kapat

14.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Zaten memleket yalan
'Yalan dünya' diye tanımlanan Televole kültürü ve eğlence anlayışına yönelik tepkiler büyüyor

Magazin gazeteciliği ile 'Televole gazeteciliği' arasında fark var mı?

Çok büyük bir fark var. Magazin topluma mal olmuş insanların hayatlarındaki haberin peşindedir. Bu sanatçı da olabilir, siyasetçi de... Haberin izinden gidilir. Şimdilerde bir başka anlayış var. Haber yok ama haber yaratılıyor. Dolayısıyla da ortaya içi boş şöhretler çıkıyor. Ortada olmayan olaylar varmış gibi gösterilince bir sanal alem yaratılmış oluyor. Temel yalan ve yanlış olunca sonraki haberler de bunun üzerine inşa ediliyor. Mesela, manken Ayşe Hatun Önal'ın parmağında bir yüzük vardı. Bir gazete "Kadir İnanır'ın aldığı 10 milyarlık yüzük" diye haber yaptı. Ne yüzüğün değeri 10 milyardı ne de Kadir İnanır hediye etmişti. Ama hafta boyunca bu yüzük meselesi gündem oluşturdu. Önal da hiçbir şey yapmadan medyaya konu oldu. Medya kendi kendine, olmayandan bir şey var etti. Şablonlar var ve bunun içine hep benzer hikayeler konuyor. Sık sık "Sezen Aksu çok hasta, eve kapandı" denir. Oysa kendisini aradığımda hayata atılmış kahkahalar ve keyifli bir ses duyarım. Ne yazık ki, araştırılmadan, kulaktan dolma bilgilerle yapılan haberler magazini kirletiyor.

KISITLI KİTLENİN EĞLENCESİ
Kriterleriniz neler? Bir magazin gazetecisi için ne haberdir, ne değildir?

Mesela, Ajda Pekkan'ın eski menajeri Armağan Düzgit uzunca bir süre elinde fotoğraflarla medyayı dolaştı. 'Biz eskiden sevgiliydik. Elimde fotoğraflar ve sevişirken kaydedilmiş sesler var' dedi. İlk bana geldi, hiç ilgilenmedim. Çünkü bitmiş ilişkilerin ardından insanların birbirini karalamaya çalışması beni ilgilendirmiyor. Buna kucak açan meslektaşlarımı da anlayamıyorum! Tabii her şeyi merak edeceğiz, ama iki kişinin sevişme fantezileri buna dahil olmasa gerek. Düzgit bir de "Hiç ilgilenmediler" diye şikayette bulunmuş. Niye ilgileneyim, bunun bir haber değeri yok! Onların ilişkilerini ilk kez biz bulmuş olsaydık, o zaman haber değeri olurdu.

Bu tür programlardaki artışın nedeni ne?
Eskiden yıldızları sadece gazino ya da film setlerinde görürdünüz. Özel TV'lere geçince şöhret kalabalığı oldu. Dolayısıyla programlar da çoğalmaya başladı. Bir kişi, günde 10 tane röportaj vermeye başladı. Beş senede tüketilecek bir öykü bir ayda tüketilmeye başladı. Gizem diye bir şey kalmadı. Çemberin içindeki insan sayısı arttıkça öne çıkmak zorlaştı ve kameralar baştan çıkartıcı hale geldi. Herkes her şeyi konuşmaya ve biliyor havasına girmeye başladı. Programlardan birinde Nadide Sultan'a "Galatasaray'ın yenilgisi için ne düşünüyorsun?" diye sordular. O da çok ciddi bir ifadeyle, konunun uzmanı gibi yanıt verdi. Oysa muhabirler şaka yapıyordu, çünkü maç henüz oynanmamıştı. Aslında Nadide'nin bu tavrı pekçok şeyin yanıtı... Bu kadar konuşan insan oldukça tabii ki programlar da olacaktır. Üstelik boş konuşsalar bile...

Bu programlara yansıyan eğlence anlayışı çok eleştiriliyor. Böyle eğlenenler kısıtlı bir kitle mi?

Evet çok sınırlı. Yabancı biri gitse "Bu da kim?" diye bakılır. Sanki bir tarikat gibiler. Her gece aynı insanlar aynı pistin üzerinde kafa sallayıp dans ediyorsa buna başka ne denir? Tüm bunlar için ise en çok "İşimin bir parçası" deniyor.

Benim de işimin bir parçası ama her gece oralarda olsam sabah gelip işimi yapamam. Öyle tipler var ki, ya sahnedeler ya eğleniyorlar ya da uyuyorlar.

Tüm bunlara halkın ve aydınların tepkisini nasıl buluyorsunuz?

