kapat

04.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Online
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Nokia
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Galatasaray'a karşı Kutsal İttifak!..

"Galatasaray bu yıl da şampiyon olursa, aradaki farkı 30 yıl açar ve ulaşılmaz olur" diyerek, gözleri açan adam Ali Şen'di..

"Bir Fenerbahçeli'nin görevi, takımını şampiyon yapmak için elinden geleni yapmak, Fener'in şampiyon olamayacağı anlaşıldığı zaman da tüm imkanları ile Galatasaray'ın şampiyonluğunu önlemektir" diyen Spor Adamı.. Ali Şen'in şimdi, gazete ve TV reklamlarında Star Gurubu spor servisi tanıtılırken, servis şeflerinden daha yukarda yer aldığının altını şimdilik çizelim. Yani, gizli değil, açık lider o!..

Ali Şen'in sporun tüm anlam ve ahlakına aykırı düşen bu sözleri çeşitli medya holiganlarının gözünü fena halde açtı. Bunlara, Galatasaray'ın şampiyonluktan uzaklaşmasında maddi fayda umanlar da eklenince, ortaya "Ne yap yap, Galatasaray'ın şampiyon olmasını engelle" ilkesine sımsıkı yapışmış kişi ve kurumlardan oluşan bir Kutsal İttifak çıktı..

Bu ittifakın liderliğini değilse de, en etkin tetikçiliğini Erman Toroğlu yapıyor.. Genelde "Ben üç büyükleri sevmem" diyen ama aslında fevkalade azılı bir Galatasaray düşmanı olan Erman Toroğlu, Galatasaray'ın yolunu kesebilecek en etkili eylemleri gerçekleştiriyor. Hakemler üzerinde, inanılmaz bir baskı uyguluyor. Erman'ın bu baskısının sonuçlarını hemen her maçta sahalarda görmek mümkün..

18 maçta sayılmayan 5 nizami gol.. Hemen tüm takdir haklarının Galatasaray aleyhine kullanılması.. Tüm yorumların Galatasaray aleyhine geliştirilmesi.. Galatasaray'ın "Yüksek düzeyde futbol üreten" ayaklarına insafsızca atılan tekmelere kart çıkarılmaması.. Galatasaraylı futbolcunun isyana adeta teşvik edildikten sonra kartlara boğulması, iftihar edebilir, büyük çapta Erman'ın eseri..

Galatasaray'ın her maçından sonra, ekrandan söyledikleri ve gazetede yazdıkları ile, maçın hakemine yaptıkları yetmezmiş gibi daima "Niye Galatasaray'ı tutuyorsun" diye saldıran, "Hakemlik hayatın biter" diye tehditler yağdıran Erman'ın estirdiği dehşet havasına, en deneyimli, en kurt hakemlerin bile katıldığını, özellikle ligin ilerleyen haftalarında gördük..

İkinci yarıda Erman, Galatasaray ile şampiyonluk arasında duran en güçlü aday olmaya devam edecek. Çünkü hakemi etkilemek, doğrudan puan cetveline yansıyor. Erman da nereye saldıracağını çok iyi biliyor.

Erman'ın artık "Patalojik hale geldiği" yazılmaya başlanan Galatasaray düşmanlığının derin sebeblerini aramayı ruh doktorlarına bırakıp devam edelim..

Hakemlerin hep Galatasaray aleyhine ve genelde Galatasaray'ın şampiyonlukta en güçlü rakibi görülen Fenerbahçe lehine kullandıkları takdir ve yorum haklarının tek sebebi Erman değil tabii..

Merkez Hakem Komitesi Başkanı Bülent Yavuz, medyada Erman ile sık sık fena halde tartışır görüntüsü verdiği halde, aslında ayni amaca birlikte yürüyor.

Sezon başında "Geçen yıl hakemler Fenerbahçe'ye zarar verdiler" açıklaması yapan Yavuz, bu yıl, kefaret öder havasında.. Devre arası değerlendirmelerinde hakemlerden söz ederken bir tek somut isim kullandı.. Erman'ın her maç yazısı ve konuşmasında hedef gösterdiği Hagi.. "Hakemler Hagi'ye kırmızı kart göstermeliydiler" dedi..

Yavuz da, Erman da, FİFA'nın "Yıldızları koruyun.. Onlar futbolun gösteri, yani seyirci yanının en büyük kozlarıdır" dediklerini bilmezler mi?.. Bilirler.. Ama onlar Hagi'ye, bir başka süper star Emre'ye atılan insafsızca tekmeler konusunda hakemleri uyaracaklarına, ayak kıracak bu tekmelere niçin kart çıkarılmadığını soran Hagi ve Emre'nin oyundan atılması gerektiğini savunurlar..

Çünkü bilirler ki, Galatasaray'ın üst düzey futbolunun, Avrupa'nın, Dünyanın zirvelerine tırmanmasının sebebi bu süper starlardır. Galatasaray'ı durdurmanın yolu, önce bu yıldızları yok etmekten geçmektedir. Hakemlere verilen talimat budur..

"Tekmelere göz yum. İtirazlarda acımasız ol. Sarı yetmez, kırmızı çıkar.."

Galatasaray'ın "Beyin" Bülent Yavuz ve Tetikçi Erman Toroğlu tarafından her hafta beyinleri yıkanan hakemleri de geçip şampiyon olmasının güçlüğünü tahmin edebiliyorum..

Bu arada bir oyuna dikkat edin.. Hakemlerin en fazla gadrine uğramış Galatasaray sesini çıkarmazken, nerdeyse korumaya alınan Fenerbahçe'nin "Tetikçi" görevi verilmiş yöneticileri durmadan hakemlere saldırarak, gerçekleri kamufle etmeye çalışıyorlar. Bu mizansen Fenerli medya sayesinde, başarı ile uygulanıyor.

Gelelim Kutsal İttifak'ın diğer kurumlarına..

Teleon..

Galatasaray aleyhine sonuç verecek pozisyonlar aleyhte kamuoyu yaratana, ya da ceza getirene kadar tekrarlanır, öteki televizyonlara dağıtılır. Galatasaray lehine olacak durumlar ise, es geçilir..

Neden?..

Teleon'un dekoder satması, Fenerbahçe taraftarının heyecanlandırılması ile mümkündür. Fener şampiyonluk yolunda ilerlerse, yeni dekoderler satılabilir. Galatasaraylılar'ın zaten dekoderleri var.. Ve de Galatasaray seyircisi artık ligi değil, Avrupa maçlarını izliyor. Bu maçları da şifresiz kanal yayınlıyor zaten.

İkincisi.. Teleon, Star Televizyonları ve Star gazetesi, Ali Şen ve ne derece "Hasta" Fenerbahçeli olduklarını her hafta kendi makaleleri ile ortaya konan kişiler tarafından yönetilmektedir. Bunlar ellerindeki tüm medya imkanlarını Fener lehine ve Galatasaray aleyhine kullanmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu yönde haber dahi üretmekten çekinmiyorlar.

Doğan Gurubu gazeteleri.. Milliyet ve Hürriyet..

Bu iki gazete geleneksel olarak Fenerbahçelidirler.. Fevkalade iyi bir Galatasaraylı M.Ali Yalçındağ'ın yayın gurubunun başına geçmesi ile, tarihte ilk defa doğar gibi görünen denge, bu gurubun Galatasaray hisselerine talip olması üzerine yeniden bozuldu. Galatasaray AIG'yi tercih edince, Faruk Süren açıkça hedef alındı. Süren'in yıkılmasının unsurlarından biri de Galatasaray'ın başarısız olmasıydı.. Yönetimde hava bu olunca, bu iki gazetenin spor servislerinin geleneksel Fenerliliği, hem de fena halde geri döndü.

Listeyi uzatmak, mesela İstanbul Emniyet Müdürünü dahi buraya yazmak mümkün..

Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın kanka denecek kadar yakın arkadaşı.. Bay Abanoz, Tantan'ın İstanbul'a seçip atadığı müdür..

Holiganizmle mücadeleye başlıyor.. Görülen tek eylem, Galatasaray amigolarını tespit edip, Ali Sami Yen'e sokmamak..

Binlerce koltuğu kırıp sahaya atanlardan resmi asılan tek kişi yok.. Ya da Galatasaray'a, sinkaflı küfürler edebilmek için, en kutsal simgemiz bayrağımız ayyıldızı dahi kafiye diye kullanmaktan çekinmeyen ahlak ve namus düşmanlarına karşı hala harekete geçilmiş değil. Holigan sadece Galatasaray'da.. Galatasaray tribünleri sussun, ötekiler azsın..

Bunlar tesadüf mü acaba?..

Ligin başlayacak ikinci yarısında Galatasaray sahada rakiplerden önce hakemlerle, masa başında da, Fenerbahçe'nin cezasını iptal eden Tahkim kurulu başta, resmi, özel yığınla, kurum ve kişiyle, en önemlisi medya ile mücadele edecek.

Başarırlarsa, Fatih Hocam gücenmesin, bu Galatasaray'ın tarihinde kazandığı en zor, en anlamlı şampiyonluk olacak..

Erol Yaşar!..
Gerçek bir basın emekçisi, harika bir dernekçiydi Erol Yaşar..

"Medya.." diye, "Şu bizim Spor Yazarları Derneği.." diye başladım mı, telefon çalardı..

"Gene yüklenmişsin Hıncal Ağabey" diye..

"Yani haklı olabilirsin ama, böyle ağır yüklenmesen.. Yazacağına oturup konuşsak da aramızda halletsek" diye..

Hep Ankara'da kaldı.. Türkiye'nin başkenti olmasına rağmen, Ankara'da gazetecinin yükselme şansı yok.. Ankarayı okul, basamak yapıp İstanbul'a atlarsan, ya da Ankara'da kalarak bir köşe ele geçirmeyi başarırsan mesele yok. Ondan ötesi.. Yerinde sayarsın.. Bol bol işsiz kalırsın..

Nice yetenek, olacağı kadar olamadan kayboldu gitti, Ankara'dan.. Ya da meslek, en azından spor yazarlağından vazgeçip, yaşam mücadelelerini sürdürebildiler..

Erol, sonuna dek spor yazarı olarak kalmakta direnenlerdendi. Çünkü yılmaz bir dernekçiydi.. Çünkü kendisine hep ihanet etmiş bu mesleğe yürekten inananlardandı.

Öldüğünde işsizmiş.. Hürriyet'te sanıyordum. Çölaşan'ın yazısında okudum acı gerçeği..

Gazeteler nasıl bu kadar acımasız, bu kadar vefasız olabiliyorlar..

Kurumları kurum yapan, binalar, makinalar değil insanlardır..

"İşin bitti" de, tut kolundan at..

Erol'u zaten öldürmüşler de, yıllar önce, biz yeni duyup gömmüşüz meğer..

Şairin dediği gibi..

"Bir garip ölmüş diyeler

Üç günden sonra duyalar.."

Yaşarken seni unutmuşuz.. Ardından yazarak vicdanımızı rahatlatmaya çalışıyoruz.. Sen bizi affet Erol..

Sen bizi affet!..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır