kapat

14.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Havhav malikanesi
Köpek sahibi olmayı düşünüyorsanız Sarıyer Barınağı'na mutlaka uğrayın.

Hem cins cins bir sürü köpek görmüş hem de dünyanın sayılı barınaklarından birini ziyaret etmiş olursunuz. Barınak temizliği ve sağlıklı köpekleriyle ünlü

Bizim mahallede üç ahbap çavuş, bütün gün aylak aylak gezer. Öğlen saatlerinde güneşli bir yer bulurlar kendilerine, oracığa uzanırlar. Sonra bir restoranın önüne dizilip beklerler. Akşamları ise ne olursa olsun bizim apartmanın önünde uykuya geçerler.

Köpeklerden bahsediyorum. Ancak üç dört tanesine alışmış olan gözlerim, Sarıyer'deki köpek barınağına gidip de 350 tanesini bir arada görünce yuvalarından fırladı. Çıkan sesleri anlatmaya imkan yok. 350'si aynı anda havlayınca insan afallıyor. Hepsi de çok mutlu! Bir kere hiçbir barınaktaki köpeğin sahip olmadığı fırsatlara sahipler. Geniş bir gezi alanı, yarısı açık, yarısı kapalı büyük barakalar ve ziyafet denebilecek yemekler. Tüm bunların yanı sıra müthiş bir sevgi görüyorlar. Hepsinin isimleri var ve kimse bu isimleri birbirine karıştırmıyor. "Mişa, Maviş'i ısırma" denildiğinde o kadar çok köpeğin içinde iki tanesinin birden bire durduğunu görebiliyorsunuz.

AVRUPA'DA EŞİ YOK
Gelelim barakayı çekip çevirenlere. Zaten işin enteresan kısmı da bu. Veterinerlikle uzaktan yakından alakası olmayan Berrin Olcay, Melek Kahraman Özalp ve Lale Halimoğlu, haftanın yedi günü burada. Üzerlerinde birer tulum, saçlar dağılmış, bütün gün en yakın dostlarıyla birlikteler. Barınağın öyküsü enteresan: Lale Halimoğlu Sarıyer'de bir barınak olduğunu duyuyor ve ziyarete geliyor. Ancak karşılaştığı manzara karşısında çok üzülüyor. Özalp ve Olcay'a barınaktan bahsediyor. Olcay barınağı ilk gördükleri anı şöyle anlatıyor: "Her taraf pisti. Ölmüş anneler vardı, yavrular o annelerden süt emmeye çalışıyordu. Hepsinin önünde kaskatı ekmekler vardı. Su ihtiyaçlarını buz tabakalarından gidermeye çalışıyorlardı. Bu manzarayla karşılaşınca bir daha buradan çıkamayacağımızı anladık." Üçlü hemen Büyükşehir Belediyesi'ne gidiyor ve "Gelin burayı beraber iyileştirelim" diyor.

Bir yıl içerisinde barınakta her taraf yeşillendirilmiş. Yavrular için ayrı kulübeler yapılmış. Ücretleri gönüllüler tarafından karşılanan dört çalışan, kazanlarla yemek hazırlıyor. Belediyenin tahsis ettiği iki çalışan günde iki kez temizlik yapıyor. Haftanın beş günü orada bulunan, belediyenin sağladığı bir veteriner var: Fahrettin Cerrahi. "Avrupa'da bir eşi daha olduğunu zannetmiyorum" diyor ve ekliyor:

"Bütün hayvanların tek tek sevgiye ihtiyacı var. Buraya gelen gönüllüler de bunu veriyor." Tabii haftanın yedi günü barınakta gönüllü çalışan Melek Hanım'ın durumu biraz farklı. Köpeklerden biri hastaysa gece 11'de evine gidiyor. "İşler düzelirse ben de haftada iki gün izin yapabileceğim" diyor. Hiçbir ücret almadığı gibi sürekli cebinden harcıyor. Bu yüzden gelenlerin elinde bir çuval mercimek falan görürse çok seviniyor. Barınaktaki bütün köpekleri dengeli beslemeye çalışıyorlar. Hem karbonhidrat hem protein anlayacağınız.

Barınak dolmuş da taşmak üzere. Amaç bütün köpekleri barınağa toplamak değil. Çoğu cins olan bu köpekleri sahiplendirmeye çalışıyorlar. Gönüllülerden Ayşe Silivri şunları söylüyor: "Barınağa yeni hayvanların gelebilmesi için bunların sahiplendirilmesi lazım. Bu konuda çok titiz davranıyoruz. Aşılarını yapıp veriyoruz ve verdiğimiz kişilerin telefonlarını, adreslerini alıyoruz. Problem çıkarsa lütfen bize getirin diyor ve takip ediyoruz. Arada arayıp iyi mi değil mi soruyoruz. Mesele buradaki köpeklere sahip bulmak ve insanların sokaklarında yaşayan köpeklere sahip çıkmalarını sağlamak. Buraya daha fazla almanın imkanı yok. Kafeslerde üçer beşer kalıyorlardı, şimdi sekizer dokuzar kalıyorlar."

BİR ÇEŞİT TERAPİ
Yazının en başından beri gönüllüler diyorum ama, sayıları öyle çok fazla değil. Topu topu 21 gönüllü var ve her cumartesi toplantı yapıyorlar. Gruplarını genişletmeye çalışıyorlar. Derneğin başkanı Sevda Karaca ise köpek sevgisiyle ilgili başka bir noktaya değiniyor: Karaca'nın ağabeyi dört ay önce felç geçirmiş ve bir elini kullanamamaya başlamış. Karaca ağabeyini her hafta barınağa getirdiğini, bunun onun için bir terapi olduğunu söylüyor: "Ağabeyimin kucağına küçük köpeklerden birini veriyoruz. İnanılmaz bir düzelme gösterdi. Elini hiç oynatamıyordu. Köpeği kucağına veriyorum, lütfen düşürme dikkat et diyorum, onu tutabilmek için oynatamadığı eliyle müthiş bir çaba sarfediyor."

BU İŞ GÖNÜL İŞİ
Gönüllülerin birçoğu sonradan gönüllü olmuş. Gönüllü Kuran Okay anlatıyor: "Ben baştan biraz gönülsüzdüm. Eşim çok gelip gidiyordu. Hayvanları eve getirmeye başladı. Önce kuş geldi, sonra kedi, şimdi buradan aldığımız Suphi var, köpeğimiz. Ben de haftanın birkaç günü buraya gelmeye başladım ve işin başka bir boyutuyla ilgilenmeye başladım. Köpekler için kuduz kaynağını ortadan yok etmek gerektiğine inanıyorum. Bu yalnızca devlete bırakılacak bir görev değil. Bunu hep beraber halletmemiz lazım."

Bahsetmeden geçmeyeyim. Biz barınağa gittiğimizde Müzeyyen Senar oradaydı. Köpeklere olan düşkünlüğüyle tanınan Senar, barınaktan bir yavru almak istiyor. Tüm okurlara bir mesaj göndermemi istedi: "Bu köpeklerin hepsi çok sağlıklı, çok güzel bakılmış. Birer tane de siz evinize alıp besleseniz, ne kaybedersiniz?"

İletişim Telefonları:
Berrin Olcay: 0532. 786 39 24

Lale Halimoğlu: 0532. 385 75 79

Melek Özalp: 0532. 234 50 15

Aslı E.Perker


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır