kapat

14.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Kadınlar dünyası Beyoğlu
Taverna gülü Zozo, çokça Rum azca Kelt melezi olup karışık afroditlerdendir.

Cadde-i Kebir'i de çiğnemiştir, Atina meyhanelerini de. Ama Pera yalnızca kadınların dünyası değildir. Kiliseler, sinagoglar, kıraathaneler, kitabevleri... Kim geçmedi ki meşk ve kültür vardiyalarından?

Hayat hiçbir yerde, Pera'da olduğu gibi çirkinlik kadar güzelliği bir arada görmemişti. Bir bakıma yarı şaşkın ve umumiyetle kendi dünyasının içinde şaşkınlıkla bakardı, geçen yüzyıllara... Galata'dan yukarılara, Tünel'den Taksim'e uzanan renkli dünyaya kimi tereddüt kimi heyecan içinde yürümüştü. Dersaadet'in ezan seslerini dinleyenler için köprünün ötesinde olup bitenler her zaman merak ve kuşku doluydu.

Sadece Hıristiyan veya Museviler dünyasını değil, Osmanlı'dan küçük etnik bölümlerini de bu dünyanın içinde görmek mümkündü. Araplar, Acemler, Cezayirliler, Keldaniler, Süryaniler, Maruniler ve tabiri caizse 72 milletten, 72 hayat tablosu çıkardı Pera'da... Ayrıca Avrupa kolonisinin dışında ama İstanbul'un içinde yer eden karakterler, bu tablonun bir başka çarpıcı rengiydi.

Sadece insanlar değildi, Pera'ya hayat verenler... Dünyevi yaşam ile uhrevi yaşamın kucaklaştığı, sevap ile günahın bu hayat yolunda kesiştiği karmaşık ve akıl almaz bir hayat... Eğlencenin en kralı balozdan, şıkıdımlı bir meyhaneye uzanılırdı. Cambazhanelerden Amerikan Tiyatrosu'na, umumhanelerden Madam evlerine, külhanbeylilikten aristokratlığa tırmanabilen "mufassal" bir hayat, yaşayacak sahibini mutlaka bulurdu.

Hirisantos'un biçkin çömezliğinden, Beyoğlu canavarlığına geçişini hep bu Pera'da görebilirdiniz. Kör cahilinden mütefekkiri ile nicelerinin ayak izleri bu cadde-i Kebir'dedir.

Pera izleri silinmezdir ama karmakarışktır. Bu fakir, kronolojik tarihle değil, hafıza geçişi ile size bir "Taksim" yapabilir.

Mesela Zozo Dalmaz... Daha 15'ine gelmeden sahneye çıkıp "Taverna Gülü" olmuştur. 18'ine demir attığında ise gül olarak nadide bir "Yediveren"dir. Çokca Rum, azca Kelt melezi olup, karışık "afrodit"lerdendir. Öylesine boylu poslu sayılmaz ama özellikle ona ulaşamayanlara göre hem haşmetli hem de heybetlidir. Cadde-i Kebir'i de çiğnemiştir, Atina meyhanelerini de. Hiçbir erkeğe yar olmamış ama "sante" sigarasına fotoğraf olmuştur. Tarlabaşı'nda oturan ve "Halepli Bekir" sokağı sakinleri kadar Pera umumiyesini şenlendiren Madam Sofiya'nın izleri sadece taşlarda değil, çarşaflardadır.

ŞUH KAHKAHALAR
Sadece o değil... Kral ve bilumum aristokrat sofralarının dul kraliçesi Madam Thedosiya nice delikanlıların bekar yataklarında hem düş hem de "düş kırıklığı"dır. Kimilerince "kırık" telakki edilmiş ve zengin Pera gecelerine "şuh" kahkahalar bırakmıştır. Zennur ve Nuriye hanımların ardından kalan ise koca bir kitaptır. Bu iki güzel kızkardeş ile Piyer Loti arasındaki "sıcak temas" Sıraselviler'deki Majik Sineması sırasındaki evden Paris'teki eve kadar uzanmıştır. Bu iki "Piyerzade"nin Loti'nin dünyasını Aziyade kadar olmasa da etkilediği muhakkaktır.

Pera sadece kadınlar dünyası değildir. Mekanların asırlık seslerinde "çan" da vardır, "ezan" da... Camilerden, türbelerden, kilise ve sinagoglardan Cuma ve Pazar duaları da eksik olmamıştır...

Meyhaneler, pastaneler, kıraathaneler, kitaphanelerin meşk ve kültür vardiyalarından kimler geçmedi ki?.. İsimli isimsiz namlı namsız herkesin tutkun olduğu Beyoğlu'nda nice "Bey"oğlu yaşamıştır.

Nice alaylıya mektep oldu Pera
Lambo'nun Yeri, Münir Özkul, Sadri Alışık gibi alaylıların akademisiydi. Dükkan dardı, ama gönüller geniş. Markiz pastanesi ise Ahmet Haşim, Yakup Kadri ve Yahya Kemal gibi edebiyatçıların uğrak yeriydi. Genç Yani'nin açtığı dans kurslarına ise erkekler 25 kuruşa girerdi

İstiklal Caddesi'nden Büyük Cadde'ye girip Tünel'e kadar uzanacağız. Cadde-i Kebir'den uzanıp giden ve yan sokaklarıyla çevreyi saran başka bir dünya...

Sol tarafta bir zamanlar cüzzam hastalarının yattığı 19. yüzyıl mimarisi ile ayakta duran Fransız Başkonsolosluğu.

Konsolosluğun yanında bir at cambazhanesi kuruluydu ve eğlence alanı olurdu. Buraya sık sık gelen sirkler İstanbullular için cambazhane önemli bir eğlence alanıydı. Konsolosluğu geçtikten sonra gelen Mis ve Bekar sokakları, Pera'nın kalbur üstü sokaklarındandı. II.Abdülhamid'in kardeşi Reşat Efendi'nin büyük değer verdiği araba yardımcısı M.Martin Mis Sokağı'nda otururdu. İki sokak arasında eskiden Yunan Konsolosluğu vardı ve Mis Sokağı Beyoğlu'nun tüm sokakları gibi kısaydı.

ŞİŞEDE SINIR YOK
Mis Sokağı'nı arkada bıraktıktan sonra bir yüzü Cadde-i Kebir'e, diğer çeşmeli yüzü Sakız Ağacı Sokağı'na bakan Ağa Camii görülür. Cami Galatasaray Ağası Hüseyin Ağa tarafından 1597 yılında yaptırılmıştı. Ağa Camii karşısında Bursa Sokağı sizi sağdan Gazeteci Erol Dernek Sokağı'na, soldan Galatasaray Spor Kulübü'nün bulunduğu Hasnun Galip Sokağı'na götürür.

Galatasaray kavşağına yaklaşırken neşe, keder ve sohbetin yaşandığı ve hayatı hedefleyen her kesimden insanın bir araya geldiği Çiçek Pasajı'na ulaşırız. Cadde üzerinden Balık Pazarı'na varan kapısına kadar her iki tarafı meyhanelerle çevrili "City de Pera", şişe, galon ve fıçıların sayısı hesaba gelmez. Nevizade Sokağı'nda M.Lambo'nun küçücük meyhanesini hatırladığımızda Cahit Irgat'ın, Mücap Oflu'nun, Bedri Rahmi'nin mekanlarını görürüz... Afif Yesari Lambo'yu şöyle tarif eder:

"Lambo'nun yeri bir "Alaylılar Akademisi" idi. Bu akademinin üyeleri arasında Zenne Necdet, Münir Özkul, Sadri Alışık, Kadıköylü Rıza, Naim Aleybeyoğlu da vardı ve bunların, bu ilginç dostların hepsi ve daha başkaları da olmak üzere bu küçücük dükkana sığardık. Yer dardı ama gönüller geniş.

Galatasaray meydanındayız. Buraya Tünel ve Tepebaşı yönünden gelindiği gibi Tarlabaşı, Yeniçarşı caddelerinden de ulaşmak mümkündür. Bakıldığında Galatasaray Lisesi bütün görkemiyle göze çarpar. Sanki Pera'nın kültür abidesidir. Tünele doğru ilerleyelim. Odakule'nin yerinde Pera'nın en büyük mağazası olan Kariman mağazası yükselirdi. Dinlenme salonu, her an hizmete hazır pastanesiyle halkın en rağbet ettiği bu mağazanın bir kapısı da Tepebaşı'na açılırdı. Tepebaşı'ndan Refik Saydam caddesine inen Amerikan Konsolosluğu ile Pera Palas Oteli'ni birbirinden ayırır. Pera Palas "Orient Ekspres" için son istasyondur. Agatha Christhe'nin roman yazdığı, Atatürk'ün İstanbul'a geldiğinde sürekli kaldığı ünlü Pera Palas Oteli şimdi Tango geceleri ile eskiyi davet ediyor...

ÜST GALATA
Artık Tünel'deyiz... Tünel yapılmadan önce buraya kimileri Üst Galata demiş, kimileri de Tekkeönü... 1869 yılında Fransız mühendis Henri Gevan yaya olarak Beyoğlu'na çıktığında (tecrübe ile sabittir) oldukça yorulmuş olacak ki, tünel fikrini ortaya atmıştır. Proje bir İngiliz firması tarafından gerçekleştirilmiş ve 17 Ocak 1875'te 250 bin altına mal olan açılış yapılmıştır. 1873 yılında ise Galatasaray-Tünel arasında ilk tramvay yol almaya başlamıştır. Metro Hanı'na gelen tramvay arabaları Ensiz Sokağı'ndaki makaslarda manevra yapar ve yeni vagon takarak dönüşe geçerlerdi.

Bu kadarla bitmez Pera'nın sokakları... Anlatmak için ağza dil, kalbe pil yetmez. Parmakkapı'daki Madam Salaha'nın, Haçopula Pasajı'nın yanındaki Genç Yani'nin açtığı dans salonlarına erkekler 25 kuruş karşılığı girerler, kimbilir kavalyelerince yekuna gelmez sevda bulurlardı. Markiz Pastanesi Yakup Kadri, Ahmet Haşim, Yahya Kemal gibi edebiyatçıların uğrak yeriydi. Lebon ise sonradan taşındığı Kumbaracı Yokuşu'ndaki köşede uzun yıllar hizmet verecekti. Bugün ise yerinde ABC kitabevi bulunuyor. Sırası gelmişken fısıldayalım. Eskinin "Sultan tipi" atları Atlas pasajına bağlanırdı. Sema Ok'un saray hayatını aydınlatan Cariyeler ve Haremağaları kitaplarında bu gizemli dünyanın Pera ışıltıları vardır.

Pera, Cadde-i Kebir, Doğruyol, Beyoğlu ve de İstiklal Caddesi... İsim zenginliği kadar, hayat zenginliğini de böylesine sunabilen başka bir semt var mı acaba?

Ceneviz kadar eski
Pera'nın eskiliği Cenevizliler'e kadar dayanıyor. İstanbul'un fethinden önce Galata'nın bir dış mahallesi konumundaydı. Fetihle birlikte surlar yıkılacak, bölgede bulunan halk bu bölgeye taşınacaktı.

Edmondo De Amicis İstanbul'u ziyaretinde Pera'yı da gezer:

"Pera Caddesi'ne giriyoruz. Pera deniz seviyesinden yüz metre yüksektedir, hem sakindir hem eğlenceli. Hem Haliç'e bakar hem Boğaz'a. Yürüdüğümüz yolun iki tarafına İngiliz ve Fransız konakları, şık kahveler, göz kamaştıran dükkanlar, tiyatrolar, konsoloshaneler, kulüpler, sefaret konakları sıralanmış, bunların arasında bir kale gibi Beyoğlu'na, Galata'ya ve Boğaz sahilindeki Fındıklı'ya hakim olan Rus sefaretinin sarayı yükseliyor. Çok farklı bir kalabalık var. Aşağı yukarı soba borusu gibi erkek şapkalarıyla, tüylerle çiçeklerle süslenmiş kadın şapkalarından başka bir şey görülmüyor."

Ergun Hiçyılmaz

ergunhicyilmaz@superonline.com


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır