Sayın Başbakanımız Ecevit, geçen gün Hürriyet Gazetesi Ankara temsilcisi Sedat Ergin ile konuşmuş.. Ve Ergin'in Kıbrıs ile ilgili sorusuna, hatrımızda kaldığı kadarı ile, "Shakespeare bile 16'ıncı yüzyılda Kıbrıs'ın Türkiye için önemini anlamış.. Bizimkiler anlamıyor" demiş..
Sedat Ergin, son derece değerli, kibar ve sakin bir arkadaşımızdır.. Çok iyi bir gazetecidir.. Ola ki, Başbakanı üzmemek için, görüşme sırasında ona sormadığı soruyu, Ergin'den izin alarak, biz Ecevit'e soralım. Ne de olsa papyonsuz gazeteciler arasındayız:
"Sayın Başbakanın, Othello 500 yıl önce yazıldı.. Şimdi 21'inci yüzyıldayız.. 16'ıncı yüzyılın şartlarını öne sürerek, o günlerin şartları ile 21'inci yüzyılda nasıl dış politika yapacağız? Gerçekten merak ediyoruz.. Bizleri aydınlatırsanız seviniriz..."
Başbakan anlaşılıyor ki, Kıbrıs konusunda şahinlerin tam etkisine girmiş durumda.. Sadece onları dinliyor.. Şahinler gibi düşünmeyenleri ise, dinlemiyor bile..
Türkiye'de siyasetçiler genelde kendileri ile düşünmeyenleri dinlemezler.. Böyle bir alışkanlıkları yoktur. Bunu bir ölçüde Özal ve Çiller kırmaya çalışmış ve kırmıştı..
Ne yazık ki, 21'inci yüzyılı, 16'ıncı yüzyıl şartları ile yorumlamaya kalkışması, sadece Ecevit için değil, ama Türkiye için de çok önemli bir talihsizliktir..
Sayın Başbakan, hiç kimse Kıbrıs'ın gözü kapalı verilmesini istemiyor.. Bu da, saptırılmaya çalışılan bir başka gerçek.. Biz diyoruz ki, "adı üstün bir müzakere süreci bu.. Yani bir alıp verme işi.. Gereğini ne kadar hızlı ve akılcı biçimde yerine getirirsek, o kadar kazanacağız.. Siz Maraş'ı niye iskana açmadınız? Çünkü orayı pazarlıkta kullanmak istiyordunuz, öyle değil mi sayın Başbakanım?
Bu sütunda Kıbrıs sorununun çözülmesi gerektiğini savundukça, çözümsüzlükten rant, yani muazzam paralar sağlayanlar dahi, şahinler üzerimize geliyor.. Akıl almaz iftiralar ki, aralarında Rum casusu olduğumuz da var, atılıyor üzerimize..
Merak ettiğimiz bir başka nokta da, "Ecevit'e gerçeklerin bütün çıplaklığı ile anlatılıp anlatılmadığı.." Biz, Başbakana herşeyin bütün çıplaklığı ile anlatıldığını sanmıyoruz. Çünkü bürokrasi bunları anlatırsa, başının derde girebileceğini bilir.. Örneğin, KKTC'de, ekonomik olarak, siyaset olarak ne değişti son birbuçuk yıl içinde?
Hiçbir şey..
Ankara para gönderiyor, KKTC yönetimi maaşları ödüyor ve Ankara'nın son 20 yılda kendi elleri ile yarattığı ucube bir sistem, aynen devam edip gidiyor.. Peki ne zamana kadar sürecek bu? Türkiye'nin AB üyeliğini ortadan kaldıracak noktaya kadar mı?
Türkiye'nin AB'ye vereceği ulusal programımızla ilgili çalışmalar son noktaya geldi... Aşağı yukarı ekleri ile birlikte 700 sayfa.. Belki geçecek bile..
Bu, Türkiye'nin geleceği için muazzam bir belge.. Ve Büyükelçi Volkan Vural bunu önümüzdeki hafta, liderlere verecek. Ancak vermeden önce belki liderlerle teker teker görüşüp, konu başlıklarının içeriklerini özetleyecek.. İyi fikir, hiçbir lider 700 sayfayı okumaz çünkü..
Bu belgede "olmazsa olmazlar" da yer alacak.. Doğrusu da bu.. Yani Volkan Vural, belgemizi bir siyasetçi gözlüğü ile, yani lider ne der mantığı ile hazırlatmıyor.. Gerçeklerin tümü belgede yer alacak..
Sayın Başbakanım; bu belge, Türkiye için tarihi bir dönemeç.. Tarihi bir şans.. Asla kısır siyaset için, asla 3-5 oy için heba edilmemesi gereken bir şans bu belge.. Bu topraklarda doğup büyümüş, yaşayan ve yaşayacak olan herkes, çocuklar torunlar, hatta gelecek nesiller için gerekeni yapacağınıza inanmak istiyoruz.. Bizi hayal kırıklığına uğratmayın lütfen...
