kapat

23.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

METİN MÜNİR(mmunir@sabah.com.tr )


Beni kim itti?

Hem geçen kasım ayındaki krizin hem de şimdi içinde yaşadığımızın nedeni aynıdır: Güvensizlik.

Krizi Milli Güvenlik Kurulu'nda meydana gelen tartışmanın sonucunda hükümetin istifa edebileceği olasılığı ateşledi. Özel bankalar kendilerini devalüasyona karşı korumak amacıyla döviz satın almaya giriştiler. Sistem talebi karşılayamadı ve çöktü.

Özel bankaların devlet bankalarına açılmış yüksek miktarda kredileri vardır. Bu alışverişin özel bankalar için iki avantajı vardır: Devlet bankalarından, başka kaynaklardan elde edebileceklerinden %-%0 arasında daha fazla faiz alırlar, bir. İki, bu krediler likittir yani nispeten kolay bir biçimde liraya tahvil edilebilir. Hazine kağıdına bağlanan para 6-12 aylıkken devlet bankasına verilen kredinin vadesi çok daha kısadır.

Krediler geri çağrıldı
Geçtiğimiz pazartesi günü özel bankalar devlet bankalarına verdikleri kredileri geri çağırdılar. Elde edecekleri paralarla döviz alıp kendilerini olası devalüasyona karşı güçlendirmek istiyorlardı.

Ama geçtiğimiz Pazartesi - salı günü özel bankalar devlet bankalarından paralarını geri alamadılar veya tamamını geri alamadılar. Devlet bankaları bu ani ve yüksek talebi karşılayamadı. Sorumluluklarını karşılamak için Merkez Bankası'na başvurup kredi talep ettiler. Merkez Bankası bu talebe uzun süre cevap veremedi. Çünkü Türk Lirası'nı alan özel banka döviz satın almak için Merkez Bankası'na koşuyordu. Bir anlamda, Merkez Bankası kendi Türk Lirası kaynakları ile kendi döviz rezervlerinin erimesini finanse ediyordu.

Merkez Bankası rezervlerini korumak için piyasaya para vermeyi durdurdu. Ama bankaların Türk Lirası'na talebi azalmadığı için faizler görülmemiş seviyelere yükseldi. Salı akşamı bazı bankalar yabancı bankalara olan sorumluklarını yerine getiremediler çünkü döviz satın alacak ekstra nakitleri yoktu. Para sıkışıklığı ertesi gün de devam etti. Sistem kilitlendi.

Döviz talebinin neredeyse tamamı Türk bankalarından geldi. Yabancı bankaların ve yatırımcıların talepleri çok azdı. Onlar krizi bekledikleri için çok önce paralarını alıp gitmişlerdi.

Özetlemek gerekirse: Kriz hükümete duyulan güvensizlikten çıktı. Ve -geçen kasım ayında olduğu gibi- bankacılık sektöründe patlak verdi.

Krizden tek çıkış yolu, kaybolan güvenin yeniden kazanılmasıdır. Dün yaptığım görüşmelerden edindiğim izlenim bu hükümete artık kimsenin inanmadığı ve inanmayacağıdır.

Çıkış ulusal uzlaşıda
Bu krizden çıkış için bir yol, Milli Güvenlik Kurulu'na ekonomik bir boyut getirmek ve izlenecek ekonomik iyileşme programı konusunda ulusal konsensüs yaratmaktır. Meclis'te grubu bulunan bütün siyasi partilerin liderleri, Merkez Bankası, Hazine ve Özelleştirme idaresi yöneticileri, Türk-İş, TÜSİAD, İstanbul Sanayi Odası gibi kuruluşlar "Ekonomik" MGK'nın üyesi olmalıdırlar. Program tespit edilmeli, açıklanmalı ve milimetre sapılmadan Meclis ve hükümet tarafından uygulanmalıdır. Halka doğrular söylenmeli, uzun ve acılı bir yolculuğun başladığı anlatılmalıdır.

Bu öneriye "ara rejim" veya "antidemokratik" diye saldırmak kolaydır. Ancak unutmamak gerekir ki ekonomik çöküntü olasılığı şu anda Türkiye'nin önündeki en büyük tehdittir. Türkler bu kadar büyük bir tehdit karşısında birleşmezlerse ne zaman birleşecekler?

Bu kriz mutat metotlar ve malum klişelerle atlatılamaz.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır