kapat

18.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Türkiye'de kanımı emdiler
Fahir Atakoğlu bu günlerde "Dar Alanda Kısa Paslaşmalar" filminin müziğiyle gündemde. Türkiye'de yoğun talep gören ama bestelerinin teliflerini alamayan müzisyen, bu yüzden 10 yıldır Amerika'da

Son olarak başrollerinde Müjde Ar, Savaş Dinçer ve Erkan Can'ın yer aldığı "Dar Alanda Kısa Paslaşmalar"ın müziğini yapan Fahir Atakoğlu, bu yeni çalışması için bir klip de çekti. Adının "belgesel müzisyeni" olarak anılmasından dertli çünkü ona göre böyle bir tanım yok. Türkiye'de sanat için yeteri kadar cesur davranılmadığından da yakınıyor, sanata destek vermeyenlere ve birbirini taklit edenlere de ateş püskürüyor. Amerika'da yaşamayı seçmesinin nedeni ise "daralma" korkusu.

Dar Alanda Kısa Paslaşmalar için müzik yapmaya nasıl karar verdiniz?

Umut Sanat'ın yeni film projesini Ahmet Utlu anlattı. Müzikleri de benim yapmamı istediklerini söyledi. Senaryoyu beğendim. Müziklerini yapacağım filmin, herhangi bir film olmaması gerekiyordu.

Sarı Zeybek, Demirkırat, Gölgedekiler, Cumhuriyet gibi belgesellere müzik yaptınız. Belgesellere müzik yapmakla film müziği arasındaki fark ne?

Çok büyük bir fark yok. Belgeselleri hazırlarken insanlar araştırma yapıyor, o araştırmalar beni yönlendiriyor. Film için ise belli şekillere girmiyorsun. Daha serbestsin. Ben filmi seyrederken de müziği üzerinde çalıştım.

Neden Amerika'da yaşamayı tercih ettiniz?

Bir ayağım dışarıda olsun istedim. 1989 yılında çok eski bir arkadaşım Amerika'ya yerleşti. Bir seyahat acentası açtı. O vesileyle Amerika'ya daha yakınlaştım diyebilirim.

Türkiye'de cıngıl'lar yapıyordunuz, ünlü yorumcularımız için şarkılar da bestelediniz...

Yoğundum. 92'de uzakta kalmanın iyi olacağını düşündüm. Bir anlamda kendimi Amerika'ya çektim. Burada kanım emiliyordu.

Yapabileceğinizden fazlası mı istendi sizden?

Biraz öyle. Bir de sürekli olarak birileri bir şeyler talep ediyor. Herkes gelip bir cıngıl istiyordu, telifler ödenmiyordu...

Biraz pişman gibisiniz.

Bazılarının iyi değerlendirilmediğini düşünüyorum. O cıngıl'lar şarkı olsaydı belki de daha farklı bir yer bulabilirdi.

Galiba 'kendiniz' olabilmek için uzaklaşmanız gerekiyordu...

Bir yaratıcı olarak kendi dünyanızı kendiniz kuruyorsunuz. Şimdi çok rahatım. Konserler için Türkiye'ye geliyorum. Orada üretiyorum.

Belgesel müzisyeni olarak bilinmek sizi üretme sürecinizde zorluyor mu?

Belgesel müziklerim yüzbinlerce sattı ama adım belgesel müzisyeni kaldı. Öyle bir dal yoktur aslında. Ben çok müzik yaptım ve benim çok ürettiğim o yıllarda müzik piyasasında telif işleri de çok kötü işliyordu.

Dışarıdan Türkiye'ye bakınca ne görüyorsunuz?

Çok kendiyle uğraşan bir ülke. Pesimist değilim. 1980'den bu yana bana kalırsa Türkiye'de insanların bir araya gelmesi engellendi. Bir araya gelmeyince ileriye gitmek zorlaşıyor. Dinden ve inançtan korkuluyor. Yurtdışında Hıristiyan ve Yahudiler dini inançlarını üst seviyede tutuyor. Bizde ise tabu haline gelmiş. Mesela bugün AB'ye girelim mi diye tartışılıyor. "Avrupa bizi istemiyor" diyoruz. Böyle bir hisle hareket edilince zaten geriden başlıyorsunuz. "Bizi kucaklayacaklar" diye başlasak. Biz bu kadar nefret edilecek bir ülke miyiz?

Paketleme işini iyi biliyorlar
Günümüzdeki yorumcularda neyi eksik buluyorsunuz?

İnsan şarkıyı söylerken bir şeyler anlattığını hissetmeli. Yeni şarkıcılarda bu eksik. Hissetmediklerini söylüyorlar.

Yurtdışında yaşayan ve tanınmış bir besteci olarak sizce neden Türk sanatçılar dışa açılmakta zorluk çekiyor?

Türkçe engelinden söz edilirdi. Artık Türkçe engel değil. 10 sene önce belki öyleydi. Son yıllarda dünya müziklerinde farklılığa yer açıldı. Bir kere dünyada kendinden söz ettirmek için büyük gayret gerekir. Diğerlerinin yapmadığını yapmak lazım. Bir Ricky Martin olayı var. Müthiş bir karizması var. Müziği çok mu iyi? Hayır değil. Ama sunumu çok iyi. Yabancılar bu paketleme işini çok iyi beceriyorlar. Onların bir şarkıcı için yaptığı harcama benim 140 kişilik orkestra ile verdiğim konserin parasıdır.

Sanatçılara cesaret ve para lazım o zaman...

Sanata destek lazım. Biz sürekli olarak yanlış tanındığımızdan dertleniyoruz. İdil Biret, Fazıl Say gibi sanatçılarımız 10 kat daha fazla olsaydı daha iyi olmaz mıydı?.. Bunun için de sanata ortam hazırlamak, sanatçıları desteklemek gerekir. Okul yapıyorlar. Tamam yapsınlar çok önemli ama sanat için ne yapıyorlar? Zenginler sanata ne kadar para harcıyor, açıklansın.

Yeni bir şey yok
Fahir Atakoğlu'nun 5.5 yaşında Oğulcan adlı bir oğlu var. Eşi Tülin Hanım tiyatro oyuncusu. Atakoğlu'nun öncelikleri nedeniyle Tülin Hanım tiyatroya ara vermiş: "Kızın elinden tuttum, alıp Amerika'ya götürdüm. Çocuk yaptık. Sonra o çocuk büyüttü Yani olaylar böyle gelişti. Şimdi Tülin de tiyatroya geri dönecek."

7-8 yaşından beri müzikle ilgileniyor. Babası ve ağabeyi çalgıcı mı olacaksın diye eleştirmiş ama o müzisyen olmaya kararlı çıkınca kimse ona karışmamış.

10 yıl içinde müzik piyasasına katılan yeni şarkıcıların kaliteye hiçbir katkıda bulunmadıklarını, aksine gerilediğini söylüyor: "Bunun bir nedeni ekonomi. Prodüktörler günlük düşünüyor. Yeni ve özgün olanın değil, tutan şeyin taklidi yapılıyor. Her yeni iyi midir? Herkes eleştiri yazıyor; böyle bir şey dünyada yok. Yeni çıkan kaset haberi yapılmaya layık olmayabilir.

* Müzikte ve sinemada yeni isimlere yer vermek gerektiğine inanıyor: "55 şarkıcı var, hepsi aynı söylüyor!"

Elif Ergu


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır