kapat

20.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

GÜNGÖR MENGİ(gmengi@sabah.com.tr )


Bu da yolsuzluk!

Milli Güvenlik Kurulu toplantısı, tarihte benzeri görülmemiş bir büyük rezalet sonucu yapılamadan dağıldı.

Bu olayın dış itibar ve iç güvenlik bakımından yarattığı tahribatı bir kenara bıraksak dahi, ekonomiye çıkardığı fatura bellidir:

Merkez Bankası'ndan dün 7 milyar dolara yakın döviz çekilmiştir. Hazine bugün büyük bir borç ödemesi yapacak, yarın yeni bir borçlanma ihalesi açacaktır.

Dün borsa göçtü ve faizler fırladı.

Yabancılar böyle bir ülkeye borç vermez. Verse de bedelini ister.

Kriz yüzünden yüzde 10-15 daha yüksek faiz ödesek ceremesi 1 milyar dolar olacaktır.

Dünkü rezaletin ülkeye ve millete faturası 8 milyar dolar olmuştur.

Bu da yolsuzluk değil mi?
"Göreve ihanet" suçu, bu tecrübenin ışığı altında yeniden tarife muhtaç hale gelmedi mi?

Cumhurbaşkanı Sezer'in iyi niyetinden kimse şüphe etmiyor. Ama ülkeyi harbe sokacak kadar büyük yetkiler kullanabilen bir Cumhurbaşkanı'nda başka meziyetler de bulunması gerekiyor.

Bunun adı basirettir..

Niyet-yöntem çelişkisi
Basiret, iyi niyeti, ülkenin esenliği yolunda, tahribata meydan vermeden hayata geçirme becerisidir. Dün MGK'da yaşanan olayın ağır faturası, ortada vahim bir basiret eksikliğinin varlığını göstermektedir.

Türkiye'nin bunca hayati sorununu unutturacak ağırlıkta bir devlet krizi, asla yaşanmaması gereken bir talihsizlikti.

Cumhurbaşkanı bugün Başbakan ile sarılıp öpüşse bile kaybedilenleri kolay kolay geri getiremez. Yazıklar olsun..

Anayasa "Cumhurbaşkanı devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir" diyor. Sezer dün, hükümetin yolsuzluklar karşısındaki tavrını eleştirirken bu görevi yaptığını söyleyebilir.

Ama seçtiği yöntem, devlet başkanlığı ile hükümet başkanlığı arasındaki düzen ve uyumu dinamitlemiş, sözün tam anlamı ile kaş yaparken göz çıkarmıştır.

Devlet geleneği ve terbiyesi, şikâyet ve eleştirilerini Başbakan'la yapacağı ikili görüşmede açmasını, işe yaramıyorsa ancak o zaman başka zeminlere taşımasını gerektirirdi.

Uzlaşmaya mahkumlar
Yolsuzluklar tabii ki soruşturulmalı ve soruşturuluyor. Ama fareleri öldürmek için evi ateşe vermek olmaz.

Soruşturma terörünün ekonomiyi ve ekonomi bürokrasisini kilitlediği bir ortamda devletin zirvesinde çatırdama görüntüsünü Türkiye taşıyamaz.

Milyonların geçimi ve geleceği, popülist şovlara feda edilmemelidir.

Çünkü bu kavga temizliğe hizmet etmez.

Tersine her şeyin yıkıntı altında kalmasına ve yolsuzluk yapanların da bu karambolda unutulmasına, kaybolmasına sebep olabilir.

Hükümet istifa etmeyeceğini bildirmiştir.

Sezer'den de farklı bir tavır beklenmiyor.
O zaman Sezer ve Ecevit, birbirleriyle beraber yaşamaya mahkum iki devlet adamı olarak uzlaşmak zorunda kalacaklardır.

Milleti perişan bir devlete mahkum etmenin tarihi vebalini yüklenmek istemiyorlarsa başka çare yok!.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır