kapat

18.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
ALİ BAYRAMOĞLU(abayramoglu@sabah.com.tr )


Sarayda kavga...

Toplumsal talepler ile siyasal karar mekanizmaları arasındaki bağ kopunca, "siyasi temsil krizi"nin sistemi kanserli hücreler gibi ağır ağır sararak felce uğratması bir kader oluveriyor.

Temsil krizini hafife almaya gelmez: Devlet ile birey arasındaki siyasi etkileşim bağını marjinalleştirdikçe; siyasi partileri toplumsal alandan çekip devlet çeperine iter, yiten temsil kabiliyetlerini devletten güç alarak ikame etmeye "zorlar", siyaset yapma tarzını altüst eder.

Bununla da kalmaz. Karşılık bulmayan toplumsal taleplerin içe dönük totaliter projeleri beslemesine yol açar. Toplumsal ve kültürel etkileşim kanallarını tıkar. Böylece, sadece toplum ile devlet arasında değil, toplumsal gruplar arasında da kara delikler oluşmasına zemin hazırlar. Bir yandan, cemaatimsi bir dokuyu yeniden üreten "politikleşme" eğilimlerini canlandırır; öte yandan siyaset ile kültürü birbirinden ayıran; ilki merkeziyetçi, ikincisi özgürlükçü maske taşıyan, iki kopuk kompartımana ayrılmış bir algı geleneğini azdırır, azdırdıkça "depolitikleşme" akımlarına hayat verir.

Sonuç ise vahim olur...

Merkezde siyaset, saray içindeki kavgaya döner. Entrikaların kalıbına bürünür. Sürekli değişen ve farklılaşan bir topluma rağmen siyasi hayata "saray içi kavganın egemen olması" demek, devlet organ ve ilkelerinin kavga aleti kılınıp içlerinin boşaltılmasıyla başgösterecek "yönetim ve etik krizi" demektir.

Bu tür bir siyaset, toplumda "kültürel doku yırtığını" derinleştirmekten başka hiç bir işe yaramaz ve yaşam biçimi kavgasına kilitlenmiş, kendi yaşam alanını diğerinin aleyhine genişletme girişimlerinden oluşan bir kaosa tekabül eder. Bu, ortak değerlerin iflası, hatta çatışma odağı haline gelmesi demektir.

Bu resim Türkiye'nin resmidir...

Aylardır bu resmi yana yakıla anlatmaya çalışıyoruz. Siyasi merkezin attığı her ters adım, "saray içi kavgadaki" her "azma" ve bunun "depolitikleşme" eğilimlerinden aldığı meşruiyetle "toplumsallaşması", gidişatı daha vahim hale getiriyor.

Bugün Türkiye'de bu kavgaya alet edilmeyen hemen hiçbir şey yok...

Dün Türkiye'yi sarsan, bugünlerde tekrar gündeme gelen Kutlu Savaş'ın "Susurluk Raporu"nu hatırlayın...

Bu rapor hemen hiçbir idari yaptırıma ya da hukuki sonuca yol açmadığı gibi, farklı amaçlarla kullanılmış, siyasiler tarafından birbirlerini yıpratmaya yönelik bir silah haline getirilmişti. Yılmaz, Çiller'i hedefleyerek, sadece 28 Şubat'tan kalma siyasi yelpazenin merkezden dizaynı projesini derinleştirmekle kalmamış; temsil kabiliyetinin tükendiği bir dönemde Çiller'den farklı bir siyasi tavır inşası yolunda bu raporu kullanmaya çalışmıştı. Rapor vasıtasıyla, TSK'yı hem temiz ilan etmiş, hem de bir çok noktada doğrudan ve dolaylı suçlayan imalarda bulunmuştur.

Bu "incelikli" ayrışma çabası, saray kavgası ortamı siyasetinin mantığına işaret etmesi bakımından önemli bir örnektir. Bu mantık, yalnızca toplumla ilişkisi erimiş siyasetin devletten güç aramasını göstermez, aynı zamanda devlet hakemlik kurumlarının, başbakanlık teftiş raporlarının ne amaçla kullanıldığını ortaya koyar. Bu tür amaçlar ise hemen her zaman Susurluk gibi asli meselelerin üzerini biraz daha örtme işlevi görmüşlerdir.

Bugün saray kavgasının topluma ne denli sirayet ettiğini; yolsuzluk tartışmaları, jandarma üzerinden temizlik harekâtı gibi görüntüler yanında, Susurluk davası etrafındaki tartışmalar da ortaya koyuyor. Televizyon programlarında, çeşitli platformlarda yapılan tartışmalar şu ürkütücü gerçeğe işaret ediyor:

"Ermeni tartışması"nda da derin izlerini gördüğümüz "Susurluk mantığı" toplumsallaşmakta, Susurluk bir siyasi kavga ve zihniyetin aracı kılınmakta, ülkenin içine kapandığı şu dönemde Susurluk karışıklığı yine marjinalleştirilmektedir.

Ne yazık...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır