Parmak izi nerede?

Yeni yıla hızla girelim. Sorgulamaya, sergilemeye, sadece ve sadece doğruları aramaya devam edelim.

Kız bombadan yırttı!

Müdür bey vali oldu!

Pınar Selek adlı kız kendine; "Araştırmacıyım. Bilimsel inceleme yaparım, kimsesiz çocukları korurum" diyor. "Güneydoğu'da savaş dursun, barış gelsin diye 730 sayfa araştırma yaptım, polis el koydu" diyor.

Bu kız doğruları mı söylüyor?

İstanbul polisi; "Kızın PKK'ya yardımcı olduğunu, PKK'lı bomba yapımcılarına yataklık yaptığını belgeledik" diyor. Kız, Cumhuriyet savcısına ve mahkeme hakimine verdiği ifadelerde "PKK ile birlikte çalıştığını" kabul ediyor.

Seçkin dikkat isterim.

Kız, polisteki ifadesinde PKK'ya yardımcı olduğunu söylüyor. Diyelim ki, polis işkence yaptı, zorla ifade imzalattı. Ama aynı ifadeleri hem savcıya, hem mahkeme hakimine tekrarlıyor. Pınar Selek, zemzemle yıkanmış değil.

Hapse konuyor.

***

Mısır Çarşısı'nda patlama...

3'ü çocuk, 7 kişi ölüyor.

129 kişi yaralı...

Bu patlama nedir?

Bomba mıdır? Tüpgaz mı?

İstanbul Polisi'nin biri başkomiser 7'si bomba uzmanı polis ekibi, patlama mekanından örnekler toplayıp laboratuvar incelemesi yapıyor ve "Herhangi bir bomba unsuruna ve patlayıcı maddeye rastlamadık. Bu tüpgaz patlamasıdır" diyor.

Sonra 19 kişi yakalanıyor.

Bunlardan biri; "Biz Pınar Selek'le beraber götürüp bombayı Mısır Çarşısı'na koyduk" diyor. Bunun üzerine; Pınar Selek, sonradan Mısır Çarşısı'na bomba koyanlar arasına da alınıyor.

***

Hayret ki... Hayret!

Bomba mı, değil mi?

Mahkeme bilirkişiye soruyor.

Birisi "patlayıcı madde" diyor.

Diğeri "hayır" diyor..

Bir başkası yine "hayır" diyor.

Sonuncusu yine "hayır" diyor.

Mısır Çarşısı bomba ile patlamadı. Tüpgazla patladı...

Sonuç: Kız, PKK'ya yataklık, yardımcılık yapmış. Fakat Mısır Çarşısı patlamasında ve ölümlerinde bir suçu yok.

Çünkü patlama var...

Konulmuş bomba yok...

Patlama olayının geçtiği sırada İstanbul Emmiyet Müdürü olan Hasan Özdemir ise bu arada Ardahan'a vali olarak atanıyor. Ve gazetelerde "Vicdanım rahat, parmak izi bulmuştuk" diye bir ifadesi yayınlanıyor.

Yine hayret edilecek bir durum..

Nerede bu parmak izi?

***

Şimdi Ardahan valiliği yapmakta olan o dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir ile konuştum; "Sayın Vali, nerede bu parmak izi?" diye sordum.

Vali:

"Ben böyle bir laf etmedim"

- Gazetelerde demeciniz çıktı...

"Hayır ne yazılı, ne sözlü böyle bir beyanatım olmadı. Ben Pınar Selek'i ne gördüm, ne tanıdım. İfadesini almış olan ben değilim. Hepsini Terörle Mücadele Şubesi elemanları yaptı. O sırada İstanbul Emmiyet Müdürü olduğum için valilik adına açıklamayı ben yaptım. Çünkü uygulama böyledir. Şimdi gazeteciler gelip Ardahan'da bana; "Vicdanın sızlıyor mu?" diye soracak oldular; " Hayır vicdanım rahat... Çünkü ben ne hakimim, ne savcıyım, ne bilirkişiyim. Pınar Selek, sütten çıkmış ak kaşık ben de günah keçisi durumuna getirilmiş oluyorum."

***

Tekrar yazıyorum:

Patlayan bomba değil...

Bomba var deniyor.

Parmak izi var deniyor.

Sonra yok deniyor.

Polis, savcılıklar, mahkemeler, bilirkişiler bilgiyi, belgeyi, delili tam olarak toplayamadan "adaleti yerine getirmeye" çalışıyor.

Kız, PKK'yla ilişkiye girmiş ya...

Bombayı da koymuştur diyorlar...

Böyle adalet mi olur?

Hukukçunun cumhurbaşkanı olduğu devlette adalet böyle mi aranır?

Bunun bir bedeli olmayacak mı? Bundan sonra da belki patlamalar olacak. Olayları inceleyecekler, ifadeler alacaklar, raporlar düzenleyecekler, "Bombayı şu oğlan ya da şu kız koydu" diyecekler. Mahkemeler kurulacak, kız ya da oğlanı idamdan yargılayacaklar, sonra da "bomba değilmiş" diye salıverecekler.

Biz de buna hukuk devleti diyeceğiz öyle mi?