kapat

23.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

ALİ BAYRAMOĞLU(abayramoglu@sabah.com.tr )


Son kez Sezer...

Umur Talu önceki gün şöyle yazmış: "Cumhurbaşkanı MGK'da sivil hükümeti uyardı diye, kimse bundan siyasi alanın daraltılması sonucunu çıkarmamalı. Ortada, Meclis'in çalıştırılmasından, şeffaflığın sağlanmasından söz eden, yolsuzlukla mücadele paravanı ardında kayırmacılığın, ayrımcılığın, nüfuz ticaretinin azdırılmasına işaret eden bir Cumhurbaşkanı var. Bu doğrudan, sivil, demokratik ve hukuk kültürünü haiz bir siyaset alanına işarettir..."

Cumhurbaşkanı'nın çıkışının "sivil, demokratik ve hukuk kültürünü haiz bir siyaset alanıfkurma" amacı taşıdığı fikri, sadece Talu'nun değil, bu ülke vatandaşlarının ezici çoğunluğun fikri. Sezer'in arkasındaki görülmemiş destek de bu yüzden. Bu, bizim de tartışmasız ve ödünsüz bir şekilde katıldığımız, yıllardır kalemimizle mücadalesini verdiğimiz bir amaç...

Amaçlara denecek bir şey yok. Hatta bu amaçlar, daha önce de söylediğimiz gibi, ülkede daralmış siyasi alanın, siyasetin meşruiyet ve prestij kazanması yoluyla genişletilmesinin de ön koşulu...

Evet "amaçlar"a denecek bir şey yok. Peki ya "araçlar"...

Kimse araçları hafifsememelidir. Demokrasi ve demokratik siyaset amaçlar kadar araçların rejimidir. Araç, amacın "siyasi sağlaması"dır; zira amacın alacağı nihai şekli tayin eden araçtır. Doğru amaç için kullanılan araç, örneğin "devlet ve siyaseti karşı karşıya getiriyor"sa, bir "devlet kurumunu siyasetin alternatifi" ve her alandaki denetçisi kılıyorsa, üstelik bu girişim siyasete, hükümete, hatta parlamentoya yönelik bir "güvensizliği" ifade ediyorsa, daha da öte bu konuda kamuoyundaki "güvensizliği siyasallaştırıyor"sa, bazı sorular sormak gerekmez mi?

Nitekim Sezer, DDK'yı devreye sokarak ne rutin bir uygulama yapıyor ne de sadece kamu bankalarının ya bazı bankaların üzerine gidiyor; MGK'daki sözleriyle ortaya koyduğu gibi Cumhurbaşkanı hükümetin ve siyasetin bir bütün olarak yolsuzluk içinde olduğunu düşünüyor ve bir muhalefet lideri gibi hem aşırı siyasi hem aşırı siyasi olduğu oranda siyaset dışı bir tavırla farklı bir rol benimsiyor.

Böyle olunca, sorun Sezer'in MGK'da hükümeti uyarması meselesi değil; siyasete devlet içinden alternatif üretmesi meselesidir. Yolsuzlukların vardığı boyut yine de Sezer'i haklı gösterebilir, ancak bu haklılık şekli açıdan doğru olamaz. Zira bu çapta yolsuzlukların üzerine gidilmesinin tek meşru cihazı yargıdır. Aksi takdirde "siyasetin yargıyı ikame etmesi" gibi "devletin yargıyı ikame etmesi" hali doğar ki, bunun kimin elinde nasıl kullanılacağının hiçbir garantisi yoktur. Nitekim Başbakanlık Teftiş Kurulu bugüne kadar yolsuzlukların sergilenme değil, örtülme aracı olarak kullanılmamış mıdır? Ya da tersten söyleyecek olursak, demokrasi bu tür garantilerin kuralların bağlayıcılığının rejimi değil midir?

Sezer'i Cumhurbaşkanı olduğu ilk günden itibaren Özal ve Demirel gibi davranmadığı için destekledik. "Hukuk siyaseti"nin peşinde koştuğu için arkasında olduk; ama bugün Sezer "hakemlik"ten bir adım öteye geçip "siyasi aktör" olmaya soyunmuş, "hukuk siyaseti" yerine, "siyasetin hukuku"nu devreye sokmuştur. Sezer, oluşturmakta olduğu teamülü çok iyi düşünmek zorundadır. "Güçler ayrılığı"nın sadece "siyaset-yargı" değil, "devlet-yargı" açısından da geçerli olduğunu ve bu ayrımın sadece yapılar değil, aynı zamanda işlevler bakımından da geçerli bulunduğunu bilmek zorundadır. Atanmış güçlerle, dolaylı olarak, aynı hatta girip girmediğini kendisine sormak durumundadır. Sezer'in yapması gereken, ciddi bir yargı reformunu MGK dahil bazı platformalarda dile getirmekti. Bu hâlâ mümkün.

Unutmayalım; siyaseti ret, demokrasiyi ret demektir.

Yazıyı mevcut toplumsal hassasiyeti dikkate alarak bitirelim: Tüm bunlar Ecevit'i doğrulamaz, siyasetçiyi savunmak ile siyaseti savunmak farklı şeylerdir.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır