kapat

18.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
ZÜLFÜ LİVANELİ(livaneli@sabah.com.tr )


Kararı siz vereceksiniz!

Ülkelerin tarihinde çok önemli dönüşüm noktaları vardır. Belki içinde yaşayanlar, gündelik gelişmelerin sıcaklığı içinde bunu farketmez ama ilerideki kuşaklar tarafından o tarihin "dönüm noktası" niteliği bütün açıklığı ile görülür: Üzerine kitaplar yazılır, doktora tezleri hazırlanır.

Türkiye de bugünlerde böyle bir dönemece geldi.

21. yüzyılımızı şekillendirecek olan kararlar bugünlerde alınıyor.

Tarihin acı deneylerle öğrettiği gibi, ülkelerin kaderleri, o sırada iktidarda olan birkaç politikacıya bırakılamayacak kadar ciddi bir iş.

Bu bakımdan biz halk olarak bu dönemeci tartışmalı ve kararımızı vermeliyiz.

***

Bin yıllık Batı'ya yürüşümüzün son halkasına vardık.

Anadolu'ya geliş, Bizans topraklarını ve kentlerini ele geçirme, Balkanlar'a yayılma, Viyana Seferi, Tanzimat Fermanı ve Cumhuriyet'in Batı uygarlığı ile diyaloga geçmesi evreleri bugün, küreselleşen dünya ile bütünleşme aşamasına ulaştı.

İletişim çağı, tek başına bir ada olarak yaşamamıza olanak sağlamıyor.

Ekonomimiz dünyaya bağlı; IMF ve Dünya Bankası'na bağımlı. OECD, Türk ekonomisinin zayıf ve gölgeli yanlarını inceleme altına alıyor. Uzakdoğu hapşırsa biz nezle oluyoruz.

Demek ki ekonomik açıdan, "mutlak bağımsızlık" konumunda değiliz.

Gittikçe saydamlaşan dünya ekonomisi bizi de temizliyor, gölgeli noktalardan arındırıyor ve dünyaya entegre ediyor.

***

Ekonomik olarak kıskıvrak bağlandığımız bu ortamda, bazı iktidar odakları, bu bağımlılıktan hiç söz etmeden Türkiye'nin önüne başka seçenekler koyuyorlar.

Bu modele göre, Türkiye ekonomisi bağımlı olmaya devam edecek ama kültürel ve politik açıdan kendisini Batı dünyasının standartlarından koparacak.

Azımsanmayacak sayıda milletvekilinin Meclis'e sunduğu önerge kabul edilirse; Türkiye'de yabancı dille eğitim yapan kurumlar yasaklanacak ve sadece Türkçe eğitim verilecek.

İnsan hakları ve kültürel haklar konusunda Kopenhag Kriterleri'ne uyulmayacak.

Türkiye, Avrupa Birliği'ni hasım olarak kabul edecek ve bu birliğe dahil olmak için yapılan hazırlıklardan vazgeçecek.

Soğuk Savaş'ın bittiği ve komünist uygulamaların ortadan kalktığı bir dünyada, geçmişe dönük bir anti-komünist mücadele yürütülecek.

Sonuçta Türkiye içine kapanacak.

***

Bu görüşlerinden dolayı DSP ve MHP'yi suçladığım sanılmasın.

DSP ve MHP yasal siyasi partiler olarak görüşlerini açık açık dile getirme ve bunların propagandasını yapma özgürlüğüne sahiptir.

Bu açıdan yadırganacak birşey yok.

Yalnız, dünyanın dönüşünü ve saatin tik-taklarını durdurmak mümkün değil.

Bu iki partiyi, oy vererek iktidara getirmiş olan geniş halk kitleleri, Avrupa'dan kopartılmaya ve Avrupa Birliği idealine veda etmeye hazırlar mı?

Bilinçli bir tutumla bu seçimi yapıyorlar mı?

Sayın Ecevit'in 1970'lerde karşı çıktığı ve bu yüzden elimizden kaçırdığımız Avrupa Birliği üyeliğini bu sefer de elimizin tersiyle itmemize razılar mı?

Hepimiz kendi kendimize bu soruları sormalı ve cevaplarını net olarak vermeliyiz.

Çünkü çocuklarımızın kaderini etkileyecek bir yol ayrımı söz konusu.

Ya ulusal onurumuzu, haklarımızı ve kimliğimizi koruyarak modernleşecek ve Avrupa Birliği'nin şerefli bir üyesi olacağız, ya da dünyada giderek yalnızlaşan ve "bütün dünyayı kendisine düşman sayan" bir zihniyetin esiri olarak, düşe kalka yolumuza devam etmeye çalışacağız.

Bu karar geleceğimizi ve çocuklarımızın kaderini belirleyecek.

Bu yüzden, lütfen şapkamızı önümüze koyup düşünelim.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır