kapat

03.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Online
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Nokia

EMİN ÖZTÜRK


Kriz ve hedefler

Galiba değişen gerçekler karşısında hedefleri revize etmemeyi mertlik sanıyoruz. Böyle olunca hedeflerin güvenilirliliği kalmıyor. Bir kriz doğduğunda bunu ilk görüp tedbir alması gereken yetkililer, genellikle krizin varlığını en son itiraf edenler oluyor. Bunun sonucunda krizin hasarı, olması gerekenden daha yükseklere çıkıyor. Kriz bittikten sonra hasar tespitinde objektif olmayı da galiba mertlikle çelişkili bulduğumuz için "Ekonomimiz eskisinden daha güçlü" gibi kimsenin inanmadığı sözleri söyleyebiliyoruz. Bu davranışın bizi ilgilendiren en kaydadeğer örnekleri hükümetten ve ekonomi yönetiminden geliyor.

2000'in ilk 4-5 ayında enflasyon, programın gerektirdiği düzeyin çok üzerinde çıkmış ve hedefin tutmayacağı belli olmuştu. Buna rağmen ekonomi yetkilileri, yaz aylarında enflasyonun negatif olacağını ve böylece hedeflerin tutturulacağını söylemeye devam etti. Hatta yaz geçip negatif aylık enflasyon gerçekleşmediği halde aynı söylem biraz daha sürdü. Benzer bir durum cari işlemler dengesi için de söz konusuydu. Cari işlemler açığının resmi hedefin en az iki katı olacağının itiraf edilmesi de hayli güç oldu. Son krizde ülkeden 6 milyar dolar çıktı, faizler yüzde binlerle ifade edilen düzeylere çıktı, büyük bir bankaya el konuldu. Ancak 2001'in bu krizden hiç etkilenmeyeceği düşünülmüş olmalı ki, hedefler aynen muhafaza edildi. Bu durumun yarattığı birkaç çelişkiye değinelim:

* Vergi gelirleri ve büyüme: Kriz öncesinde % . olarak belirlenen 2001 büyüme oranı değiştirilmedi. Eğer değiştirilseydi daha düşük hızda büyüyen bir ekonomide vergi gelirlerinin de ilk hedeflenenden daha az olacağının kabul edilmesi gerekecekti. Bu durumda bütçe açığını ilk hedeflenen düzeyde tutabilmek için harcamaları da kısmak gerekiyor. Bu ise hükümetin kolayca göze alabileceği bir şey değil. Eğer reel büyümenin daha düşük olacağını düşünüyorsak, nominal vergi gelirlerinde azalma olmamasının yolu deflatörün hedeften yüksek olacağını kabullenmek. Piyasadaki beklenti de bu yönde. Unutmayalım, 2000'de vergi geliri hedefinin aşılmasındaki en önemli etkenlerden birisi milli gelir deflatörünün, hedeflendiği gibi % 2. değil, % 0'nin üzerinde oluşuydu.

* Faiz düzeyi ve bütçe ödeneği: Faizlerin şu andaki seviyesi gözönüne alındığında, kriz öncesi şartlarına göre hazırlanmış olan bütçe faiz ödeneğinin nasıl yeterli olacağı da ayrı bir soru. Üstelik faizin yüksekliği, sorunun bir boyutu. İkinci boyutu, Hazine'nin vadesi 2001'de bitecek şekilde kısa vadeli bono satmaya ağırlık vermesi durumunda, faizin bu yılın ödeneğinden harcanacak olması. Genel olarak, faizlerin ne geçmiş ne de hedef enflasyona uymayacak şekilde yüksek oluşunun reel sektör ve bankacılık üzerindeki etkilerini düşünmek gerekiyor.

* Enflasyon ve kur: Enflasyonun mevcut düzeyiyle önümüzdeki 6 ay için belirlenmiş kur artış hedefleri de ayrı bir soruna işaret ediyor. Bunu ifade etmek için aylık TÜFE ile sepet bazında kur artış hedeflerini aynı grafiğe koyduk. Grafik, TÜFE'nin 2000 başından beri haziran dışındaki tüm aylarda kur aleyhine gerçekleştiğini gösteriyor. Ayrıca son aylarda aradaki fark iyice açılmış durumda. 2000 yılında enflasyon hedefinden yüksek sapma olduğu halde 2001 yılının kur ve enflasyon hedeflerinde değişiklik yapılmadığı için garip bir manzara ortaya çıkmış durumda.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır