kapat

CUMARTESİ EKİ
30.12.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Online
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
'Mavi kanlı' ressamın afacanlıkları
Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz ressam Erol Akyavaş'ın olay yaratan retrospektif sergisinde son günler

Yılın en çok gezilen, ziyaretçilerini derin bir iç yolculuğa çıkaran ve üzerine çok söz sarfedilen sergisi, ressam Erol Akyavaş'ınkiydi. Zamanın önünde giden ressamı eşinin anlattıklarıyla andık. Afacan tavırları meğer nelere gebeymiş: "Sürekli üretirdi. Etrafındaki her şey onunla birlikte büyürdü, tıpkı mantar gibi."

Mevlana der ki, 'Şeklimiz denizde yüzen boş kâseler gibidir. Kap içi dolana kadar gezer. Sonra batar.' Kâsenin boşluğuna bir imadır yaptıklarım. Kalp gözünü açıp nakkaşların ardındaki nakkaşı görmeye çalışıyorum. Ümidim, değişmeyeni arayarak değişmeyi anlatmaya çalışmak" diyen Erol Akyavaş'ı kaybedeli bir yıl oldu. O Türk resim sanatının en güçlü ve özgün isimlerinden biriydi. Daha 70'li yıllarda yani modernizmin 'ilah' olduğu dönemde minyatür sanatından beslenmeye başlamış, 80'lere gelindiğinde hat sanatını eserlerine yansıtmıştı. Aslında daha 50'li yıllarda yaptığı resimlerinde de dini motifler ve tasavvufun etkileri gözleniyordu. Yani daha Batı'nın Doğu'yu ve tasavvufu keşfetmeye başlamadığı dönemde o modernizmi sorgulamaya ve tasavvuftan beslenmeye başlamıştı. Zamanın önünde giden bir sanatçıydı. Eserlerinde Doğu-Batı sentezini arayan Akyavaş böylece ortaya "Miraçname" dizisini "Fihi Man Fih" çalışmasını, "Cebrail" ve "Enel Hak" tablolarını çıkardı.

18 BİN ZİYARETÇİ
Ressamın çalışmalarının büyük bölümünü içeren sergi, belki de bu nedenle yılın en çok gezilen sergisi oldu ve yoğun ilgiden ötürü uzatıldı. Sergiyi 18 bine yakın kişi gezdi. Bir iç yolculuk olarak adlandırılabilecek bir sergiydi bu. Çünkü sergiye giren 'ben' ile çıkan 'ben' çok farklıydı. Onun dünyasını anlayabilmek için eşi İlona Akyavaş'a bir ziyarette bulunduk. "Nasıl biriydi?" sorusuna aldığımız yanıt, hiç şaşırtıcı olmadı: "Erol tam bir sanatçıydı. Hiç yerinde durmazdı. Merdivenden koşarak iner, koşarak çıkardı. Sessiz durduğu anlarda anlardım ki, kafasından bir şeyler geçiriyor. Hani, afacan çocuklar vardır ya, aynen öyle. Sonra kalkar hemen yapardı. Sürekli üretirdi. Yolda bir kemik bulur, eve gelir gelmez bir şey yapardı. Onunla birlikte etrafta her şey büyürdü, mantar gibi. "

Erol Akyavaş, tüm bu üretkenliğinin yanı sıra sürekli de okurmuş. Tasavvufa ilgisi ise ailesinden geliyormuş. Anne ve baba tarafından paşa torunu olduğu için "mavi kanlı ressam" diye anılan Akyavaş'ın büyük dedelerinden biri Merdivenköy Tekkesi Şeyhi'ymiş. Onlardan aldığı İslam kültürü ve tabii kendi ilgisi de dünya görüşünü belirlemiş. "Mevlana ve Hallac- Mansur'dan çok etkilenmişti" diyor İlona Akyavaş: "Okuduklarını resme aktarırdı. Bir tabloyu planladığını hiç görmedim. İçinden geldiği gibi çalışırdı. Tablo bitince ilgisi de biterdi. 'Artık benden çıktı' derdi. Tam bir arayıştı, onunkisi. "

SAĞCI DEĞİLDİ
Ancak Akyavaş, dönemine göre bu farklı düşüncelerinden ötürü çok da eleştirilmiş. Kendisi zaman zaman 'sağcı' bulunurmuş: "Oysa hiç öyle değildi. Entelektüel bir beslenmeydi onunki. Bazıları 80'de 'Sen bu memlekette yaşamıyorsun, ülkenin sorunları bambaşka' diyorlardı. Hani çağın önünde giden sanatçılar vardır ya, o da onların yaşadığı sorunları yaşadı."

Akyavaş, aynı zamanda gezginmiş: "Sürekli gezerdik. Bir Amerika, bir Türkiye. 62 yaşındayken Kıbrıs'taydık, paraşütle atlayanları gördü. 'Ben de atlayacağım' diye tutturdu. Atladı da. Tabii yüreğim ağzıma geldi. "

ASKERLİK ZOR
Onun bu kabına sığmayan karakteri, askere gitmesi gerektiğinde sorun olmuş. Askere gitmek, üniforma giymek istemiyormuş. Sonunda çareyi öğretmenlik yapmasında bulmuşlar: "Öğretmen olayım da hiç olmazsa bir faydam dokunsun" diyormuş. Sonunda Göreme'ye öğretmen olarak gitmiş. Göreme'yi seçmesinde de oranın tarihi ve kültürel dokusu etkili olmuş. Birkaç ay öğretmenlik yaptıktan sonra onun mimarlık yanı keşfedilmiş ve Ağahan mimari ödülüne aday gösterilen Kapadokya Oteli'ni yapmış. Tabii Akyavaş'ın askerliğini bu şekilde yapabilmesinin çok ağır bir bedeli olmuş, eşinden boşanmak zorunda kalmış. Bu olayı şöyle anlatıyor İlona Hanım: "Yedeksubaylar ecnebi hanımlarla evli olamayacağından resmen boşandık. İki yakın arkadaşımız da 'şiddetli geçimsizliğimiz" olduğuna tanıklık etti. İki sene öyle geçti."

Akyavaş ailesi için Türkiyeli yıllar zor olmuş: "Türkiye'ye geldiğimizde babası 'Oğlum bu resim işlerini bırak, çalış' diyordu. Erol çalışmayı, mimarlığı seviyordu ama başkalarıyla değil. O hep özgür olmak istiyordu." Amerika'dan gelirken bazı tabloları, çok büyük olduğu için arkadaşlarına bırakmışlar ya da çok ucuza satmışlar. İlona Hanım "çok resim bıraktık" diyor, "Birçoğu kaldı, umarım onları da getirebiliriz."

Hâlâ görebilirsiniz
Bilgi Üniversitesi'nin düzenlediği ve Beral Madra ve Haldun Dostoğlu'nun çabaları ile gerçekleşen Erol Akyavaş sergisi, üç ayrı mekanda sürüyor. Yağlı boya tabloların yer aldığı sergiyi Dolmabahçe Kültür Merkezi'nde 31 Aralık'a kadar, afişlerini, fotoğraflarını, Bosna işlerini ve desenlerini 7 Ocak'a kadar Bilgi Üniversitesi'nin Sıraselviler'deki Bilgi Atölye 111'de gezebilirsiniz. Diğer eserleri ise Ankara Galeri Nev'de 2 Ocak'a dek görülebilir.

Kendisinden önce tablolarını gördüm
İlona Akyavaş, Macaristan'ın Budapeşte şehrinde büyümüş. Kartpostal resimleri yapan İlona Hanım Erol Akyavaş'la tanışmasını ve evlenmelerini şöyle anlatıyor: "Macaristan'da harp yıllarıydı. Sonra Amerika'ya gittik. Erol'la 1955'te bir cuma günü, uluslararası bir öğrenci toplantısında tanıştık. Onun o zaman bir Fransız kız arkadaşı vardı. Önce arkadaş olduk ve bir sene sonra da evlendik." Aslında İlona Hanım'ın, ressamla karşılaşması daha önce: "Çok önemli bir sergi vardı, hani tablonuzun orada bulunmasının çok önemli olduğu sergilerden. O sergide bir tablo diğerlerinden çok farklıydı ve ben çok etkilenmiştim. Acaba bunu kim yaptı diye merak etmiştim. Sonra öğrendim ki, Erol'unmuş." Erol Akyavaş, gençliğinde çok da 'yaramazmış': "Çok karizmatikti, kendine özgü bir yakışıklılığı vardı. Özellikle çok asil, harikulade elleri vardı. Aman kızlar bir peşinden koşardı ki sormayın. Böyle bir adamla bir sene bile evli kalmak zordur ya biz 43 yıl yaşadık. Hâlâ şaşırırım."

BUKET AŞÇI


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır