Yaşanan son banka krizi ile 2001'in ekonomik gündemi iyice netleşti. IMF ile yapılan ikinci bir anlaşmayla Türkiye ekonomide istikrarı aramaya devam edecek. Bunun da mihenk taşını enflasyonla mücadele oluşturacak. Bu çerçevede bütçe açığı yüzde 9.3'ten 3.4'e düşürülecek. Bunun için kamu harcamaları kısılacak. Ama daha büyük katkı vergi geliri artışından kaynaklanacak. Son olarak IMF'e verilen niyet mektubunda vergi yükünün milli gelirin yüzde 3.1'i oranında artırılması öngörülüyor. Bütçede zaten yüzde 1.5'lik artış öngörülmüştü. Kısaca, bu rakam bir kat daha artırıldı.
* Verginin etkisi- Vergi gelirlerindeki artış sadece kamu açığının azaltılmasına değil, aynı zamanda ekonominin ve talep artışının yavaşlatılmasına da yol açacak. Dolayısıyla bu yönüyle enflasyonun düşürülmesine katkı yapıyor.
Topluma yeni vergilerin salınacak olması aynı zamanda özel sektör yatırımlarını da yavaşlatacak. Çünkü bir yandan tasarruf amacıyla kamu kesimi yatırımları azaltırken, özel sektörün yatırım kabiliyeti hem yeni vergilerden dolayı hem de dışarıdan sağlanacak kaynakların azalması nedeniyle yavaşlayacak.
* Yüksek faizin etkisi- Son kriz yanında bazı bankaların devletleştirilmesi de, dışarıdan borçlanmayı zorlaştırıcı nitelikte. Bu iki faktörün etkisiyle iç borçlanma faizleri reel anlamda yükseldi ve bir süre yüksek kalmaya devam etmesi bekleniyor. Reel yüksek faizler hem yatırımları hem de harcamaları durdurucu etkiye sahip ve bu yönüyle yine enflasyonla mücadeleye katkı yapıyor.
Tüketim hem faizlerin yüksekliği nedeniyle yavaşlayacak hem de bankalar tüketici kredisi vermek için artık yarışamayacak.
Ekonomi yavaşlayınca cari işlemler de sorun olmaktan çıkacak.
2000'de ekonomiyi canlandıracak pek çok etken vardı. 2001'de ise ekonomiyi yavaşlatacak etken sayısı çok. Sorun şimdi sağlıksız büyüme mi yoksa sağlıklı daralma mı sorununa dönüştü.
* Özel sektörün sorunu- Devlet bütçesini düzeltecek önlemleri alıyor ve aldı. Şimdi sorun özel sektörün sorunu haline dönüştü. Çünkü vergiler yoluyla devlet, özel sektörün tasarruflarını grafikten de izlenebileceği gibi, GSMH'nin yüzde 5.5'i düzeyinden 0.5'ine indiriyor. Yani özel sektör neredeyse tasarruf yapamaz hale gelecek ve servetten yemeye başlayacak.
Son günlerde iş dünyasından yükselen sesleri de buna bağlayabiliriz. Bir kısmı bunca fedekârlık karşısında hiç değilse olumlu sonuç sağlansın, programdan sapmalar olmasın diye sesini yükseltiyor, bir kısmı da herhalde "Bizim üzerimize çok geliyorsunuz" mesajı veriyor. Özel sektörün hem ekstra vergi verip hem de yatırım ve üretim artışı sağlaması zor. Ekonomide bütün yolların daralmaya doğru gittiği 2001'de Türkiye istikrar arayışını sürdürecek.
Sonuç- "Hiç bir hayvandan iki deri çıktığını gördün mü?"