle ekonomik krizin iç içe geçtiğini, birinin diğerini tetiklediğini, ancak sonucun her zaman daha büyük bir "kriz"le, yani demokrasinin askıya alınması ya da bir şekilde müdahaleye uğramasıyla sonuçlandığını görüyoruz.

Bütün bu olaylardan "ders almak" istiyorsak, "kabahat kimde, bende değil ondaydı" darlığına düşmemek zorundayız. Her kriz dönemi siyasi yönetimdeki "tıkanma" ile başlamaktadır.

Demokrat Parti yönetemez duruma geldiği halde yönetmek için direndi. Siyasi yapı kendini yenileyemedi. Adalet Partisi tıkandığı noktada demokratik sistemin güvenliği içinde bir dönüşüm yapamadı. Çiller-Yılmaz ikilisi de 1994-1995'te benzer bir tıkanıklığın içinden çıkmak yerine hep birlikte "durmayı" tercih etti.

Değişmemekte direndikçe...
Bugüne baktığımız zaman da çok farklı bir durum göremiyoruz. Üçlü koalisyon, birinci yılında çok geniş bir kamuoyu desteğiyle çalışmış, bazı önemli kararlar alıp ilerleme sağlamıştır. Ancak ikinci yıla geçildiğinde yönetmekte "zorlanmaya" başlamıştır. Bu zorlanmanın birinci sonucu 2000 yılının "hiç bir şey yapılmadan durulan" bir yıl olmasıdır. Temel reformlar yapılamamış, sistem tıkanmıştır.

Şu anda da Ankara'da, temel meselelerin üzerine bilinçli ve programlı bir şekilde giden, sorunları "kavrayan" bir yönetim görüntüsü yoktur. Tam tersine, ekonomik programın başarısızlığının sorumluluğunu üstlenip istifa eden bürokratların yerine bile atama yapılamamaktadır. Hükümet, kendi içinde ülkeye moral verecek bir değişiklik yapmaya bile "çekinmekte"dir.

Bu durum, tıkanmanın perçinlenmesi görüntüsüdür. Bu görüntü devam ettikçe; değişmemekte direndikçe, olayı göremeyen siyasiler ayak sürüdükçe yakın tarihimizde gördüğümüz örneklerin "tekerrür" etmesi işten bile değildir.

En kötü senaryoda toplumsal patlamalar ve demokrasinin yine sıkıntıya girmesi de vardır. Bunca örnekten sonra bunu görememek de çok ağır bir suç olacaktır.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır