kapat

18.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
TEVFİK YENER(tyener@sabah.com.tr )


Son bilek kabadayısı ile çırılçıplak kadın

Nerede bu zevk evleri? Kafamıza takılıyor. Haftalık bir gazetenin manşeti: ZEVK EVLERİ kaldırılacak mı? Gazeteyi alacağız, ayıplamasından utanarak gazeteciye soruyorum: "Kaç para abi, babam istiyor da.. "Oralı değil, "25 kuruş" diyor.

"-Dört film seyrederiz 25 kuruşa.."

Alıyoruz. Beş ortak, beşer kuruş koyduk.

Gazetenin adı RÖPORTAJ. Logosunun altındaki yazılar şöyle: *Hadiseler * İçyüzleri * Sırlar * İfşaat.

Sayfaları çeviriyorum. İşte burada. Dur, dur oğlum!. Üf resme bak. Aaaa kadın çırılçıplak! Gazeteyi korkuyla katlıyorum. Çıplak kadın resmine baktığımızı büyükler ya görürse... Sinemanın arka sokağına kaçıyoruz. Çatlamak üzereyiz. Çıplak kadın resmi bulmuşuz üf ki ne üf.

Aylardan şubat. Soğuk bırrrr... Sırtımızı Alemdar Hamamı'nın at sırtı kadar geniş borusuna dayıyoruz. Ohhh sıcacık... "Aç gasteyi!."

ZEVK EVLERİ kaldırılacak mı? Bu haberi okumaya başlıyoruz:

"-Bir caminin, adliye binasının, emniyet amirliğinin yakınında zevk sokağı olur mu? Okulların, namuslu halkın ortasında, tabirimizi okurlarımız mazur görsünler "GENELEV" damgasını taşıyan bir yer İngiltere'de, Fransa'da mevcut değildir!.."

GENELEV NE DEMEK?
Yazarın ne demek istediğini anlamadım.

-Genelev ne?

Alev saçlı Ateş arkadaşımız biliyor:

-Kerhane oğlum. Abim gidiyo da, ordan biliyorum. Beyoğlu'nda... İki buçuk lira verip istediği kızı... Kih, kih, kih...

-Yemin et!..

-Vallayi billayi istediğini şey yapıyomuş... Arkadaşına anlatıyodu. 18 yaşını bitiren herkes gidiyo...

Tüh be!.. Daha 12 yaşındayız.

Daha fazla aydınlanmak için gazeteye dönüyorum. Yazı devam ediyor "Beyoğlu gece et pazarına dönüyor. Gizli randevu evinde yakalanan kadınların yüzde doksanı hastalıklı... Gençlere hastalık aşılanıyor. Bunda Türk neslinin istikbali davası bahis mevzuudur."

-Herife bak "Kaldırılsın" diyor. Daha 6 yılımız var moruk, acele etmesene.

Okuyorum "...Çaresi var. Tiyatroların sayısını çoğaltalım. Bir iki stad daha yaptıralım, gençler zevk evlerinden vazgeçsin... İşte o zaman Beyoğlu namuslu ailelerin çocuklarını göndermekten çekindiği bir yer olmaktan kurtulur..." Demek top oynamak ve tiyatroya gitmek cinsel duyguları öldürüyor.

Vay canına!.. Biz tramvaya atlayıp Beyoğlu sinemalarına gidiyoruz. Demek babam bi duysa...

Ahlak savunucusu gazetenin en ilginç köşesi; çırılçıplak kadın.

Anadan doğma kadının resim altını okuyorum: Ölümünden sonra ele geçen albümünde Eva Braun'un meşhur resmi: Bir şelalede yıkandıktan sonra.

Fotoğrafın altındaki kocaman başlık: HİTLER Metresi EVA'nın Aşığını Öldürdü.

-Öldürür tayfa, Hitler bu...

-Aşığını öldürmüş, ama karının anadan doğma resim çektirmesine kızmamış... Pezevenge bak!..

-Hişşşt...

Hitler öleli beş yıl olmuş, ama yine de adından korkuyoruz. Savaş yıllarının gecelerinde babam:

"-Bu Hitler manyağı inşallah tepemize bomba yağdırmaz!.." der, sonra kapkara perdeleri indirirdi. Aman ışık sızmasın ha!.. Hitler'in tayyareleri ışığı görürse "Hah burada ev var, öldürelim şunları" dermiş. Zaten azıcık ışık sızsa mahalle bekçisi kapıyı çalardı. "Pasif koruma va... Işşık sızmayyacah!.."

ARAP'TAN KABADAYI ÇIKAR MI?
Hitler'in sevgilisi Eva Braun'un resmini kullanmayı sıraya bindiriyoruz. Katlayıp okul çantama koyuyorum.

-Hadi şu Arap filmine gidelim. Dansöz yarım saat oynuyomuş.

-Arap dansözlerin bir tarafı gözükmüyor ki... Mumya gibi kumaşa sarınmışlar.

N'apıcaz, zil sesi mi dinleyeceğiz?

-Enver Vecdi ile Tahiye Karyoka başrollerde. Enver Vecdi ne biçim yumruk atıyormuş.. Kabadayı rolündeymiş.

-Boş ver oğlum Tahiye Karyoka'yı... Araptan kabadayı mı çıkar?

-Arap Seyfo var ya.

-Arap Seyfo abi başka... O Siirtli Arap.

Evet. Şehzadebaşı, Vefa, Küçükpazar semtlerinde silme Siirtliler yaşardı. Aralarında Arapça konuşurlardı. Bugün kaçı kaldı bilemem...

Tipleri, Arapların yıldızı Enver Vecdi'ye benzerdi, ama onların içinden gerçek bilek kabadayıları çıkardı. Arap Seyfo (unutamadığım Seyfi abi), Ammo İsmail abi, rahmetli arkadaşım Bahriyeli Erol, Çifte Tabancalı Hallo ve Çifte Yürekli Yasin.

HALLO İLE YASİN EFSANESİ
Yasin abi apartman gibi adamdı. Kıvırcık saçlarıyla Romalı gladyatörlere benzerdi. Yürüyüşü heybetliydi. Kocaman elleri, uzun kollarıyla aynı ritmde sallanırdı. Nedense bilek kabadayıları hep böyle yürür. Kalın bilekleri oynaktır, ellerini yoga yaparcasına gevşek bırakırlar.

Çifte Tabancalı Hallo sert adamdı. Gülmezdi. Kovboy filmlerindeki siyah elbiseli adamlara benzerdi. Keskin hatlı, yakışıklı ve ürkütücüydü. Hele belindeki iki adet Parabellum tabancayla... "Alaman çıplağı" diye Parabellum'a mı derlerdi tam anımsayamadım.

Günlerden bir gün; Çifte Tabancalı Hallo ile kapıştı Çifte Yürekli Yasin.

O yıllar çete yok, mafya yok... Çoluk çocuğun eline silah verip hasmını arkadan vurdurmak akıllara gelmez. Bilek kabadayılığından başkasının olmadığı devirde Çifte Tabancalı Hallo ile Çifte Yürekli Yasin birbirine düello randevusu verdi.

Vefa Bozacısı'nın arkasındaki arsada... Kantar yerinde.

Tam saatinde... İki kabadayı geldiler karşılıklı... Tabancalar patladı, şarjörler boşaldı. Bir vücut çalımı yaptı Hallo... Gözükaraydı Yasin'in, ortaya fırladı... Ve maalesef Yasin ağabeyi kaybettik. Otopside iki yüreği olduğu anlaşılmış. Ondan sonra adı Çifte Yürekli Yasin kaldı...

Düelloyu baştan sona seyrettim. Başka seyredenler de vardı. Onları şahitliğe götürmüşler. Hallo hapse giderken şahitleri mimlemiş.

SİLAHŞÖRÜN DÖNÜŞÜ

Aradan yıllar geçti, duyduk ki hapisten çıkan Hallo bir kahveye mermi yağdırmış. "Dört beş şarjör değiştirdi. Fincanlardan semavere kadar her şeye ateş etti. Kahvedekiler dümdüz oldu..." diye anlatıyordu oradan bulunan arkadaşım Atilla...

O kahveye Şehzadebaşı'nın Hallo ve Yasin'den sonraki genç kabadayıları çıkardı.

O kahvenin sahibi Hallo'nun mahkemesinde şahitlik yapmıştı. Hapisten çıkar çıkmaz Hallo, çifte tabancasını kuşanmış ve intikama koşmuş. Kimseyi öldürmek istememişti. "Eskisi kadar korkacaksınız benden, daha ölmedik" demek istemişti, kabadayılık kurallarına göre; "yoksa entari giyerdi ha..."

SON BİLEK KABADAYISI NEDEN ÖLDÜ?
Kahvecinin kardeşi ise "yeni efsane" Bahriyeli Erol idi. Aralara girildi, Çifte Tabancalı Hallo ile Bahriyeli Erol'un arası bulundu. Abi-kardeş kaldılar... Benden iki yaş büyük Bahriyeli Erol canciğer arkadaşımdı. Son bilek kabadayısı idi... Silah taşımazdı. Tabancası evinde dururdu. Namuslu, yasalara saygılı kalması takdir edilmedi. Bahriyeli Erol'un emeğiyle yoktan var ettiği bahçeli kahvesini salon sosyalisti (?) belediye başkanı Ahmet İsvan yıktı. Aslında "son bilek kabadayısını" yıktı Ahmet efendi... Evinde çello dinler, Fransız konyağı içerken elbette Bahriyeli Erol gibi halk çocuklarına kıymetli vaktini ayıramazdı. Ancaaak, adamın hakkını yemeyelim: İstanbul Belediye Başkanı olarak büyük bir hizmeti vardı: Belediye Bandosu'na yeni üniforma diktirmişti. Belediye Bandosu tahta Noel oyuncaklarına benzemişti.

Erol, kahvesinin yıkımını kaldıramadı. Beş parasız kaldı, bileğini eşkıyalıkta kullanmadı. "Ah ulan istesem kuramaz mıyım mafyanın kralını... Yiyemez miyim alayının haracını... Ama yemem..." dedi. Ve kendini yedi, hani kanser diyorlar kendini yemeye... Bastı rakıyı sirozlu karaciğerine, yok etti kendini... Nur içinde yatsın, Son Bilek Kabadayısı Şehzadebaşılı Bahriyeli Erol.

KÜRKÇÜ KIZI SOYUNUNCA
Şehzadebaşılı Bahriyeli Erol, saygın bir Nakşibendi ailesinden sınıf arkadaşım Haluk, siyahi Cimcim Cemil, Bulgar sütçünün çalışkan oğlu Kiril, göçmen Sarı Yaşar, ünlü tüccarlar Bayburtlu Kıldı ailesinin oğlu can arkadaşım İlhan ve nice sınıftaşlarımız... Rengarenk insanlar, nefis bir mozaik. Savaş sonrası yılların tek eğlencesi sinemalara koşuşturmalarımız.

Mısır filmleri istilası... Enver Vecdi, Tahiye Karyoka, Yusuf Vehbi, Nadide Yusri ve Süleyman Bey gibi yıldızlar... "Bey" dedim de aklıma geldi. Bir de Hollywood'dan Turhan Bey vardı. Hollywood onun çekik gözlerini gösterir "Türk yahu..." derdi. Turhan Bey ile iftihar ederdik.

Turhan Bey, çoğunlukla kötü adam olurdu. Onlar dört oyuncuydular John Hall, Maria Montez, Sabu ve Turhan Bey. Ali Baba, Sinbad gibi "Arabesk Amerikan" filmleri çevirirlerdi. Maria Montez'e bayılırdık. Filmlerinde sık sık banyo yapardı. Giysilerini attığı anda, bir santimetre kare tenini göremeden sahne değişirdi. Bütün sinema: "İ.ne makiniiiiist!..." diye bağırırdı. Sanki sahneyi adamcağız kesmiş gibi...

MASON LOCASI MI AÇILSIN YOKSA TÜRBELER Mİ?
Lafa nasıl başladık, nerelere geldik. Dönelim "ZEVK EVLERİ" haberini veren RÖPORTAJ gazetesine; çıplak kadın fotoğrafları yanında "Genelev" demekten çekinen faziletli gazetenin bir başka köşesinde de Kadın Alman Casusu'nun maceraları şu başlıkla anlatılıyordu:

Kürkçü kızı soyununca, Sonya ellerini çırptı: Ne güzelsiniz meleğim!

Başlığın altındaki yazılar 1950'li yılların gençlerini çıldırtabilirdi. Hamam alemleri ve çıplak kızın gövdesindeki bütün ayrıntılar, girintiler çıkıntılar... Ve sonra yine bir fazilet dersi veren başlık: Mason localarından önce türbeler açılmalıdır!

"Zevk evleri kaldırılsın!" diyen gazete, aslında hayallerde zevk evi kurduruyordu. Evet. Geçici Zevk Evleri neredeydi? Beyoğlu İstiklal Caddesi paralelindeki Abanoz Sokağı'nda... Ağa Camii Sokağı'ndan girince soldan ikinci sapak...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır