ABD, Irak'ı Ankara'ya en küçük bir bilgi vermeden bombalamakla acaba Kıbrıs Barış Harekâtı'nın öcünü mü aldı?
Kimbilir!..
Diplomaside açıklık, saydamlık fazla yaygın bir moda değil. Hele savaş uçağı destekli "mega diplomasi"de hiç değil.
Zaten olamaz da. Dünyanın en zengini, en güçlüsü olununca, bu da kovboyluk geleneği ve genetiğiyle birleşince cerbeze ve cazgırlık kaçınılmaz. Gençlerimiz bu türden "mega realiteler" karşısında "yersen!" demekle yetiniyorlar.
Yememek için kendi gücünü, kendi zenginliğini yaratmak, kendi geleneklerini konuşturacak hedeflere yönelmek tek sığınak, tek olanak.
Bu böyle. Ama bir de yemek zorunluluğu bulunmayan "kıytırık realiteler" var. Bu "kıytırık realiteler"le her an, her yerde yüz yüze gelmek mümkün.
Örneğin "Yunanistan yakınlaşması" realitesiyle...
Anlatalım.
Hindistan uzun süredir simgesel de olsa, açık ve saydam diplomasiye güzel bir örnek sunuyor. Ülkesinde olup bitenleri bir bülten yapıp büyükelçilikleri aracılığıyla açıklıyor.
Önceki günkü Ankara bültenlerinde, Yunanistan Başbakanı Simitis'in geçen hafta Yeni Delhi'ye yaptığı ziyaret konu ediliyordu.
İki ülke başbakanının yemek konuşmaları tam metin yayınlanmıştı.
Hindistan Başbakanı çok kısa konuşmasında, Atina'nın depremdeki yardımına teşekkür ediyor, uluslararası terörizmin, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ile kara para aklama ağlarının insanlık için deprem kadar tehlike olduğunu belirterek sevgi ve saygılarını sunuyor.
Ve Hindistan'ın en önemli ve en ulusal sorun olarak gördüğü Keşmir sorununa, dolaylı veya dolaysız bir tek sözcükle bile olsa, hiç değinmiyor.
Böylece iç sorunlar konusuna değinilmemesi yolunda ince bir mesaj veriyor.
Ancak Yunanistan Başbakanı bu mesajı alacak durumda değil.
Gençlerimizin deyimiyle, sazı eline alıyor, ortalıkta böyle bir talep bulunmadığı halde, Hindistan'ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliğini destekleyeceğini anlatıyor ve devam ediyor. (Bültenden aynen):
* Savaş ve acılara sahne olmuş önemli bir Avrupa bölgesi olan Balkanlar'da Yunanistan, hem AB ortaklarıyla, hem de ikili düzeyde demokrasi, ekonomik kalkınma ve istikrarı geliştirmeye çalışmaktadır. (....)
* Bu noktada Kıbrıs konusuna da değinmek istiyorum. Kıbrıs, Avrupa Birliği'ne katılım müzakerelerinde büyük aşama kaydetmiştir. Aynı zamanda Yunanistan olarak BM Genel Sekreteri himayelerinde gerçekleşen son aracılı görüşmelerde kazanılan ivmeyi korumak için her türlü çabayı göstermekteyiz. (...)
*Adadaki mevcut durum değişmediği sürece Yunan - Türk ilişkileri de fazla öteye gidemez."
Evet "mega realiteler"e belki beş - on yılda bir rastlanıyor.
Ama "kıytırık realiteler"e her yerde, her an... Depremin ağır yaraladığı bir ülkenin haber bültenlerinde bile.
Yunanistan'ın Türkiye takıntısı gerçek bir "kıytırık realite" örneğidir.
Bu realitenin kuyruğunda Kıbrıs'ı Avrupa Birliği üzerinden "Enosislemek" de vardır.
Bu realite her an, her biçimde göze çarpıyor.
Binlerce mil ötedeki bir ülkeye, sözde geçmiş olsun ziyareti yaparken bile.
Yunanistan lafı döndürüp dolaştırıp Türkiye'ye oradan da Kıbrıs'a getiriyor.
Taziye ziyaretlerinde, hatta ev sahibi ülkenin, en zorlu, en karmaşık sorunlarından tek kelime ile söz etmediği hallerde bile bunu yapıyor.
En yetkili ağızdan, Hindistan'da bile "Kıbrıs'ta durum değişmezse, Yunan Ğ Türk ilişkileri fazla öteye gidemez" demeye devam ediyor.
Gençler sanırız, bu hallerde de "Hindistan'ın da bişeyindeydi!" diyorlar.
Türkiye'nin zaten olamaz.
Nüfusunun yarıdan fazlası otuz yaşın altında.
