kapat

04.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Online
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Nokia
CAN ATAKLI(ataklic@sabah.com.tr )


MHP "Öteki Türkiye'nin" bayraktarlığına soyunuyor

Yılbaşı gecesi Taksim Meydanı'nda meydana gelen olaylar herkesi düşündürmeli. Yıllardır o alanda yılbaşı gecesini, belki biraz sulu şekilde, kutlayan onbinlerce insanın aklına yılbaşını daha çok para ödeyerek kutlayanlara saldırmak gelmezdi.

Sadece yılbaşı gecesi değil, normal zamanlarda da kimsenin aklına "Biz çile çekerken siz nasıl bu kadar para harcıyorsunuz?" diye başkalarına taş atmak gelmez.

Müthiş gelir dağılımı adaletsizliğine rağmen, Türkiye'de görünmeyen bir denge kurulmuştur. Resmi rakamlara bakıldığında 1000 dolar gibi görünen kişi başına düşen milli gelir, aslında bunun çok üzerindedir.

Çünkü Türkiye'de hem aile içi, hem de bölgesel dayanışma çok güçlüdür hem de kayıt dışı ekonomiden kazanılan paralarla yaşam dengesi kurulur.

Ancak görüldüğü kadarıyla, artık bu dayanışmalar da çatlamaya başladı..

İşte tehlike şimdi başlıyor. Daha önceleri "rakamlar gereği" ağlayıp sızlayan, ama kendine göre hayatı bozulmayan çok geniş bir kesim şimdi "gerçekten" ağlıyor. Eskiden kimilerinin "aşırı harcamalarına" "anormal yaşamlarına" aldırmayan, hatta özenen çok geniş bir kesim şimdi "diş bilemeye" başlıyor.

Anlaşıldığı kadarıyla, oy tabanını zaten bu kesimlere dayandıran MHP de bunu sömürmeyi amaçlıyor. MHP üçlü koalisyonda yıprandıkça yıpranıyor. Kendisine oy verenleri ne maddi ne manevi olarak tatmin edemedi henüz. Bu nedenle MHP'nin ilk seçimlerde bir "oy patlaması" mı yapacağını yoksa "çökeceğini" mi hiç tahmin edemiyorum.

MHP kendisini de herhalde tahmin edemiyor olmalı ki, son zamanlarda "Öteki Türkiye" diye anılan çok geniş kesimlerin kahramanlığını yapmaya çalışıyor.

Taksim'deki olayda, taşlama ve saldırı olayını başlatanların MHP işareti yaptığını gördük hepimiz. Eliyle Kurt işareti yapan bir genç "Bizi siz bu hale getirdiniz" diye bağırıyor ve taşı fırlatıyordu.

MHP genç ve militan ruhlu altyapısını "Öteki Türkiye'nin bayraktarlığına" iterse, Türkiye bir anda içinden çıkılmaz bir sorunlar yumağının içine düşebilir.

Rakipler çoğaldı, işimiz artık kolay değil
O çok uzun bayram ve yılbaşı tatili biliyorsunuz bize yaramıyor. Herkes tatilde olsa bile bizler çalıştık. Tabii bazılarımız. Bayram boyunca gazetedeydim. Bu eski alışkanlık. Çünkü bayramda gazetenin yazıişleri çalışır genellikle, gerisi rahattır. Ben de şundan birbuçuk yıl öncesine kadar aslen yazıişlerinde çalıştığım için bayramda yine geldim gazeteye. Günceli kaçırmamak gerek tabii. 8 yıldır aralıksız yaptığım bir de yılbaşı keyfi var, modaları ve moda olmaktan çıkanları yazmaya çalışıyorum.

Bu yıl da son güne kadar, yani 31 Aralık'a kadar çalışıp, "subjektif" bir liste hazırladım. Uzun tatil nedeniyle ilanlar da azalmış, sayfa da rahattı. Benim sayfanın görsel yönetmeni Birsen'le birlikte cicili bicili, eğlenceli, hoş bir sayfa hazırladık.

Sonra da gazeteden ayrıldım, Uludağ'a gittim. Yılbaşı günü sabah sabah gazeteyi aldığımda ne göreyim, bizim o özene bezene yaptığımız sayfa gitmiş, yerine okunması zor, anlaşılması zor, bakılması zor garip bir sayfa gelmiş.

Sağ tarafa da Hülya Avşar'la ilgili iki ayrı haber tepeden aşağı konulmuş. Tabii sordum, meğer Hülya Avşar haberleri gelince, diğer sayfalardaki haberler de çok iyi olduğundan hiçbirine kıyılamamış, bizim o özene bezene yapılan sayfa bozulmuş ve Hülya Avşar haberleri konmuş. Sonra anladım tabii, Hülya Avşar herşeyden önemli. Bir kere meslektaşımız olmuş meğer, bu yüzden nazı bize geçiyor, sayfayı altüst edebiliyor..

Sahi biliyor musunuz Hülya Avşar Genel Yayın Müdürü ünvanı taşıyormuş. Ben de şaşırdım ve "Nerede Genel Yayın Müdürü?" diye sordum. "Hülya" adında bir dergi çıkartıyormuş. "Allah Allah nerede çıkarıyor?" dedim, herkes gülümseyip önüne baktı. İşe bakın her gazetecinin ulaşmak istediği en üst makama Hülya Avşar oturmuş bile bir anda.

Ama ne farkeder, "Bizim zannettiğimizden daha az sevişen" Deniz Akkaya Hanımefendi röportaj muhabiri olmuş. Semra Özal'la Turgut Özal'ı konuşuyor. Lolita manken kızımız "Yılbaşı birincisi" kanalın "nitelikli" haber sunucusu.

Yılbaşı gecesi bir kanalda dansöz Asena hem dansediyor hem de tuhaf bir şarkı söylüyordu. Herkes alkışladığına göre herhalde şarkısı beğenilmiş. Ben de ilgiyle izledim ve yaptıklarını aklımda tutmaya çalıştım, çünkü ne olur ne olmaz, bakarsınız Asena Hanımefendi de başımıza yazıişleri müdürü oluverir.

Uzun lafın kısası, bizim meslek artık iyice zorlaştı, rakiplerimiz çoğaldı ve üstelik hepsi de çok dişli, bundan sonra işimiz kolay değil. Ayağımızı denk atmamız gerek, yoksa bizi bir anda silip süpürecekler.

Türkiye o kadar da 'çılgınca' eğlenmedi
Yılbaşı gecesi haberlerini televizyon ekranlarından hayretle izliyorum. Çünkü bu görüntüleri gören de zanneder ki yılbaşı gecesi bütün Türkiye böyle çılgınca eğlendi.

Aslında yok öyle şey. Normal zamanda ne yapıldıysa, yılbaşı gecesinde de onlar yapıldı. Zaten bütün yıl boyunca gazinoları, gece kulüplerini, barları, diskotekleri dolduran kişiler yılbaşında da aynı şeyi yaptı. Tek fark bazıları başlarına külah falan geçirmişlerdi.

Aslına bakarsanız Türkiye'deki yılbaşı kutlamaları çok sönük geçiyor. Dünya bu özel geceye haftalar öncesinden hazırlanıyor. Bakın başka ülkelerde yapılan kutlamaları izledik. Enfes manzaralar oluşmuştu.

Bizim kutlamalarımız ise televizyon kamerasını görünce "danalar gibi böğüren" ne olduğu belirsiz kalabalıkların, bira şişesi kırmayı ve etrafa saçmayı marifet sayan eğlence kusurluların gösterisi gibi oldu.

Diğer taraftan da "içkinin su gibi içildiği" veya "para harcamaktan hiç çekinilmeyen" yılbaşı partileri ekranlardan fışkırıp evlerin içine girdi. Her ne kadar bazı kişiler bunları keyifle izledilerse de Türkiye'nin çok büyük çoğunluğunun biraz daha bilendiğini, hınçlandığını ve küfürler savurduğunu görmezden gelmeyiz. Televizyonlar da bunun bilincinde olmalı.

Adalet Bakanı'na soru
Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'e "Cezaevleri" ya da "Af" konusunda sormayacağım. Şunu öğrenmek istiyorum; şu anda Cumhurbaşkanı Ahmet Sezer'e yönelik ağır bir hakaret kampanyası sürdürülüyor. Bu kampanyayı sürdüren kişi de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı. Vural Savaş'ın söyledikleri hakaret suçu içeriyor mu içermiyor mu? Eğer içeriyorsa niçin hiç kimse kılını kıpırdatmıyor?

Başsavcı göreve yeniden getirilmemesini "Bölücülerin, irtica yanlılarının ve Cumhuriyet düşmanlarının" isteği olduğunu söylüyor. Cumhurbaşkanı'na veda etmeyeceğini belirtiyor ve "Neden etmediğimi kamuoyu çok iyi biliyor" diyor.

Oysa Cumhurbaşkanı Sezer, şu anda halkın en sevdiği ve güvendiği isim. Bu durumda Savaş'a göre bütün halkımız Cumhuriyet düşmanı, bölücü ve irticacı mı? Sayın Adalet Bakanı lütfedip konuya eğilecek mi?

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır