kapat

Pazar Eki
03.12.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
Yok mu bu kıza sahip çıkan
Reklamlarda kovboy şapkalı güzelce bir kız, Arizona steplerini andıran Tatvan'da, bir 'özgürlük' şarkısı tutturmuş gidiyor: "Bizim köy vardı ya, uzaklarda. Ben gittim" diye... Nedense şarkıya ifrit olanlar var, 'ne işi var bu kızın oralarda' diyen çok. Hele 'kolaysa böyle gezsin bakiim kız başına!' diye infial eden dolu. Entelektüel kesim 'özgür kız'a pek karşı, sokaktaki insan beğeniyor!..

Bir süredir ekranlarda rastladığımız kovboy şapkası ve askılı bluzü ile Türkiye'nin dağını taşını gezen ve sonunda da "Ben Özgürüm" diyen kızımız, tüm memleketin dilinde. Herkes onu konuşuyor. Reklamdaki erkeğin varlığını ise tamamen unutmuş haldeyiz. Tepkinin ve tabii ilginin odağında kızın kıyafeti, alıp başını kolay kolay hiçbir Türk kadınının gitmeye cesaret edemeyeceği yerlere gitmesi, oralarda otostop çekmesi ve oradan annesine filan telefon etmesi yer alıyor. Bir de bir yandan tutturduğu o bilmiş "Dünya çizgi çizgi değilmiş, ben gördüm" hâlleri...

"Özgürlük" bu mudur, değilse nedir sorunsalı, kısacası herkesin kafasını bir hayli karıştırmış vaziyette şu ara. Reklamın 'oryantalist' yanı da, pek bir tepki topluyor: Çoğumuz belki Güneydoğumuzu görmediğimizden mütevellit, 'oraları' Amerikan filmlerinden aşina olduğumuz biçimde; Arizona stepleri kıvamında, beyazcamda gördüğümüz zaman, afallıyoruz.

Biz sorduk, Özgür Kız'dan dertli olanlar içini döktü. Ama neredeyse "Bırakın, bırakın diyorum, o kızı!" diyecek bir Cüneyt Arkın çağıracaktık yani!

Tutacağını biliyorduk
Hazır Kart'ın reklam kampanyasını yürüten Young & Rubicam Reklamevi Ajans Başkanı Serdar Erener'le, Özgür Kız'a tepkileri ve reklamın başarısını konuştuk

Reklamı tasarlarken çıkış noktanız ne oldu?

Hazır Kart'ın ilk ön ödemeli telefon olma özelliğini ortaya çıkarttık. Nerede olursanız olun konuşma özgürlüğünüz var ve fatura ödemek gibi koşullarla bir yere sabitlemiyor sizi. Size bir çeşit özgürlük getiriyor.

Ne tür tepkiler alıyorsunuz?

İki türlü. Biri beğeni yönünde diğeri benim sol entelektüeller dediğim kesimden gelen tepkiler. Bunlar "Efendim biz kapitalizmi yaşıyoruz, sosyalizme geçtiğimizde özgür olacağız. Özgürlük bu demek değildir" yönünde yaklaşıyorlar. Halbuki özgürlüğün en önemli özelliklerinden biri, hareket kabiliyetidir.

"Ben Özgürüm" sloganının bu kadar tutacağını tahmin ettiniz mi?

Küstahlık olarak algılanabilir belki ama evet!

Reklamı izleyen herkes 'özgür kız' Nil Karaibrahimgil'e odaklanmış halde. Bu özellikle mi tasarlandı?

Kendiliğinden oldu. Reklam dizi gibi devam ediyor, şarkısı var, müzik kanallarında da gösteriliyor. Müziğin başlı başına başarı kaydetmesi üzerine, bunu bir kültür nesnesi olarak satabileceğimizi fark ettik. Kaseti 250 kontürle verdiğimiz hafta, 140 bin fazla sattık. Yani bu kaset satılsaydı, bir haftada 140 bin satardı.

Kovboy şapkası nereden çıktı?

Bu kız nasıl giyinmeli diye düşünürken, bazı arkadaşlarımız, "Batı'da bu sene kovboy teması çok yaygın. Madonna da son klibinde kovboy şapkası takıyor" dedi. Biz de taktık ve oldu dedik. Sol entelektüellerin, "Amerikan emperyalizmini temsil ediyor" türü yorumlarını tahmin etmiştik. Açıkçası bunları muhatap görmüyoruz.

Eleştirilerden bir kısmı da, "İstanbul'da kadınlar böyle giyinemezken Doğu'da asla" yönünde...

Reklamın insanın hayatına yeni girdiği memleketlerde reklamdaki hayal dünyaları birebir algılanıyor. "Bu kız öyle gezebilir mi!" denmesi çok komik. Biz burada kimsenin tartışmayacağı olumlu bir özgürlük cümlesi kurmaya çalıştık. Türkiye'nin her yerinde o şekilde dolaşılabilmesini herkes ister sanırım. Gerçekçilik iddiamız yok; amaç bu kavramın gidebileceği son noktayı resmetmekti. Kardeşim Sertab Erener, Doğu'da bir sürü konser verdi. Gelip bunları anlattığında "Türkiye'nin en doğusunda da, en batısında da demek bir küçük İstanbul var" dedim. Kimse bunu kabul etmek istemiyor ama var. Batman'da 70-80 internet kafe var. Bu eleştirileri yapanlar bunun farkında değil. Ne kadar çok şeyin aynı anda cereyan ettiğini görmüyorlar.

Özgürlüğün metalaştırıldığı yönündeki eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tüm bu eleştiriler, sol entelektüellerin eleştirisi. Ama biz bu reklamla sadece onlara seslenmiyoruz, seslenseydik birkaç yüz bin müşteri kazanamazdık. Ben reklamcıyım ve görevim markaları büyütmektir. Bunu yaparken akademik çevrelerin onayını almak zorunda değilim. Türkiye'de sol entelektüelin, ben de bir zamanlar içlerinde olduğumdan, hangi kavramlarla bakıp nelere kuruntulandıklarını çok iyi biliyorum. Bir reklam kampanyasını bu terimlerle ele almak çok yanlış. Kampanyamız tepki aldığı, konuşulduğu, benimsendiği ve sevildiği sürece devam edecek.

Reklam neden başarılı oldu?

Tam da söylediği sözden. Bir şey ne kadar azsa ve ondan ne kadar çok bahsedilirse o kadar çok tartışma yaratır. Çok özgür bir yerde yaşamadığımızı hepimiz biliyoruz. "Keşke oralara böyle gidebilsek" yerine "Efendim gidilir mi!" diye tepki geliyor!

Nil Karaibrahimgil'e neden röportaj yasağı var?

Basit bir teknik neden. Onu kampanyanın kahramanı yaptık. Ama başarısı artıp Hazır Kart'ın önüne geçmesi sakıncalı olacaktı.

Onu nasıl keşfettiniz?

Burada yazar olarak çalışmıştı, sonra ayrıldı. Kaleminin kuvvetli olduğunu ve müzik yaptığını biliyorduk. Bu ona verilmiş bir şanstı ve bunu kullandı. Çünkü sadece ona değil, birçok kişiye bu şansı verdik. En iyi şarkı onundu.

ENTELEKTÜELLER NE DİYOR
Doğu acıdan mı ibaret?

Vivet Kanetti (gazeteci, yazar)

Şarkıyı hiç beğenmiyorum. Ama reklamı, hakikati değilse bile bir özlemi dile getirdiği için iyi buluyorum. Bu reklam üzerine "Efendim Doğu'ya böyle yaklaşılmasın" dendi. Doğu neden, hep acıyla ele alınsın ki! Bu entelektüellerimizin papaz tavrından kaynaklanıyor. Birileri turist gibi hattâ oryantalist düşüncelerle de Van'a gidebilir. Burada kim kimin onurunu korumaya kalkıyor? Türkiye gerçeğini göstermiyor, ama kızların özgürlük meselelerinin sokağa çıkmakla sınırlı kalmadığı mesajını taşıyor. Bu tür bir reklamın çekilmesinde geç bile kalındı. Hani, Doğu hepimizin, herkes oraya gitmeliydi? Şimdi bunun modalaşmasına verilen reaksiyonu anlayamıyorum.

Özgürlük yol değildir
Hülya Koç (gezgin)

Bol fantezi içeren bir reklam. Doğu'da kimse bu kadar rahat gezemez. Hele şehirli ve güzel bir kızsanız... Reklamdaki kızın oralarda gezebilmesi için önce kıçını, başını örtmesi gerek. Ben de otostop çekerek Anadolu'yu gezdim ama yanımda biri vardı. Tek başıma bisikletle yapmış olduğum yolculukta ise birçok kez tacizle karşılaştım. Ama hemen belirteyim, bu sadece Doğu'ya özgü değil, İstanbul'da da oluyor. Reklamda özgürlük sadece gezmek olarak lanse ediliyor. Birçok tur var, herkes gezebilir. Ama özgürlük, çantanı alıp yola koyulmakla sınırlı bir şey değil. Turizm insanlara her yeri açtığından kendinizi özgür zannediyorsunuz. Bu büyük bir yanılgı. Van'da, Tatvan'da her saatte, her istediğiniz yere gidemezsiniz. Ben 1993'te gitmiştim, tabii o zaman durum daha farklıydı, ama çok zorlanmıştım. Şimdi de öyle elinizi kolunuzu sallayarak dolaşabileceğinizi sanmıyorum. Bu bir fantezi.

Konuşuyorsak başarılı
Hulki Aktunç (reklamcı- yazar)

Mobil, cep telefonlarında en önemli rekabet alanı erişim ağı. Bu reklamla da bu iddia ortaya konmuş. Yani bu kartla her yere gidebilirsiniz, her yerden konuşabilirsiniz deniyor. Beni reklamda tedirgin eden kızın kılığı oldu. Sanki Kuzey Amerika'da dolaşan biri gibi. Orada sadece sırt çantasıyla değil, tavasından battaniyesine her şeyiyle dolaşan 'hobo'lar vardır. Bu reklamda da onlara bir özenme söz konusu. 1999'da Kültür Bakanlığı ile Reklamcılar Derneği, "Farklılığı Kucaklama" diye özetlenebilecek bir proje imzalamışlardı. Sanırım bu reklam onun ürünlerinden. Ertem Eğilmez'in bir filmi vardı; Müjde Ar evden kaçıyordu. Erkekler de ona yardım ettikten sonra tecavüz ediyordu. Bu reklam üzerine yapılan tüm parodilerin temelinde de bu var. Kız bir yandan özgürüm diyor ama insanların aklına hemen tecavüz geliyor. Reklamın tartışılacak kısmı bu. Konuştuğumuza göre, bu reklam başarılı.

Kemancı'ya gider gibi gezilmez orada
Ayşe Düzkan (yazar)

Bu reklamla ilgili bana gelen pek çok mail var. Hepsi de bu kıza nasıl tecavüz edileceğinden bahsediyor. Reklamın 'Ben özgürüm' sloganına da pek uyuyor doğrusu! Sonra kadınların özgürlük meselesi, çalışabilmek, siyasete atılabilmek, okuyabilmekken onu bir gezip tozmaya indirgemek hiç hoş değil. Ayrıca bu 'hazır kart'ın suyu nereden geliyor? Baba parası değil mi bu? Giyimi ise tam bir cehalet. Son olarak Hande Ataizi'nin filmine gittim. Ataizi Kemancı'da nasıl giyinmişse Urfa sokaklarında da öyle dolaşıyordu. Bu tam bir cehalet! Beni en çok kızın şapkası rahatsız ediyor, tek kelimeyle tiksindim! Onu takıp kendi vatanını bir turist gibi gezmesi, insanları folklorik motif gibi görmesi kabul edilemez bir şey. Tek bir şehre rastlamamız da çok garip. Oysa Doğu'da çok güzel şehirler var.

Biz Ulucami'ye girememiştik
Saadet Özen (rehber)

Reklamda çok oryantalist bir bakış var. Kızımız ve oğlumuz kendi ülkesinde iki turist gibi geziyor. 'Orada bir köy var uzakta' denilen yerler bunlar... Boş arazilerde, romantik ve egzotik bir aşk öyküsü başlasın diye dolaşıp duruyorlar. İyi de bu para nereden geliyor? Yoksa kışın çalışıp yazın mı geziyorlar?.. Bir rehber grubuyla Doğu'ya gitmiştik. Ulucami'ye giremedik. Sert bakışlarla karşılaştık. Kimi dayak yedi, kimi tükürük yağmuruna tutuldu. Bu yüzden oraların çok pembe, mutlu, cennet diyarlar gibi gösterilmesini doğru bulmuyorum. Sahte cennetleri yaratmak olur bu ve bu da zarar getirir! İstanbul'un birçok yerinde bile böyle giyinip rahat dolaşamazken, "Ben Özgürüm", her yere her şekilde giderim bakışını doğrusu çok aşırı ve tehlikeli buluyorum.

SOKAKTAKİ İNSAN NE DİYOR
Dilek Gürkan (Emekli okutman): Çok itici buluyorum, beğenmiyorum. Anlamsız ve abartılı. Özgürlük o kadar basit bir şey değil. Bir de sonu 'card' diye bitiyor ya sanki... Amerikanca gibi. En itici kısmı da o bence.

Güla Akbaş (Çöpçü): Çağdaşlık, uygarlık açısından çok güzel. Oralara gidemez diyorlar, ama bu uygarlığa yakışmaz ki.

Cansel Korkmaz (Ev hanımı): Ben beğeniyorum. Ama öyle bir yolculuk yapmam çünkü başıma bir sürü şey gelebilir. Kızıma da izin vermem.

Ramazan Ulu (Kuaför): Çok hoşuma gidiyor. Askerlerin 'ana' diyerek konuşması, bayanın trene binip gidişi beni çok etkiliyor.

İsmet Ayva (Otoparkçı): Çok güzel bir reklam. Doğu'ya askılı bluzle gitmesinde bir sakınca yok. Herkesin zevki ayrı.

Ümit Gürkan (Emekli): Eşimle aynı fikre sahibim. Ben özgürüm lafı çok itici. Nasıl böyle bir şey özgürlük olabilir.

Mesut Yazıcı (Aşçı): Çok güzel ama biraz abartılı. Hayal türü bir şey. Bu tür kıyafetle kızlar İstanbul'da zor gezerken oralarda biraz zor.

Hayati Matura (İşitme ve konuşma engelli): Reklam çok güzel. Herkes de bu kartı kullanıyor. 'Ben Özgürüm' demesi de çok güzel. Taksim-Beyoğlu arasında reklam panoları var, çok güzel.

Ahmet Türkoğlu (Fırıncı): Çok güzel bir reklam. Kız da çok güzel, hele o askerlerin 'anacım' demesi beni çok etkiliyor.

Mustafa Çavdar (Kuaför): Özgür olabilmek çok güzel, olana ne mutlu. Bu reklam özgürlüğü anlatmış çok beğendim.


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır