kapat

14.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Kurtköy'den uçanların bagajı sağlam ellerde
Sabiha Gökçen Havaalanı'nın son teknoloji uçuş güvenlik sistemini kurduran silah uzmanı Nilgün Aladağlı Rodoplu, "Artık transitlerde aranmamıza gerek yok" diyor

Türkiye'nin Avrupa ve ABD standartlarına uygun ilk uçuş güvenlik sistemlerini bir kadın kurdu. Nilgün Aladağlı Rodoplu, ilk kadın pilotumuz Sabiha Gökçen'in adının verildiği Kurtköy'deki yeni havaalanının güvenlik sistemlerini kuran kişi... Rodoplu, gece görüşünü olanaklı kılan yeni dürbünlerden tutun da, fişekler ve Zig Hammerli tüfeklere kadar bu alandaki her teknolojiye hakim.

Daha önce de TSK için ilk elektronik atış poligonlarını yaptıran Nilgün Hanım'ın eli değdiği için mi bilinmez ama bu poligonlarda yüzlerce asker arasından bir kadın subay, Ayşe Çil, bir ilki başararak dünya atış şampiyonu oldu. Yıllardır silah ve silah teknolojileri alanında çalışan Rodoplu da "Erkek işi mi, o da ne? Ben bir işin başında erkek görünce hiç şaşırmıyorum, tuhaf karşılamıyorum. Onlar da alışsınlar artık" diyor.

Sabiha Gökçen Havaalanı'na getirdiği uçuş güvenlik sistemini "dünyanın en ileri teknolojide ürettiği sistem" olarak tanımlayan Rodoplu, 2003 sonuna kadar bu sistemin tüm havaalanlarına kurulması gerektiğini vurguluyor. Çünkü söz konusu olan, uçağa yüklenen her tür bagajın otomatik olarak taranmasını sağlayan bir sistem. Sistem operatörü olmasa dahi saatte 1.500 bagajı tarıyor. Bagajın içindeki her türlü patlayıcı, uyuşturucu tespit edilebiliyor. Bu yüzden de ABD'nin Uluslararası Güvenlik Konseyi FAA ile Avrupa Birliği'nin ECAC şartları bu sistemi istiyor. Gelin işin erbabından bu sistemin nasıl çalıştığını öğrenelim...

Bizde geçerli olan sistemde görevlilerin gözünden bazı şeyler kaçabiliyor galiba...

X-Ray sisteminde görüntü operatöre düşüyor, buna göre değerlendirme yapılıyor. 12 saniyelik bir süre var. Oysa yeni sistemde, tamamıyla otomatik tarama yapıyor. İstediği, kuşkulu gördüğü bir bavulu tekrar tekrar kontrol edebiliyor. FAA'nın tanımlanmış 9 bin imajı var. Bunun üzerinden tarama yapılıyor.

Uyuşturucu ya da patlayıcı maddeyi nasıl ayırt ediyor?

Kuşkulu bavulu diğer bagajlardan ayırıyor ve ikinci bir tarama yapılıyor. Bavulun içinde tetikleyici olup olmadığı da tespit ediliyor. Tetikleyici varsa bomba ekibine bavul teslim ediliyor. Arzu edildiği halde bagajdaki para da görüntüleniyor.

Sabiha Gökçen'de bu sistemden kaç tane kuruldu?

Dış Hatlar'da dört, iç hatlarda iki makine var. Sistem ilk etapta yarı kapasite ile çalışıyor.

Yurtdışındaki bagajlar hep bu sistemle mi aranıyordu?

Evet. Zaten bu yüzden de biz transit yolculuk yaptığımızda sürekli olarak bagajlarımızı gittiğimiz yerde yeniden kontrol

ettirmek zorunda kalıyorduk. Havaalanı vergisi ödememizin nedeni de budur. Bu aynı zamanda hem para hem de zaman kaybı demektir. Artık bu

sistemden geçen bagajlar transit yolculuk yaptığımız zamanlarda tekrar aranmayacak, çünkü güvenli bir sistemden geçmiş olacaklar.

Yeni havaalanının böyle bir avantajı var demek ki...

Öyle. Aslında Sabiha Gökçen Havaalanı çok önemli çünkü Anadolu'nun dünyaya açılan bir kapısı olacak.

Atatürk Havaalanı'nı bu nasıl etkiler?

Rakip ya da köstek olarak görmemek lazım. Türkiye'nin, İstanbul'un bu havaalanına ihtiyacı vardı. Londra'da üç, Paris'te iki havaalanı var. İstanbul'da iki ya da üç havaalanı olması gayet doğal.

ASRIN HATASI OLUR
Ama bu iki havaalanı arasındaki ulaşım hiç düşünülmedi...

Bu büyük bir eksiklik. Hem deniz taşımacılığının hem de küçük hava taşımacılığının düşünülmesi gerekiyordu. Ama şimdi bu havaalanını atıl bırakmak yerine çözüm projelerinin bir an önce üretilmesi gerekiyor. Eğer böyle yapmazsak dünya kenti olma yolunda İstanbul'da asrın hatasını yapmış oluruz.

Siz bu işlere nasıl merak sardınız?
Aslında biraz tesadüf oldu. Ticaretle uğraşırken işler dolayısıyla yurtdışına çıkıyorduk. Bir Bangladeş gezisinde oranın hükümeti zırhlı personel aracına ihtiyaç duyduğunu anlattı. Bu projede ben de çalıştım. Sonra bu alandaki teknolojiye ilgi duydum. Doğru insanlarla tanıştım, sorarak ama her şeyi sorarak öğrendim. 1995'te ALA adındaki şirketimi kurdum.

Çok kolay olmuş gibi anlatıyorsunuz...
Kolay olmadı ama ne istediğimi biliyordum. İnsanın yapabileceğinin en iyisini yapmak için çok uğraşması gerektiğine inanıyorum. Ben bunu yaptım. Sıfırdan başladım öğrenmeye ama son noktaya geldiğimde bu işin uzmanları kadar bilgiliydim. Bir gün ileri teknoloji olarak karşıma çıkarılan bir parçanın fiyatını duyduğumda çok şaşırdım. "Neden böyle?" diye sordum. Bana Türkiye'ye "a" ülkesinden getirtilemediği için bir başka ülkenin üzerinden getirtildiğini söylediler. Şaşırdım. Sonra gidip o ülkedeki üretici şirketi buldum. Önce onları ikna ettim. O ülkede Türkiye kırmızı listedeydi. Bize fişek bile vermiyorlardı. Ben o fişekleri getirtmeyi başarınca çok keyif aldım. Fişekler artık İsveç'ten doğrudan geliyor, üretici firma garantisiyle.

Getirdiğiniz atış poligonlarının farkı neydi?
Onlar da mekanik değil elektronikti. Çok ilginçtir, o sistemleri 80 yolluk ve 40 yolluk olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetlerine kurduk. O sistemde çok asker yetişti. Sonra dünya atış şampiyonası oldu. O şampiyonada erkeklerden değil de kadınlardan bir şampiyon çıktı. Bu çok büyük bir başarıdır. Binlerce erkek arasından değil de bir kadının şampiyon olarak çıkması bana çok şaşırtıcı gelmiştir, ama şaşırmak da iyidir.

Portre: Nilgün Aladağlı Rodoplu
Silah teknolojisinin ALA'sı

Saint Benoit Lisesi mezunu Rodoplu, daha sonra Fransa'da dil eğitimi aldı. Fransız hükümetine tercüman olarak çalıştı. 35 bin Türk işçisinin Fransa'daki tercümeleriyle ilgilendi. Kısırlık tedavisi için Fransa'ya gelenlerden tutun da, uyuşturucudan tarihi eser kaçakçılığına kadar pek çok farklı sorunla ilgilendi. Türkiye'ye döndü ve ticarete atıldı. Ankara'daki Dünya Ticaret Merkezi'nin kurucularından olan Nilgün Aladağlı Rodoplu, SanArt'ın da kurucusu. 1995'te kurduğu şirketi ALA silah ve güvenlik teknolojilerinin en son ürünlerini Türkiye'ye getiriyor.

Elif Ergu


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır