kapat

14.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Yosmalar, goller, mermiler Mahçup Kral ve Pulp Fiction
Kadın, yol üzerinde yüzükoyun yatıyordu. Sırılsıklam olduğuma aldırmayarak, yerde yatan kadına yaklaştım, yere çömelerek çevirdim; sarı saçları alnına, şakaklarına yapışmıştı. Genç ve güzel bir kadındı. Yavaş yavaş gözlerini aralayarak baktı, iri, etli, kırmızı dudakları kıpırdadı halsiz halsiz:

-Canavar, diye söylendi.

Kadın, pardösünün içinde çırılçıplaktı... Sonra bu yosmanın sırtındaki kamçı izlerini gördüm..."

...

Bu girişten sonra elinizdeki kitabı bırakmanız mümkün değil. Yosmayı kim kamçıladı?

Kitabın kapağında yazıyordu: Çıplak Kadınlar Delisi.

Ancak, Mayk ağabeyim, yosmaları kamçılayan "herifi" yakalardı. Hem de midesini mermiyle doldururdu.

....

Vefa Lisesi'ne ana caddeden giren yolun sağ köşesindeki sebil kitapçıydı. İnce bıyıklı, gaga burunlu kitapçı abinin, adı Nazmi veya Niyazi idi sanırım. Eski, yeni kitaplar ve dergiler satardı. Kitapları kiraya da verirdi. Kiralık kitapların çok alıcısı vardı.

İlkokulda; Jules Verne ile başlayan kitap maceramız, Steinbeck ile sürer ve Sartre ile Andre Gide'ye yönlenirken ne olmuştu? Mayk ağabey kimdi?

PLASTİK ŞEHVET
Parmağımı kaydırıyordum kapakta... Kitap için "plastik kapaklı" demişlerdi. Nasıl şeydi bu? Kaygandı, parlaktı kapak. Bir "yosma" ile tabancalı bir adam pırıl pırıl kapaktan "al beni" diye bağırıyordu. "Kanun Benim" yazısı ve onun kadar büyük yazılmış "Mayk Hammer'in maceraları..."

Mayk Hammer hayatımıza girmişti artık... 45'lik Colt tabancalı, crew cut tıraşlı, Manhattan semtinin en kabadayı adamı Mayk!...

Hele bir kanuna karşı gelsin!.. En fıstık yosmaları bile, 'acı çekerek ölsün' diye karnından vuran Mayk!.. O yosmayla birlikte yatakları az önce parçalasa bile... Ne sevişirdi Mayk. Dudaklarıyla dövüşür, yumruklarıyla sevişirdi... Mayk, plastik kitabın sayfalarında aşk yapar, biz de okur ovunurduk.

Böyle kitapları okumamıştık yahu!.. Hemingway, Dostoyevski, Ömer Seyfettin hiç ateşli değilmiş.

1 TL (bir lira) vererek aldığımız plastik kitaplar serisi, fantezilerimize coğrafya değiştirtmişti.

Ergenlik çağının heyecanını sinemaların karanlığına gizlediğimiz yıllardı. Yerli filmlerde Pola Morelli ile Neriman Köksal'ın eteği azıcık sıyrılsın diye heyecanla beklenen dönemler... Kovboy, Tarzan filmlerinde şarj, dansözlü filmlerimizde deşarj... Mayk romanları; Beyoğlu yosmalarından, New York yosmalarına genişletmişti gündüz rüyalarımızı...

Mayk Hammer ve diğer romanlarıyla plastik kitaplar bizi edebiyatçılardan da kurtarmıştı (!) ... Hele, hele bir yazar vardı ki; Louis Charles Royer idi adı... Neyleyim Tolstoy'u, nideyim Victor Hugo'yu... Harp ve Sulh, iç bayıltan Sefiller neyime yarar. Gözbebeğimiz yeni yazarımız Louis'nin İnsan Harası'ndaki birbirini seven kızlar, çiftleşen üstün ırk gençlerinin pozisyonları kadar elle tutulur muydu kelleci Hamlet?

Mayk Hammer'den sonra, Louis C. Royer'in romanları zuhur etmişti. Cinsel yelpazeyi, erotik dünyanın kapılarını Türk gençliğine açtığı romanlarıyla Louis büyüğümüz seksi tanıtıyordu. Bastırılmış, konservelenmiş Türk gençliği için "edebi değer (!)" taşımaktaydı İnsan Harası romanı. Ayrıntılı gerdek tasvirleri ve lezbiyen ilişkilerdeki detaylar ile...

Çağlayan Yayınevi'nin sahipleri Ertem Eğilmez ve Refik Erduran'ın yayınladıkları Mayk Hammer ve erotik Louis C. Royer romanları, dönemin gazeteleri kadar tiraj tapmaktaydı. Mayk Hammer; "Dünyanın en usta kadın ve katil avcısı" olarak tanıtılıyordu. Yazarı Mickey Spillane de "Dünyanın en seri ve sert yazarı" olarak reklam edilmekteydi. İlk yayın tarihleri yanılmıyorsam 1953 idi.

GÖZYAŞLARI VE GOL KRALI
Macera romanları ölmez. "Pulp Fiction / Ucuz hayal mahsulü" denilen tür kitaplar, bizim hayallerimizi de uzun süre renklendirdi. O kitapların "Pulp Art" resimlerle okuru çeken kapakları ayrı bir sanat koluydu. İllüstrasyonist denilen o türün ressamları ünlüydü. Firuz, Sururi, Bedri Koraman, Oral Orhon (Burçin Orhon Uygur'un rahmetli babası), Şevki, Çetin ve daha birçok fırça ustası... Bugün onlardan sadece Cemal Dündar devam ediyor. İllüstrasyon ressamı sıkı gençler bugün de var, ancak Pulp Fiction roman yayınlayan yok.

Pulp Art sakın küçümsenmeye... Macera romanlarının kapak ressamları dünyanın her yerinde saygın, pahalı sanatçılardır. Eserleri değerli koleksiyonlardır. Bir pulp koleksiyoncu olarak; Firuz ile Sururi'nin kitap kapağı orijinallerine neler veririm neler...

Plastik Kitaplar'ın yayına başlamasından sadece 7 yıl sonraydı. İnsan; 10 yaşı ile yirmisi arasında belki de en heyecanlı, en değişken yılları yaşıyor. Çocukluktan adamlığa...

Mayk Hammer ve erotik romancı Royer'le tanıştığımız yıllarda bir başkasıyla tanıştırılıyorum:

-Tevfik... Bu da Metin. İzmirspor'da oynuyor Metin. Genç takım seçmelerine geldi.

Beyaz fanilalı (o yıllar tişört denmiyor), beyaz bahriyeli pantolonlu Metin. Pantolonunun sağ baldır yerinde lekesi var. İzmir'den acele gelmiş, yedek giysisi yok. "Bizde yıkatırız canım." Metin utanıyor.

İleride, dünyanın en güzel gollerini attıktan sonra da utanacaktı. Metin Oktay şöhretinden bile utanan "Mahçup Kral" idi. Galatasaray'ın seyircisini üç yüz-beş yüz kişiden milyonlara yükseltti. Hiç bir Cim Bom Kral onun gibi olamadı. Metin'i tanımayan, sonrakilerin gol sayısı ile Metin'i kıyıslamasın.

HAVAALANINDA ÜÇ KİŞİ
Ağlıyordu adam. Onca yaşına, tecrübeli başına ve çok yakıştığı mevkiine rağmen... "Böyle mi olacaktı?" demekteydi içinden... O delikanlıyı tanıdığından bu yana yedi yıl geçmişti. O delikanlı, yani Metin Oktay, aynı yıl kitaplarıyla şöhret olan Mayk Hammer'i unutturacaktı. Yeni kahraman Metin'di...

Beşiktaş'ın beğenmediği, Fenerbahçe'nin transfer ücretini 500 lira fazla bulduğu Metin.

Ağlıyordu Galatasaray Başkanı Refik Selimoğlu... Evladı Metin İtalya'ya gidiyordu... Palermo'ya 300 bin lira karşılığında verilmişti. Neden verilmişti? Galatasaray'ın 650 bin lira borcu vardı ve Metin'in fiyatı kurtarıcıydı. Metin, Palermo'ya satıldı...

Eski Yeşilköy Havaalanı'nda üç beş kişi vardı uğurlayan... Başkan Refik Selimoğlu, Gündüz Kılıç, Kaptan Turgay Şeren ile birkaç takım arkadaşı... Bir de unutulmaz Recep Adanır. Elbette Karıncaezmez Şevki... Beş on taraftar. Temmuz sıcağında, gönüller yanık, gözler yaşlı Metin uğurlanıyor... Başına taç takıyorlar.

Efsane Kaptan Turgay'ın liderliğindeki müthiş takımın gol kralı, Galatasaray'ın az buçuk taraftarını milyonlara çoğaltan Metin uğurlanıyor, sadece üç beş kişi ile... Üç beş asil adam... Turgay Şeren ağabeyimiz o günü hatırladığında hep "İnsanlar neden vefasız olur?" sorusunu soruyor. "Dün tribünleri yıkanlar, şöhretlerin etinden düşmeyen sülükler..."

Turgay'ın, Metin'in efsaneleşmiş oyunlarıyla, efendilikleriyle; İsfendiyarlı, Coşkunlu, Kadrili, Suatlı Galatasaray bugünkü seyircisinin temelini atmıştı. Yoksa "iki direk arasıydı" Galatasaray seyircisi.. Bir kaç yürekli adam... O kadar.

Metin Oktay'ın takımı, mafyanın vatanı Sicilya'nın gözbebeği... İlk maçında iki bomba patlatıyor Metin... Ve sonra duruyor. Vatan hasreti altın ayaklarına pranga... İtalya'da Sezar olabilecekken dönüyor... Onu bir gece yarısı Beyoğlu'nda görüyorum, Kervansaray'ın Rustik Barı'na gidiyoruz.

...

Metin'in golleri, stoper gibi oynayan kaleci Turgay, Brigitte Bardot'nun yerine geçirilen ve fantezilerimizdeki erotik roman kızlarının yerine koyduğumuz Mylene Demongeot'nun kırıtmaları, Lefter'in çalımları ve muhteşem Recep... Top büyücüsü Can Bartu kadar büyüleyen kitap kapakları. Fantoma, Arsen Lüpen gibi dehşet verici kahramanlar. James Hadley Chase, Peter Cheyney, Mickey Spillane gibi yazarlar... Kiralık kitaplar, boy boy resimli roman dergileri.

Ne yazık ki Türkiye'de öldü Pulp Fiction.

Oysa; kitap okunan ülkelerde yüzlercesi rafları dolduruyor, yüz binlercesi alıcı buluyor.

Pulp Fiction ve kapakları süsleyen Pulp Art hayattır. Çok tatlı bir zevktir.

...

Gözüpek Leandros tatlı zevklere koşarken

Kabaran suların altında ezilmiş, yorgun,

Şöyle demiş üstüne çullanan dalgalara:

"Giderken bağışlayın beni, dönerken boğun!"

Martialis / Çev: Türkan Uzel-Tunga

NOT: Bir kaç yıl önce Karıncaezmez Şevki'yi "Çiçeksever Şevki" diye yazmıştım. Reha Muhtar da hızlı habercilik yaparak 25 yıldır kayıp Şevki'yi bulmuştu, "Helal olsun" demiştim. Bu arada birkaç aslan yazar, yanlışımı yakaladığını sanarak "Çiçeksever değil Karıncaezmez idi onun namı" gibilerden acemi atağı yaptılar. "Karıncaezmez" olduğunu bilmeyen mi var? Ancak; Şevki rahmetli, Beyazıt-Çarşamba, Beyazıt-Taksim arası taksisiyle dolmuş yapardı. Beyazıt dolmuş durağındaki namı ise "Çiçeksever" idi. Çünkü otosunu çiçeklerle doldururdu. Bendeniz gibi yakın tanıyıp o yıllarını bilenler "Çiçeksever" der. Şevki'ye "Karıncaezmez" daha sonra denmişti.

*Anılarla dolu Eminönü-Bebek tramvayını unuttuğumu hatırlatan okuruma, geç de olsa teşekkür ederim.

TEVFİK YENER


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır