Kasım ayında yaşanan likidite krizinin faizlerde yol açtığı büyük artış ekonomide ağır hasar yapmaya başladı. Başka türlü olması mümkün değildi. Krizden önce ve sonrası krizin esas bedelinin sanayi ve hizmet kesimleri tarafından ödeneceğini defalarca söyledik. Kasım'ın 22'sinden bu yana, ortalama reel faizler inanılmaz derecede yüksek seyrediyor. İster döviz sepetinin devalüasyonuna, ister beklenen enflasyona göre hesaplayın, sonuç aynı. Yüzde 60 nominal faiz, döviz sepetine kıyasla yüzde 40 ve üstü reel faize tekabul ediyor. Beklenen enflasyonu yüzde 25 alsak, gene yüzde 30 reel faiz ediyor. Benim bildiği kadar dünya ekonomi tarihinde böyle faiz oranları bulmak olanaksızdır.
İşin bir başka boyutu daha var. Yüksek faizle birlikte ülkenin ödeme sistemi tümü ile çöktü. Firmalar arası ödemeler neredeyse tamamen durdu. Krizde çok zarar eden bankacılık kesimi de kredileri kesti.
Bu durumda ekonomide talep bıçak gibi kesildi. Firmalar üretimi durdurdu. Stoklarını eritmeye çalışıyorlar. Giderek artan bir karamsarlık tüm kesimleri, tüm ekonomik aktörleri etkisine alıyor. Nedeni belli. Reel ve nominal faizlerdeki anormal tırmanma. Ekonominin nasıl normalleşeceği de bu teşhiste mevcut. Faizlerin tekrar normal düzeylere gerilemesi gerekiyor. Peki, o nasıl olur?
Hükümetin ve ekonomi yönetiminin sorunu anladığını gösteren, enflasyonla mücadele programını sürdüreceğini kanıtlayan icraatları ile. Artık sağır sultan bile nelerin yapılması gerektiğini biliyor. Hükümet reformları hızlandıracak. Özelleştirmenin önündeki engelleri temizleyecek. Kamu harcamalarını daha da kısacak. Vergileri arttırarak kamu gelirlerini yükseltecek. Böylece TL'nin risk primini azaltacak.
İlk bakışta iyi niyetli bir yaklaşım gibi durabilir. Ünlü özdeyişi tekrar hatırlatalım. "Cehenneme giden yollar iyi niyet taşları ile döşenmiştir". Niyetin iyi olması yetmiyor. Yapılan işin ekonominin o andaki ihtiyaçları ile tutarlı olması gerekiyor. Piyasalar hükümetten kamu harcamalarını kısmasını bekliyor. Hükümet kamu harcamalarının artmasına yol açacak arayışlara giriyor. Bu hikayenin sonunu öngörmek için iktisatçı olmak gerekmez.
Nitekim, toplantı haberi ile birlikte faizler tekrar tırmanıyor. Halbuki, yılbaşından sonra biraz yavaş da olsa faizlerde düşüş eğilimi belirmişti. Hükümetin popülist politika peşinde olabileceği işaretleri faizdeki düşüş trendini derhal yükselişe çeviriyor. Ne kadar ilginç, değil mi. Hükümet sanayi ve hizmet kesimlerinde üreticilere yardım etmek için yola çıkıyor. Ama tam tersine sonuç alınıyor. Varılan noktada faizler yükseldiği için reel ekonominin sorunları ağırlaşıyor. Hükümet bu toplantıyı yapmasa büyük bir ihtimalle faizler yükselmeyecek. Reel kesime de böylece ek bir külfet gelmeyecek.