kapat

01.03.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Kurban Bayramı
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Galatasaray'ın birkaç futbolcusu..

Galatasaray'ın hemen her maçta dikkatleri üzerine toplayan birkaç futbolcusuna bakmak istiyorum.. Acaba, maçları yeterince izliyor muyuz?. Dikkatli ve doğru analizler yapabiliyor muyuz?..

Kocaeli maçında Hasan Şaş, takımın en iyi oyuncusu olarak gösterildi mesela.. Sezon başından beri de öyle gösteriliyor.. Hagi, yerin dibine sokuldu.. Sezon başından beri de sokuluyor..

Oysa, bakın..

Salı günü yayınlanan "Haftanın Yorumu" sayfamızda, bazı rakamlar vardı..

Hasan Şaş, 5 asist yapmış ligin toplam 22 haftasında.. 2 de gol atmış.. Bu çok koşan adam..

Hagi, 9 asist yapmış.. 7 de gol atmış.. Bu da duran.. Yani, oyuna katkı, etkinlik açısından, Hagi gol attırmada nerdeyse 2 Hasan.. Gol atmada ise 3.5 Hasan ediyor..

O zaman acaba, Hasan'a biraz fazla prim verirken, Hagi'ye haksızlık etmiyor muyuz?.

Kocaeli maçının bandını, isteyen herkesle izlemeye hazırım.. Hasan Şaş, çlok koştu, tonla adam geçti.. Sonra.. Sonra, alıp evine götürmeye niyetlendiği her top, Galatasaray'a kontratak olarak geri döndü.. Müthiş bir top kaybı oranı ile oynadı Hasan.. Hem de takımı hücuma çıkmış, savunmayı zayıflatmışken..

Şimdi bu oyun, nasıl iyi oluyor..

Bir de beğenilmeyen Faruk'u ayni bandda izleyin. Enaz Hasan kadar koşmuş, ama topları Hasan'nın misliyle doğru pas olarak kullanmış. Top kaybı açısından Hasan'la mukayese edilmez. Ama talihsizliği, onun kaptırdığı top gol olmuş.. Peki o zaman..

O zaman, Galatasaray'ın bazı adamlarına yakından bakmakta yarar var..

HAGİ.. Bana sorarsanız Lucescu'nun kurbanı.. Geçen yıl, bir yaş daha gençken bile haftada iki maçı kaldıramıyordu. Şimdi Lucescu onu her maçta sahaya sürüp tüketiyor. Sadece fizik değil, moral olarak da tüketiyor. Taraftar Hagi için söylenmeye başladı bile..

Oysa Lucescu Hagi'yi azap askeri gibi her maçta en önde süreceğine, Mareşaller gibi kullansa.. Saklasa.. Haftada bir maç, hatta yarım maç oynatsa.. Yanında oturtup, işler zora girdiğinde, ve de rakip yorulduğunda oyuna alsa..

Hagi, en kötü oynadığı maçlarda bile sonucu doğrudan etkileyen şeyler yapıyor bir.. En az iki rakip oyuncuyu gittiği kanada peşinde götürüyor iki..

Hagi'ye niye maç başı para verilmedi bu yıl, Lucescu.. Oynamadığı maçları dert etmesin diye.. Hagi hücumda, en kötü oynadığı maçta dahi, doğrudan etkili..

Top rakipte iken oyunda yok. Geldiği günden beri yoktu.. Ama o zaman Jardel yoktu. Geri kalan 9 futbolcu, Hagi'nin savunmadaki açığını kapıyorlar, onun yokluğunu tolere ediyorlardı. Ama iki duran oyuncunun, Avrupa standardındaki maçlarda boşluğunu geri kalan 8 kişi ile kapamak söz konusu değil. Bu yüzden geçmişte, top rakipte iken yokluğunun farkına bile varılmayan Hagi, bu yıl fazlası ile sırıtıyor.

JARDEL.. Galatasaray'ın bu yılki çözülmesinin baş aktörü.. Dünyanın en yanlış transferi idi. Bir defa takım içi dengeleri bozdu. Bu Brezilya palavrasına 30 milyon dolar sayılması, Galatasaray'da futbolcu-para borsasını alevlendirdi..

"Bu Jardel için 30 milyon sayılmışsa eğer, o zaman benim değerim ne eder.." diye başlayan düşünceler, düne kadar bir Türk gencinin hayal dahi edemediği rakamları, "Sadaka" durumuna düşürdü.

Jardel, Galatasaray'ın ekonomisini berbat etti. Galatasaray, ülkenin şubatta yaşadığı krize, Jardel'i transfer ettiği gün düştü. Kulübün tüm hesapları allak bullak oldu.

Yerinden kıpırdamayan, tam kafasına gelmeyen ortalarda kaleciyi rahatsız etmek için dahi hamle etme gereği duymayan "Lord" Jardel, kölelerinin getirdiği topları boş kalelere yollayıp, bir de seyircinin "Süper Jardel" diye sevgilisi olunca, takım moralman da darbe aldı.. Geri kalan 10 kişi çırpınıyor, tepiniyor, ter döküyor, ölüyor, parsayı, kılını kıpırdatmayan, formasını ıslatmayan "Hazıra konucu" Jardel topluyordu. Öfke başladı.

Yönetimin Jardel'e ödün üstüne ödün vermesi, nerdeyse takımı satmak için gördüğü kırmızı kartın ardından, "Memleket izni" vermesi bardakları iyice taşırdı. Galatasaray'a geldiği günden itibaren Avrupa'da borsasını yüksek tutmak için Benfica ile pazarlığa oturan, hatta ön anlaşma yapan, İtalya ve Fransa'da, menecerleri ile kulüp arayan ve Galatasaray'ı sadece geçici bir dönem için kullanan Jardel'in bu kadar ayrıcalıklı muamele görmesi, geri kalanları çıldırttı.

Sezon başında, Galatasaray'ın önde gelen yazarları ortaya bir tez attılar..

"Galatasaray Jardel'e göre oynamıyor" diye.. Lucescu oyuna geldi.. Galatasaray'ı geçen yıl UEFA Şampiyonluğuna taşıyan ataklar, kombinezonlar unutuldu. Topu ayağına alan sahanın neresinde olduğuna bakmadan 40-50 metrelik şandellerle, Jardel'i aramaya başladı. Bu doldur boşalt futbolu, Galatasaray'ın etkinliğini de nerdeyse sıfırladı.

Galatasaray'ın futbolu etkisizleşti. Seyir zevki de sıfıra indi. Seyirci azalmaya başladı.

Jardel, hem de Samsun gibi, 100 maçından 60'ını savunmada oynayan bir takımda gol kralı olmayı başarmış Serkan'ı da yok etti.

Jardel, sanki, Avrupa'nın Galatasaray'ı içerden çökertmek için yolladığı Lawrence'ti.. Ondan da fazla başarılı oldu.

EMRE.. Galatasaray'ın süperstarı olmaya adaydı. Herkes üzerine titriyordu. Adeta korumaya alınmıştı. Müthiş hırsı yüzünden topa olmadık şekilde giriyor, bu yüzden sakatlanıyor, bu yüzden kart görüyor, sık sık takımı Emresiz bırakıyordu. Sonra İnter ile anlaştığı haberleri geldi ve Emre tükendi.. Şimdi artık elini taşın altına sokmuyor.. Eskiden "Aman Emre yavaş" diye haykıranlar, şimdi maçlarda "Emre nerde" diye sormaya başladılar. Kafasında Galatasaray'ı bitirmiş gibi oynuyor. Yazık ediyor. Avrupa, Hakan'ı, Tayfun'u, Arif'i yediği gibi onu da yer.. Biraz pişseydi keşke..

Yönetimden edindiğimiz izlenim futbol takımında "Para.. Para.. Para" diye krizler yaratan, komplo teorileri üreten üçlünün içinde.. Arif.. Okan.. Emre.. Ayni evde kalıyorlarmış. Sabaha kadar ne konuştukları belli.

HASAN.. Yukarda anlattık. İstanbul'daki Paris St. Germaine maçı dışında Galatasaray'a ne yarar sağladığını pek anlayamadık. Müthiş bir klas, ama kendine oynuyor, takıma değil. Çalım hevesi ile kaptırdığı, pas diye rakibe attığı toplara bakarsanız, hatta yarar ve zararı tartışılır.

VEDAT.. Avrupa'nın en iyi stoperlerinden biri.. Kafası yerinde olsa, vazgeçilmez adam.. Ama Nazım Hikmet Akrep şiirini onun için yazmış sanki.. Ne yapıp yapıp, kendisini sokuyor. Takımın içinde olduğu için, acısını da Galatasaray çekiyor. Sinirlerini kontrol etse, kendini adeta zorla attırmasa bir..

İki.. Asgari risk alarak oynasa.. "Bir savunma oyuncusunun ilk görevi, topu mümkün olduğu kadar çabuk tehlike bölgesinin dışına (Pozisyona göre, ileriye, yana, taca, kornere ve çok ama çok mecbur kalırsa kaleciye)) çıkarmaktır" ilkesini beynine yazsa, takımın listesi yapılırken önce Vedat yazılır. Ama gereksiz yere kaptırdığı top gol olunca, durup dururken takımı 10 kişi bırakınca, kimse ona inanmıyor. Bu yüzden çok az oynama şansı buluyor, bu da verimini giderek azaltıyor. Vedat, Vedat'ı yiyip bitiriyor.

OKAN.. Devre arasındaki Pogon maçında hayatının futbolunu oynadı. Eurosport'un iki ingiliz yorumcusu onu nasıl anlatacaklarını bilemediler. Neydi o Okan'ın, ötekilerden farkı.. Gene müthiş koşuyor, müthiş pres yapıyor, müthiş sürüyor ve.. Kafasını kaldırıp, bakarak en iyi yere atıyordu. İşte bu son kullanımda, acele etmese, paniklemese, soğukkanlı olsa ve topu doğru vuruşla, doğru yere atsa, Hagi'nin mirasçısının aslında Emre değil, Okan olduğu ortaya çıkar.. Ama olmuyor.. Okan, harika kapıp, harika getirdiği topu, sırf acelesinden, telaşından berbat kullanınca futbol dünyasında hakkettiği yere gelemiyor. "Para.. Para.. Para.." çetesinin içinde olması, yönetimin de gözünden düşmesine sebeb oldu. Hava "Giderse gitsin"e geliyor.. Yazık.. Okan'a da, Galatasaray'a da..

POPESCU.. Onun takım için ne ifade ettiğini anlamak istiyorsanız, oynadığı maçlardaki hatalarına değil, oynamadığı maçlarda savunmanın, hem defansif, hem ofansif neler kaybettiğine bakmak gerek.. Galatasaray'da bir Popescu daha yok görünürde..

ARİF.. Yönetimi, onu geri aldıklarına çoktan pişman etti. Okan ve Emre'yi para konusunda kışkırtanın o olduğuna inanan yöneticilerin sayısı hayli fazla.. Futbolu da kayıp.. Tam şaşkınları oynuyor, bu yüzden oynatılmıyor zaten..

Kafasındaki o "İlle de penaltı yaptırma" takıntısı yüzünden takıma alenen zarar veriyor. O kadar çok hakem kandırdı ki, artık hakemler "Kanmış olmaktansa, vermemiş olmayı" tercih ediyorlar. Haklılar. Kanmışlarsa medya gökyüzünü kafalarına indiriyor. Vermemişlerse, zaten medyanın canına minnet.. Bir de "Haftanın hakemi" seçiyorlar. Arif'in kafası hala bunu almıyor.. Topu alıp 18'e girdiğinde, ikili mücadeleyi sonuna dek sürdüreceğine kendini hemen yere bırakıyor. Hakem olsam, ben de vermem.. Sen ayakta kalmak, pozisyonu sürdürmek için sonuna dek çırpın da bak bakalım, ne oluyor?.

ERGÜN.. Bu takımın futbolu en iyi bilen adamlarından biri.. Topa da en iyi vuranlardan.. Peki o zaman, yaptığı kanat akınlarının on tanesinin dokuzunda topa saçma sapan vurma sebebi ne?.. Doğru dürüst bir top kestiğinde Jardel golü yapıyorken üstelik.. Hakan Ünsal'ın yedeği gibi görünmek onu moralman yıkıyor sanki.. İşte Hakan sezonu kapadı.. Bakalım Ergün ne yapacak?..

***

Öteki futbolcuları da zamanı gelince yazarız.. Bu yazıyı sadece en çok göze batan ve en çok tartışılanlara ayırdık. Yönetimi ve Lucescu'yu hiç katmadık.. Kulübü bir otorite boşluğunun içine atan ve futbolcuları "Kazan Kaldıran Yeniçeriler"e çeviren Yönetim'in bizdeki notu sıfır.

Lucescu'nun teknik adam olarak sıfır bile değil. Bu yüzden onları bu değerlendirmeye katmadık bile.. Onları hep yazıyoruz. Yazmaya devam edeceğiz.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır