kapat

04.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Online
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Nokia
SELAHATTİN DUMAN(sduman@sabah.com.tr )


2001'e girmedik, İstanbul'u fethettik..

İstanbul'un öte yakasını göremedim ama Etiler gibi adı çıkmış bir muhit dahi yiğitlikte Çakırcalı eşkıyasından bir gıdım geri kalmayacağını ispatladı.. Sanki İstanbul o gece bir daha fethedildi.. Bereket düşmanımız yoktu..

Dalmışım televizyona.. Önce bir taraka koptu.. "Allah! Allah!" çekmemle yerimden fırlamam bir oldu.. Ardından tek tek ateşe başladılar.. Ama nasıl ateş.. Kimi Belçika işi ondörtlüyü almış saydırıyor, kimi pompalı tüfekle bulutları dağıtıyor..

Heves edip emekli polis veya subay babanın beylik tabancasını araklayanı da var..

Çakaralmaz dedikleri silahlar.. Gürültüsünden belli.. Smith Wessonlar'ın, Browningler'in yanında patlamış mısır sesi çıkarıyorlar..

Silah sesi bir iki yerden gelmiyor ki.. Her taraftan birden geliyor.. Sanki Yunan "İstanbul ahalisi bu gece kuduracak, herkes gaflet içinde olacak.." diye istihbarat alıp, Dersaadet'i basmaya karar vermiş..

O sebepten önce taciz ateşi açıyor..

***

Önce bir eyyam karşılıkla tarakaları dinledim.. O vakte kadar pencereye koşup, karanlığın içinden gelen sesleri çözmeye çalışıyorum.. Ardından tek tek top patlamaları gibi sesler başladı..

- "Tamam.." dedim özüme.. "Artık İstanbul'u basmaya kim karar verdiyse.. Yunan mı, eşkıya mı günahı boynuna.. İşi sıkı tutup topçuyu da beraber getirmişler.."

Mert dayanır, namert..
Kafayı pencereden tam çıkarmıyorum.. Askerlik yaptığımızdan siperden gözetleme vaziyetlerini iyice bellettiler.. O yüzden kafa yarım yarım çıkıyor.. Lakin görünen bir kuvvet yok..

Hani avcı birliklerini ana caddelere salıp, şehrin göbeğine insinler diyelim.. Bunun işareti yok.. Hoş düşman İstanbul'u bastığında avcı kuvvetlerini Vilayet Konağı'na doğru yola çıkarsa bile Etiler'i geçemez..

Etiler ahalisinin yiğitliğinden, düşmana mukavemet edeceğinden değil.. Trafik izin vermez..

Çok çok Nispetiye caddesine kadar gelirler.. Orası bir trafik şaheseridir.. Vaktiyle biri oturmuş "Ne yapsam da bu yollar geçit vermese.." diye düşünüp bu Fevzi Paşa düzenini kurmuş..

Bilen bilir, bilmeyen aslı yok sanır.. Rahmetli Fevzi Çakmak Paşamız Genelkurmay Başkanı iken bütün hesabını "Memleketi gavurun basma ihtimali var.." fikri üzerine yapardı..

Eeee! Cihan harbini, Balkan harplerini, Trablus'u, Galiçya'yı, Kurtuluş Savaşı'nı görmüş; Çapanoğlu'ndan Anzavur'a kadar onca isyan yaşamız bir paşamız..

Hem Osmanlı'nın paşası hem cumhuriyetin paşası..

Düşmanın gelip gelmeyeceğini o bilmeyecek de Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü mü bilecek?

***

Çakmak Paşamız ihtiyatlı bir zabit olduğundan tüm mesaisini "düşman memleketi işgal ettiğinde yolunu nasıl kesmek lazım.." üzerine verdi.. Allah rahmet eylesin Atatürkümüz de Çakmak Paşamız'ı hiç kırmazdı..

Diyelim hükümet Adana ile Antalya'yı bağlayan bir yol yapacak.. Çakmak Paşa itiraz ederdi.. "Olmaz.." derdi.. "Bu yol yapılırsa İtalyan saldırdığında askerini buradan geçirir.."

Liman yapılacak diyelim.. Paşamız bu kez de düşman donanması sebeplenmesin diye hükümete karşı dururdu..

O İsmet Paşa ki inadıyla Atatürkümüz'ü bile zaman zaman cinnet noktasına getirmiştir; Fevzi Paşa ile başa çıkamadı.. O yüzden boynu bükük kaldı.. Yoksa memleketi onlar da kalkındırırdı..

Menderes ile Özal'ın aklına gelen yatırım fikirleri onların aklına gelmez miydi? Lakin başlarında Fevzi Paşa vardı..

Yılbaşı tatbikatı..
İşte Nispetiye caddesini Zincirlikuyu'ya bağlayan yol böyle bir aklın işi.. Diğer yollar da buraya düğümlendiğinden, hepsi toplanıp bir köprünün altından geçirildiğinden geçişi yoktur..

Benzetmek icap ederse Afgan dağlarının Hayber geçidine benzer.. İstanbul'u değil eşkıya, yedi millet birleşip istila etse Nispetiye'de tıkanırlar..

Tabii bunlar sıcağı sıcağına aklıma gelmiş değil.. Sonradan düşüne düşüne kendimi rahatlattım.. O tarakalar devam ederken hallerim böyle geniş değildi.. Ben hala nasıl bir baskına uğradık sorusuna cevap bulma derdindeydim ki havaya fişeklerin atıldığını gördüm..

Dedik ya! Askeriye karavanasından yemiş adamız diye..

Havaya fişek niye atılır.. Ya işaret için ya da düşman hatlarını aydınlatmak için.. Bunların fişekleri de aynen böyleydi.. Havaya atılırken, feza minibüsü gibi iz bıraka bıraka yükseliyor..

Bir yerde durmaya karar verip patlamasıyla etrafa yıldız gibi şeyleri saçması bir oluyor.. Sanki Banu Alkan'ın yaldızlı, boncuklu elbisesi havada parçalanıyor..

***

İşaret için ne kadar fişek varsa hepsi atıldı.. Baheçeye açılan pencereden seyirlerdeyim.. Ulus tarafından atılan fişeklere Akaretler'den cevap geliyor.. Silah sesleri de şamatayı destekliyor..

O sırada açık olan televizyondan "Yeni yıl" müjdesini almasak, kendimizi baskın fikrine iyice kaptıracağız.. Ne zaman ki aklımız televizyonun sesiyle birleşti.. Bütün bu kıyametin yılbaşı kutlaması münasebetiyle olduğunu anladık..

Polise adres verip, müddeiumumilik makamını kışkırtmak gibi olmasın ama iki üç bina altımızda biri oturuyor.. Onun tarafından gelen silah sesi, İstanbul'un öte yakasından geleni tek başına karşılar..

Bre kardeşim..

Adam belli ki bizim mahalleden başlayıp Ulus'a kadar uzanan bir hatta oturan herkesi öldürmeye karar vermiş.. Eline geçen parayı da fişeğe, mermiye yatırmış..

Saat yarıma doğru İstanbul'un (ki üçte biri mayfadan sebeplenir) mühimmatı bitti, bizim üç bina ilerideki komşunun cephanesi bitmedi.. Ha babam çakıyor havaya..

Yukarıda Allah var.. Bir ara niyetinden kuşkulandım.. "Bunun yılbaşı kutlamasını bu kadar uzatması hayra alamet değil.." diye düşündüm.. Adam belli ki evin içinde dolanan karısını kolluyor, bir punduna getirse iki tane de ona ekleştirecek, sonra:

- "Kazaya kurban gitti.." masalını okuyacak..

Yılbaşına böyle girdik işte.. Girişimiz Dördüncü Murat askerinin Bağdat'a girişinden daha kuvvetli oldu.. Bu arada Irak'ın fötr şapkalı reisi Saddam'ın kalıbına da yazıklar olsun..

Saddam'ın Körfez savaşına giren askerleri; bizim yılbaşına girerken yaktığımız kadar, mermi yakmadı..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır