Dün tam bir lig maçı izledik. Belki fazla kalite yoktu ama mükemmel bir mücadele vardı. İki takım da kapasiteleri elverdiği kadar oynadılar. Birisinin başında dünyaca ünlü Scala ve büyük paralarla yaratılan bir takım. Diğerinin başında yerli bir antrenör ve ufak paralarla meydana gelen bir takım.
90 dakikanın özetinde ikisi arasında hiç fark yok. Aksine artı olarak Denizli'de yardımlaşma, geride kapanma, çabuk çıkma var. Bir takım için en önemli olay defanstan hücuma çıkarken, oyunu iyi yerlerden ve çabuk başlatmaktır. Beşiktaş'ta bu görev Yasin'e verilmiş. O bunu yapamıyor. Bu kez Mehmet soyunuyor. O yapınca da Beşiktaş hücum gücünden kaybediyor.
İkinci hataları, rakip kaleye yapılan ortalarda, iyi parselasyon yapmadıkları için Denizlili futbolculardan dönen hiçbir topu kapıp, hücuma döndüremiyorlar. Böyle olunca da en az 60 metre geriye depar atmak, koşmak mecburiyetinde kalıyorlar.
Enerjilerini ekonomik harcamıyorlar. Bunları onlara ya Scala göstermiyor veya onlar yapamıyor.
Nihat'taki anormal düşüş devam ediyor. Bunun en iyi sebebini de kendi bilir!
Denizlispor'da bir Ahmet Hassan var. Çok faydalı... Tolunay dün gece Trabzon'daki Tolunay'dan bile faydalıydı.
84. dakikada Beşiktaş ofsayt kazanıyor. İlhan topu rakip alana koyarak vurmaya kalkınca, İsmet Arzuman mükemmel bir deparla kendisini ikaz ediyor. Tribünlerden Arzuman'a tepki geliyor, "Aptal hakem" diye...Eğer bir aptal varsa önce futbolcu, sonra da tribündeki o seyirciler. Hakem değil. İsmet Arzuman böyle zor ve stresli bir maçı, özellikle cesaretli ve dürüst düdüklerle mükemmel yönetti. Bir gün evvelki, Yılnur Önen'in Kadıköy'deki pisliğini az da olsa temizledi.