Halkın tepki duyduğunu sanmıyorum. Aydınlara gelince, onlar önce "32 Büst"e soyunmalarını anlatsın. Bu neyin kaygısı, endişesiydi? Magazini aşağılamalarını anlamıyorum çünkü ülkenin her yanı böyle. Hülya Avşar "... eşeklik baki kalır" dedi diye TV'ler kapatılıyor ama Meclis'teki vekiller birbirine ana avrat küfrediyor. Milletin haleti ruhiyesi neyse magazin de o. Mesela Güllü'yle kocasının yaşadığı o kavgayı milyonlarca çift yaşıyor. Halkın seviyesi yükseldikçe bu işin de çıtası yükselir. Kimse tek başına suçlu değil.

MAGAZİN FOREVER FARKLI
İsmet Berkan'ın Şamdan ve Magazin Forever'a yönelik eleştirilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Magazin Forever'da barları dolaşıp haber yapmıyoruz. Basit kaçabilir ama geyik yapmıyoruz. Şamdan'ın kapakları için ise çok özendiğimizi söyleyebilirim... Her işin vitrini var. kapaklarımız da bizim vitrinimiz ve çok iyi yapmak durumundayız. Tabii ki görsellik olacak. Kapaklarımızda kadın var ama en ciddi gazetenin birinci sayfasında da var!

Deniz Akkaya'nın gazeteciliği hakkındaki yorumlara ne diyorsunuz?

Deniz Akkaya manken kimliğini bırakıp gazeteciliğe soyunmadı. İki işi bir arada götürüyor ve podyumların bence en iyisi. Mankenliği ve fotomodelliği bırakmadığı sürece Şamdan'ın kapağı olabilir. Bunda ters bir şey yok. Gazetecilik yapmasına gelince, o da mesleğe başlayan herkes gibi çok heyecanlı. Ne kadar yol alacağını zamanla hep birlikte göreceğiz.

TELEVOLELER İÇİN NE DEDİLER?..

Magazin ruhumuzda var
Ali Bayramoğlu (Sabah gazetesi yazarı)

Son altı-yedi yılda Türkiye'de her şey birbirine karıştı. Popüler kültürle, magazin kültürü, magazin gazeteciliği ile Televole gazeteciliği de buna dahil. Magazin, gazeteciliğin özü ve ruhudur. Çünkü gazetecilik başkalarının ne yaptığını bilme merakından geçer. Yani kamusal insanların -siyasetçi ve popçu da olabilir- özel alanlarını takip eder. Bu işin en önemli özelliği de objektif bir hiyerarşi içermesidir. Yani kim merak ediliyorsa onu gündeme getirir. Toplumun önem atfettiği kişilerdir bunlar. Ama Televole anlayışı ile bu hiyerarşi bozuldu. Artık merak edilen değil Televoleler'in şöhret yaptığı kişileri izliyoruz. En mahrem alanlara girildi. Bu kültürü herkes tüketiyor ama işin içindeki 5-10 kişi dışında herkes nefret ediyor. Bir çeşit aşk-nefret ilişkisi. Şık, lüks yaşayan insanların hayatı her toplumda model olmuştur ama bu bir başarı modeline dönüşünce nefret başlıyor.

Öteki Türkiye'nin tepkisi yanlış
Serdar Turgut (Hürriyet gazetesi yazarı)

Türkiye'nin çok küçük bir kesiminin eğlendiği ve çoğunluğun süründüğü kesin. Halkın yüzde 80'i kafayı yemiş halde. Bu kesim basına yansımıyor çünkü orada ilginç bir şey yok. Eğlence de yok! Televole adı verilen programlarda gördüklerimiz ise futbolcu, manken, şarkıcı falan. Onlar istedikleri kadar para harcar. Kolay ve çok kazandıklarından akıl almaz şekilde harcayabiliyorlar. Ama bu insanlara neden tapıldı ve şimdi kızılıyor. Anlayamıyorum. "Öteki Türkiye"nin tepkisi yanlış yere yönelmiş durumda.

Ben peçete saçmam
Mehmet Ali Erbil (Şovmen)

Şüphesiz ben de bu programların kameralarını yönelttiği kişilerdenim ama o kişiler gibi eğlenmiyorum. Peçete falan saçmıyorum. Ayrıca bu kesimin içinde olup da bu şekilde eğlenmek suç mu? Bu tür programların bu kadar yaygınlaşmasının sebebi şüphesiz halkın tercih ediyor olmasından geçiyor. Bu işlerin bir arz - talep meselesi olduğunu söylemenin bir anlamı kalmadı artık. Ratingleri iyi ve tercih ediliyor, hepsi bu.

Tiksinç ama gerçek
Tuğba Özay (Manken)

Televole programlarındaki görüntüler hayatımızın gerçeklerini yansıtıyor. Hayatın nasıl binbir yüzü varsa bu da onlardan biri. Başkalarını bilmem ama ben tiksinerek izliyorum. Halkın büyük kısmı kıt kanaat yaşıyor. Birilerinin de parası var, böyle eğleniyor. Ama bunun sorumlusu Televoleler değil, sistemin ta kendisi. Koyun gelmiş koyun gidiyoruz. Madem halk bundan şikayetçi, neden ratingleri düşürmüyor? Tabii ne verirsen onu da alırsın, halka ne verilmiş ki, tepki göstersinler!

NE DEMİŞLERDİ?

Medya halkın ahlâkını bozuyor
İsmet Berkan(Radikal gazetesi Genel Yayın Yönetmeni)

Sabah gazetesinin manşetini ve iki gündür göbeğindeki iki tam sayfasını hazırlayanlarla bu gazeteyi yayımlayanlar sanki ayrı kişilerdi ve aynı gazete içinde birbirleriyle gizli-açık bir savaş halindeydiler.

Aynı yayın grubunun atv'sinin 'Televole'si, 'Magazin Forever' (bu isme bayılıyorum) yayınına devam ediyordu zaten. Sabah Şamdan ilavesini vermeye başladığında milyondan fazla satıyordu. Doğal olarak öteki büyük gazeteler de onu izlediler. Bir ara bu ilaveyi veren beş gazetenin pazar satış fazlası 2 milyonu buldu. Yani bu ilaveler sayesinde bu gazeteler 2 milyon fazla sattılar bir dönem. Bugün satış o kadar yüksek değil ama hâlâ göz ardı edilemeyecek kadar önemli bir fark yaratıyor bu ilaveler. Sabah hâlâ (bu yüzden) Şamdan'la beraber. Peki ama 'Halk istiyor, biz de veriyoruz' deyip işin içinden çıkmak mümkün mü? Yani, halkı halka rağmen ahlaklı ve 'düzeyli' yapmak mümkün mü?

Hayır bence mümkün değil. Ama galiba Türkiye'de sorun zaten bu değil. Türkiye'de halk medyanın ahlakını bozmuyor. Tam tersine medya halkın ahlakını bozuyor.

Televole afyon etkisi yapıyor
Deniz Baykal (CHP Genel Başkanı)

Halkın kaçışa ihtiyacı var. İnsanlar sorunlarının dışında yapay bir dünyaya katılıp avunmak istiyor. Çünkü çok fazla sıkıntıları var. Bu noktada Televoleler bir afyon etkisi yapıyor olsa gerek. MİT Müsteşarının bu konuda değerlendirme yapmasını ise çok sevimli buldum. Keşke hep bu konularda değerlendirme yapsa!

SOKAK DA MI YALAN SÖYLÜYOR?

Yeliz Uzer (öğrenci)
Çok basit buluyorum. Elalemin yaptıklarıyla neden ilgileneyim? Kimin eli kimin cebinde belli değil. Ara sıra izliyorum çünkü sıkıntıdan gözüm takılıyor. Zaten haberlerde bile Televole görüyoruz. Sadece belli bir grubun yaşantısı gösteriliyor. Sanki bu ülkede başka bir şey yok.

İbrahim Yıldırım (nakliyeci)
Hiç beğenmiyorum. Daha az, hatta haftada bir, tek kanalda yayınlansa çok mutlu olurum. Mecburen izliyoruz çünkü evde kalabalıksanız muhakkak seven biri çıkıyor. Zaten görüntüler kısa olduğu için zap yaparken bile gözünüz takılıyor.

Özlem Tüzel (öğrenci)
Çok saçma. Spor da katsalar içine manken ve sanatçı dünyasıyla ilgili dedikodu yapıyorlar. Hangi takımı tutuyorsun, benim takımım daha büyük kavgası... Başka bir şey yok, gördüğümde deli oluyorum. Tahammül edilemez oldu.

Emirhan Kürkçü (sporcu)
Başta spora yönelik programlar olarak başlamışlardı. Ama sonra çarpıttılar. İyice magazinleştirdiler ve işin içine Sibel Can'ları, Hülya Avşar'ları katmaya başladılar. Ben seyretmiyorum ve hiç keyif almıyorum. Spora yönelikken seyrederdim. Ayrıca sabahlara kadar eğelenmeyi de çok sağlıksız buluyorum. İstanbul'un gerçekleri çarpıtılıyor.

Onur Özbay (serbest meslek)
Artık baymaya başladı. Televole başlangıçta sporla ilgili bir programdı şimdi kel alaka bir program oldu. Zaten yeterince magazin vardı, bu da eklenince artık bayıldık. Böyle eğlenen sınırlı bir kesim.

Buket Aşçı


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır