kapat

Ramazan Özel
05.12.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Ramazan Özel
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
İslam kadını yüceltmiştir
Geleneklerle dini birbirine karıştırmayalım. İslam'da kadın-erkek ayrımı söz konusu değildir. Kuran-ı Kerim, "Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz," (Bakara, 2/187) beyanıyla kadın ve erkeğin birbirine olan ihtiyaçlarını açıkça dile getirir

ŞÜPHESİZ geçmiş incelendiğinde, kadınların tarihin akışı içerisinde erkeklere nazaran daha mahrum ve daha mağdur bir görüntü çizdikleri görülmektedir. Bugün İslam alemindeki bazı olumsuz görünümler, İslam'ın kadına değer vermediği gibi haksız görüşlerin ortaya atılmasına sebep olmaktadır.

İslam'da insan olmaları bakımından, erkekle kadın arasında herhangi bir fark yoktur. Her ikisi de eşit derecede Yüce Allah'ın emir ve yasaklarına muhataptır. Erkek de kadın da, yeryüzünü imar etmek ve orada Allah'a kulluk yapmakla sorumludurlar. İslam'da insanlık ve Allah'a kulluk bakımından kadınla erkek arasında bir fark bulunmadığı gibi, temel hak ve sorumluluklar açısından da kadının konumu erkekten farklı değildir.

Kadın yaratılış itibariyle erkeğe göre ikinci derecede bir değere sahip değildir. İlke olarak insanların en değerlisi, "takvâda (güzel şeyler yapma ve kötülüklerden sakınma da) en üstün olanıdır" (el-Hucurât 49/13) Kuran-ı Kerim'de, farklı fizyolojik ve psikolojik yapıya sahip olan kadın ve erkekten biri diğerinden daha üstün veya ikisi birbirine eşit tutulmak yerine, birbirinin tamamlayacısı kabul edilmiştir. (el-Bakara 2/187)

Cahiliye Devri bilinmeden kadının yeri anlaşılamaz

"Ben, erkek olsun, kadın olsun (ki hep birbirinizdensiniz) içinizden hiçbir çalışanın çalışmasını zayi etmeyeceğim. (Al-i İmran, 3/195) ve "O'nun varlığının delillerinden (Allah'ın ayetlerinden) biri de kendileriyle kaynaşmanız için size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koymasıdır. Şüphesiz bunda, düşünen bir toplum için ibretler vardır," (Rum, 30/21) ayet-i kerimleri, İslam'a göre kadının bir insan olarak asla ikinci sınıf olmadığını ifade etmektedir.

Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim; "Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz," (Bakara, 2/187) beyanıyla da erkek ve kadının insan olarak birbirlerine olan ihtiyaçlarına açık bir şekilde dikkat çekmektedir.

İslâm dininin kadına tanıdığı hakların değer ve önemini daha iyi kavrayabilmek için İslâm'dan önceki çeşitli toplum ve medeniyetlerde kadının durumu çok iyi değerlendirilmelidir. Kadının insan olup olmadığının, ruhunun bulunup bulunmadığının tartışıldığı, tamamen erkeğe tabi olduğu ve sürekli vesayet altında bulunduğu, hatta mirasları hisse alması bir yana kendisinin bile miras malı gibi değerlendirildiği bir dönemde yüce İslam dini; kadının da insan olduğunu beyan etmiş, mirastaki haklarını ortaya koymuş, onu sadece emir alan değil, yerine göre emir veren konumuna yükseltmiş ve kadını olması gereken yere koymuştur.

Bir kadın Hz. Ömer'e itiraz etti: Allah'ın verdiği hakkı alamazsın

Hz. Peygamber'in; kadınlardan ayrıca biat alması ve bu hadislerin Kuran-ı Kerim'de açıkça yer alması, (Mümtehine, 60/13) İslâm'a göre kadın iradesinin bağımsızlığını göstermektedir. İslam'a göre, bir insan olarak erkeğe tanınan temel insan hakları kadına da tanınmıştır. Buna göre hayat hakkı, mülkiyet ve tasarruf hakkı, kanun önünde eşitlik ve adaletle muamele görme hakkı, mesken dokunulmazlığı, şeref ve onurun korunması, inanç ve düşünce hürriyeti, evlenme ve aile kurma hakkı, özel hayatının gizliliği ve dokunulmazlığı, geçim teminatı gibi temel haklar bakımından kadınla erkek arasında fark yoktur.

Bu uygulama daha sonra da devam etmiştir. Nitekim Hz. Ömer bir hutbesinde kadınlara verilen mehirin yüksek oranlarda tutulduğunu, bunun miktarının azaltılması gerektiğini söylediğinde, mescitte bulunan kadınlardan birinin ayağa kalkıp; "Allah'ın bize vermiş olduğu hakkı sen bizden alamazsın. Çünkü bu, Kuran'da bulunan bir hükümdür" diye itiraz ettiği, Hz. Ömer'in de bu itiraz karşısında "Allah'a şükürler olsun, benim halkımın arasında yanlışımı düzeltecek böyle kadınlar var" dediği tarihi kaynaklarda kayıtlıdır.

Diğer taraftan yine Hz. Ömer döneminde "Hisbe" denilen görevin, yani pazarlardaki düzen ve ahengi kontrol işlerinin bir nevi bugünkü anlamında "zabıta" hizmetlerinin kadına verildiği tarihi bir vakıadır.

İslam tarihine ve İslam ülkelerindeki uygulamaya bakıldığında, Peygamberimiz döneminde kadınlara tanınan hakların; geleneklerin din gibi algılanması ve kabul edilmesi gibi sebeplerin etkisiyle tedrici olarak azaldığı görülmektedir. Bu anlayışın etkisiyle bazı ülkelerde kadın; cinsel obje olarak görülmüş, horlanmış ve toplumdan tecrit edilmiştir.

Netice itibariyle söylenecek şey şudur. İslam'a göre insan insana eşittir. Bu anlayışta kadın-erkek ayrımı kesinlikle söz konusu değildir.

MEHMET NURİ YILMAZ


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır