kapat

11.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Kimseyi övmeyeceksin!
Abdülhak Sinası Hisar edebiyatçılara öğütler verirken şöyle demiş: "Yazınla kimseyi methetme! Bir nankör ve kırk düşman kazanırsın.

Methettiğin yazarın rakipleri; senin cahil ve zevksiz olduğunu düşünürler." Adam 1936'da söylemiş ama hâlâ geçerli!

ORHAN'A MEKTUPLAR
Sevgili Orhan,Bu mektup işi pek eğlenceli oldu. Çünkü hem sana yazmış oluyorum (ABD'de internetten okuyorsun), hem de Pazar fıkrası oluyor.

"Fıkra" dedim, aklıma geldi. Telefonda, "Nuray Mert'in Radikal'de yazmasına sevindim" dedin. Nuray'ı ben de severim. Kitap-eleştiri dergisi Virgül'deki yazılarını hiç kaçırmam. Örneğin Şubat sayısında New Left Review'un editörü Tarık Ali'nin Taş Kadın (The Stone Woman) adıyla Türkçe'ye de çevrilen romanını bir eleştirmiş ki; harika! Özetle diyor ki, "Adam Osmanlıyla ilgili roman yazmış ama Osmanlı'dan haberi yok, olay New York'ta da geçebilirdi..."

Ancak Nuray bence bir hata yapıyor: Virgül'deki yazıları akıcı ve espirili; Radikal'dekiler ise didaktik, akademik "makale" havasında. Nedense kendini kasıyor. Halbuki gazete yazılarının fıkra tarzında olması okuru çekecektir.

Sana biraz neler okuduğumdan söz edeyim.

Geçen hafta Turan Alptekin'in yazdığı Ahmet Hamdi Tanpınar: Bir Kültür Bir İnsan (İletişim Yay.) adlı kitabını okudum. Zayıf bir çalışma ama ilginç noktalar var. Mesela Tanpınar, Halit Ziya Uşaklıgil'in "Aşk-ı Memnu"sunu (diziyi hatırlıyorsun değil mi, Müjde Ar filan) hakkında konuşurken, "Müslüman cemaati içinde geçen bu trajedide, Allah'ı göremezsiniz" diyor. Bunu almamın nedeni geçenlerde İslamcı bir yazarın (kimdi?), aynı şeyi "İkinci Bahar" dizisi için söylemesi. Sahi yahu! "İkinci Bahar"da din yoktu. Diziyi sevme nedenlerini, "Mahalle özlemi, sıcak toplumsal ilişkiler" filan diyerek açıklamaya çalışanları düşünsene... İşte buraya yazıyorum: Eğer dizide din olsaydı, mesela Ali Haydar, "Para biriktirip hacca gideceğim" filan deseydi eminim nefret ederlerdi!

SES VE ÖFKE
Sadece 'var'ları değil, 'yok'ları da tartışmak gerek. Mesela Ruhat Mengi, Cuma günü Nakşibendi şeyhi Esad Coşan ve damadının Süleymaniye'ye gömülmesi tartışmasına .ilişkin olarak kaleme aldığı yazının başlığını, "Bütün mesele eşitliğin tanımı" biçiminde koymuştu. Ne kadar doğru! Türkiye'de hep "eşitliği" tartışıyoruz. Aynı Fransa'daki gibi. Devletin topluma güçlü bir biçimde müdahale ettiği her ülkede eşitlik tartışılıyor. Halbuki İngiltere ve ABD gibi "liberal ülkelerde" eşitlik değil "özgürlük" tartışılır. Fransız filozofların en önemli derdi "eşitlik"tir, İngilizler'inki ise "özgürlük" olmuştur. Vatandaşın eşitliği, bireyin özgürlüğü...

Yapı Kredi Yayınları'nın çıkardığı Kitap-lık dergisini aldım geçenlerde. Ece Ayhan ile yapılmış bir röportaj vardı. Bir yerde şöyle diyor: "Her sözcüğün ikinci üçüncü derecede anlamları vardır. Mesela 'Ses ve Öfke' (Faulkner'ın romanını kastediyor) diye çevrildi. Terim Shakespeare'den alınmadır ve 'osuruk' demektir. 'İnsanoğlu osuruktan ibarettir' der ama kelime kelime çevirirsen 'ses ve öfke'dir. Anlam birdenbire değişiyor."

Ben böyle bir şeyi ilk kez duyuyorum. Gerçekten öyle mi? Senin orada İngiliz edebiyatıyla filan ilgili hocalar vardır; soruversene. "Ses ve öfke"nin manası bu mu? Vay canına!

Aynı dergide Abdülhak Şinasi Hisar'ın "Edebiyata dair tavsiyeler ve nasihatler" başlıklı yazısı da (1936) vardı. Bak ne demiş Hisar: "Yazınla kimseyi methetme! Bir nankörle kırk düşman kazanırsın. Methettiğin muharrir eserini tamamen anlamadığına kanaat eder. Ve onun irili ufaklı rakipleri, senin cehaletine, zevksizliğine ve kendi aleyhlerinde bir komplo kurmuş olduğuna kanaat ederler."

Bu konuya bir not düşeyim: Ben de yergi değil, övgü yazılarını esas alırım. Herkes her şeyi eleştirir ya... Bir övgü yazsana bakayım! Kimi, niye, nasıl övüyorsun? Eleştirirken kalemlerini maharetle oynatanlar, iş övgüye gelince nasıl da sıradanlaşırlar! Çifte standartları, zevksizlikleri nasıl da ortaya çıkar!

Hisar bizim meslekle de ilgili çakmış. "Her yerde bir gazeteyi kendi zevklerine göre çıkaranlardansa, başkalarının zevksizliklerine göre çıkaranlar muvaffak olur," diyor. Buyur burdan yak!

Neyse, yine yazarım. Sevgiler.

emreakoz@sabah.com.tr


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır