1. Kadın otomobilde kendi kapısının kilidine basar.
Size güveni sonsuz. Durum kontrol altında.
2. Adam arabanın kapısını kadına açmadan otomobile biner.
Duygusallığın sonu.
3. Adam boş geçen taksiye "Taksi" diye bağıramıyor.
Adamı unutun.
4. Adam yeni açılan restoranlara gitmeye meraklı.
Genç kızlara düşkün.
5. Adam yeni açılan restorana gitmek isterken yolu kaybediyor.
Genç kızlara düşkün olan adam da genç.
6. Mum ışığında yemek öneriyor.
Adam Don Juan.
7. Adam Ortaköy'de büfede yemeği öneriyor.
Adam Don Kişot.
8. Adam fasulye pilav yemeği öneriyor.
Sizinle evlenmeyi düşünüyor ve yemek sonrasına dayanıp dayanamayacağınızı merak ediyor.
9. Kadın Meksika restoranı öneriyor.
Kadın ateşli.
10. Kadın çaybahçesi öneriyor.
Durum yokuşta.
11. Kadının saati sahte Cartier.
Sütyende sünger var.
12. Kadın bir türlü yemek seçemiyor.
Akşamları başı ağrıyan tipten.
13. Sadece bir salata yiyor.
İlişkinin önü açık değil.
14. Kadın garsona hangi yemeği nasıl istediğini bütün detaylarıyla anlatıyor.
Performans meraklısı ve sizi de merak ediyor olabilir.
15. Adam kadının ne yiyeceğine karar vermek isteyen tiplerden.
Bu adamlar sonra sırtını döner uyur.
16. Adam "En özel yemeğiniz ne" diye soruyor.
Baş ucunda kelepçe var.
17. Adam yemek gelmeden ekmeğe saldırıyor.
Erkencilerden.
18. Kadın masa değiştirmek istiyor.
En tehlikeli tiplerden "Tutulmaz" kadın türü.
19. Kadın kahveyi kafeinsiz içiyor.
Kendi mutluluğunu değil sizinkini düşünür.
20. Adam İtalyan restoranında yemeği İtalyanca sipariş ediyor.
Adam gecenin ilerleyen saatlerinde Fransızca'ya başlayacak.
21. Kadın yemeği beğenmediği için mutfağa yolluyor.
Sizinle birlikte olacak, bütün arkadaşlarına anlatacak ve bir gün borç isteyecek.
22. Adam restoranda bahşiş bırakmıyor.
Küçük küçük kompleksleri var. Ve küçük.
23. Adamın otomobilinde özel mobil telefon var.
Adam yaşlanıyor.
24. Özel mobil telefonlu arabanın aynı zamanda üstü de açılıyor.
Zengin adam iyiden iyiye yaşlanıyor.
25. Adam aynı zamanda üstü de açılan özel mobil telefonlu arabanın kapısını kadına açıyor.
Adam çubuk taktırmış.
Bir düğmeye de biz basalım!
Geçenlede -hani Mithat Bereket'in programı sonrası- Uğur Bayar'ın yolladığı notta vardı... Rochester'deki Türk bayan Amerika'dan bahsederken birinci özellik olarak, "Burada herkes birbirine 'Excuse me' diyor" diye ilk aklına geleni söylemişti. Düşündüm de...
"Affedersiniz" diyorlar, "İyi günler" diyorlar. Japonya'da neredeyse yerlere kadar eğilerek birbirlerini selamlıyorlar. Fransa'da "Günaydın" derler, "Kusura bakmayın" derler, "Pardon" derler. Almanya'da, İtalya'da... Elalem, "Göz göze geldiğinde" selam sabah soruyor.
Bizde bir "Ne bakıyorsun be" kültürü gelişmiş. Evden işyerine arabayla gidip, trafikte asabı bozulmayan bir kul yok. Hepimiz birbirimizden şikayetçiyiz. Evinde en misafirperver olan bir millet, sokakta canavarlaşıyor. Evin dışı, bir negatif enerji yüklemesi.
Bizim neden sinirlerimiz bozuk? Bu sinir bozukluğu düğmesine basan nedir? Geçenlerde Zülfü Livaneli değindi... Para olmayınca, sinirler geriliyor. Dünya kişi başına yıllık gelirde 30 bin dolarlarda, biz üç bin dolardayız.
Üç bin doları aşamadığımız için mi birbirimize iyi davranmıyoruz yoksa birbirimize iyi davranmadığımız için mi üç bin doları aşamıyoruz?
İshak Alaton'la bir görüşmemiz sırasında dünyanın büyük zenginlerinin -konuştuklarım arasında Bill Gates, Soros da var- çok alçakgönüllü bir tavır izlediklerine değindim. Alaton bana zengin oldukları için alçakgönüllü değil, alçakgönüllü oldukları için zengin olduklarını anlattı.
İşin sırrı insan ilişkilerinde...
Buradan hareketle...
Birbirimize biraz değer versek ne olur?
Belki milli gelir de böyle yükseliyordur!
