kapat

17.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
O ayı değil bambi!
Selahattin Duman, Komser Şekspir'de giydiği köstüm için yapılan yalan yanlış benzetmelere veryansın ediyor

İtiraf etmiyor ama aslında o 'artiz ruhlu'. Haftanın beş günü gazetede karşımıza çıktığı yetmiyormuş gibi, bir de sinemada görüyoruz. Üstelik ne olduğuna karar veremediğimiz tuhaf kostümler içinde. Bu dokuzuncu filmi. Zaten söylüyor: Köşe yazarlığından nefret ediyor. Bir yerlerden para bulduğu anda yönetmen olacak. Senaryosu bile hazır

Sinemada ne işiniz var?

Sinema, bütün insanların altından geçmek istediği büyülü bir kapı. Ben bugüne kadar sinemaya tutkun olmayan bir insan tanımadım. Herkes içten içe bir gün sinemayla ilgili bir şeyler yapmak ister, o alemin içinde bulunmak ister. Ben de herkes gibi bir sinema seyircisiydim, işimin gereği o insanlara yakın olma fırsatı buldum.

Komser Şekspir'de çıkardığınız rolden memnun musunuz? Bir ödül, mesela Altın Ayı bekliyor musunuz?

Benim kendi kendimi takdir etmemin anlamı yok. Haddimi aşmak olur. Bir amatör olarak profesyonellerle aşık atacak halim yok. Yönetmenim memnun olduğunu her fırsatta söyleyip benim için "O benim Robert De Niro'm" diye konuşuyor. Set arkadaşlarım da cesaretlendirici şeyler söylüyorlar. Bunu bir kenara bırakalım. Komser Şekspir filmini izlerseniz göreceksiniz ki benim dışımda kalan herkesin performansı olağanüstü yüksek.

İKİ GÜNDE DÖRT KİLO
Ayı kostümü smokinden daha mı rahattı?

Bir kere o ayı kostümü değil, ceylan daha doğrusu bambi kostümü. İçine ben girdiğimden sizi yanıltmış olmalı. Ama beni çekim sırasında perişan etti. İstanbul'un en sıcak dönemi, Temmuz ayında çalıştık. Üstelik de kapalı mekanda. Abartmayayım, iki günde dört kilo verdim. Eğer rolüm uzun olsa, bir iki hafta çalışsam benden geriye kemiklerim kalırdı.

Sinan Çetin neden size bu rolü verdi?

Sinan'ın bir lafı var, dostları bilir: "Kitapsız ilim, Selahattin Duman'sız film olmaz!" der. Onun yapacağı projelerde irili ufaklı bir rol garantidir benim için. Komser Şekspir'deki rolüme gelince. Bir set çalışması sonunda Sinan'ın evinde senaryo üzerine tartışıyorduk. Ben başka bir rol oynayacaktım. Laf lafı açtı, konu bu sahnedeki ceylana gelince "Bunu ben oynayacağım" diye tutturdum. Biraz rolü çeşitlendirdik, Sinan da verdi.

Aranız iyi yani...

Sinan benim en iyi dostlarımdan biri, aramızda bugüne kadar eğri bir şey olmadı.

Nasıl bir adam bu böyle; sizi ayı, pardon bambi kılığına, Kadir İnanır'ı cadı rolüne sokabiliyor?

Hiçbir kalıbı, önyargıyı, şablonu peşin olarak kabul ettiremeyeceğiniz biridir. O yüzden entel, dantel takımına ters düşer. En akla gelmedik teklifleri en umulmadık insanlara bile yapsa ikna eder çünkü samimi bir insan, bu yüzden ikna gücü yüksektir. İnsanları harcamaz, onlara zarar verecek teklifler yapmaz.

Size iltimas geçti mi?

Mutlaka geçer. Sette beni biraz fazla kollar. Özellikle rahat ettirme ve doyurma açısından. Evinde onlarca kez yemek yemiş, her yemekten sonra olay çıkarmış biri olarak yarattığım kişisel terörün sonucu bu.

HERKESE MUSALLAT OLURUM
Filmi sevdiniz mi? Absürd hikayeleri seviyor musunuz?

Absürd hikayeleri sevmem, o yüzden iş proje aşamasındayken Sinan'a cırıl cırıl itiraz edip kafasının etini yedim. Huyum öyledir, yakınlarımın çekeceği filme daha proje aşamasında musallat olurum. Zülfü Livaneli'ye de aynısını yaptım. Şahmaran'ı çekerken cast'a musallat oldum. Arkadaşlığımı feda etmektense benim istemediğim birkaç ismi casttan çıkarıp, yerine önerdiklerimi almıştı. Aynısını Sinan'a da her projede yaparım.

Duyduğuma göre yazarlığı mazarlığı, her şeyi bırakıp sinemayla ilgilenmek istiyormuşsunuz. Senaryolar yazdığınız, yönetmenlik yapmak istediğiniz doğru mu? "Beş tane güzeli de oynatacaksın bak nasıl geliyorlar!" dediğiniz doğru mu?

Yazmayı, araştırmayı, bir şey yaratmayı seviyorum ama gazetede köşe yazmayı değil. Hatta nefret ediyorum bu işten. Ancak ekmeğimizi böyle kazanıyoruz. İtibar gördüğümüz sürece de devam ettireceğiz. Sinemayla daha yoğun ilgilenmek için yazmaktan vazgeçmek şart değil. Senaryo denemelerim olduğu doğru. Yönetmenlik yapmak istediğim de. İki milyon dolara çıkacağını hesap ettiğim bir projem vardı. Vardı diyorum, çünkü ekonomik kriz yüzünden askıya aldık, ne zaman düze çıkarıp çekeceğimiz de belli değil. Seyirciyi salona çekmenin belli kuralları var. Bunlardan biri de güzellerle çalışmaktan geçer; ama film ve hikayesi iyi değilse nafile.

Köşe yazarları kapıkulu
Oyuncu olarak talep artarsa yazarlığı bırakır mısınız?

Bu saatten sonra bana filmde bir rol için oturup, bir milyon dolar önerecek bir sersem çıkmaz. Çıksaydı gazetede çalışma olayını bırakırdım, yazarlığı değil. Senede yedi sekiz filmle dönen bir sektörde insan sinemaya güvendi mi evinin kirasını ödeyemez. Ama sinemayla ilgili hiçbir teklifi peşin reddetmem.

Madem oyuncu olacaktınız, bunca yıl ne beklediniz? Neden gazete binalarında hırpaladınız kendinizi?

Hayata ve dayattığı şartlara karşı nankörlük etmek istemiyorum. Gazete binalarında hırpalanmadım, tam aksine; gazetecilik sektörü bana lise yıllarımda hayal bile edemeyeceğim kapıları açtı. Oyuncu olmak gibi bir iddiam olmadı, benim derdim bir şekilde bu sektörün kıyısında köşesinde bulunmaktı...

Meslektaşlarınızdan gelecek eleştirilere hazırlıklı mısınız? Reklam filmlerinde eleştirilmiştiniz.

Köşe yazarları hakkımda ne düşünür, umurumda değil. Ben bu işin mutfağından geldim. Meslektaş denince boynunda makinayla dolaşan muhabirleri, isimsiz kahramanları anlarım. Kendilerini dünyanın merkezi zanneden ruh hastalarını değil. Reklam filmlerinde gazetecilerin oynaması ile etik tartışması yapanların çoğu daha sonra reklamlarda oynadı. Ayrıca köşe yazarlarının çoğunun etikten söz etmeye hakkı yoktur; istisnaları var, ama çoğu kapıkuludur. O yüzden onlarla girilecek etik tartışmasının sonu kaçınılmaz olarak "benim anam, senin ananı pavyonda görmüş" havasında gider. Bir kuralsızlık cenneti olan Türkiye'de kural tartışması açarsan, havaya attığın taş kafana düşer. Ne demiş adam? Sırça köşkte oturan komşusuna taş atmaz. Bu zekayı gösteremeyenler var...

Karakolda 'yedi cüceler'
Komser Şekspir bir karakol hikayesi. Astığı astık, kestiği kestik bir komiser (Kadir İnanır) kızının (Pelin Batu) kanser olduğunu öğrenir. Son günlerinde onu mutlu etmek ister. Kızımız ise tiyatro meraklısıdır. Sert ve otoriter baba, karakolu tiyatro sahnesine çevirir. Oyuncular da karakola düşen zevat (Müjde Ar, Okan Bayülgen, Özkan Uğur, Gazanfer Özcan) olur... Filmin yönetmeni Sinan Çetin, senaryo Mesut Ceylan'a ait. Beyoğlu'nda ve özel bir stüdyoda çekilmiş.

Mutlu Tönbekici


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır