kapat

Pazar Eki
26.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
Füsun Hanım terapide Hüseyin'in umrunda mı?
Kuşumuz Füsun'un pespembe dizisi devam ediyor. Füsun bu bölümde hem hamile, hem de pek dertli! Eşi Hüseyin bir yandan, sonra Mırnav'sızlık... N'apsın, çözümü psikologlarda arıyor

ÇIKAN KISMIN ÖZETİ
Füsun ismindeki kuş, Ali'nin evine hediye olarak getirilmiştir. Ancak evde bir de Mırnav adında kedi vardır. Mırnav Füsun'a aşık olur. İlerleyen aylarda Füsun'a bir eş bulurlar, Hüseyin. Füsun hamile kaldığını söylediğinde Mırnav evden kaçıp gider. Füsun ne yapacağını bilememektedir. Hikayede Zeynep Hanım adında bir kuş doktor ve Muhsin Bey adında bir erkek psikiyatrist de yer almaktadır. Füsun maceralarını anlatmayı sürdürüyor...

Zeynep Hamın'ın bana verdiği kartı uzun zamandır saklıyordum. Dr. Muhsin Bey'e ait olan kartı. Belki de çoktan gitmiş olmam gerekirdi, ama zamanla sıkıntılarımın geçeceğini sanmıştım. Uzun zamandır içimde anlam veremediğim sıkıntılar vardı. Mırnav gittiğinden beri kendime gelememiştim.

ALTIN KAFES ÇÖZÜM MÜ?
Ayrıca anneliğe de hazır olup olmadığım konusunu düşünüp duruyordum. Birkaç arkadaşımdan, doğumdan önce bedensel sıkıntılar yaşandığını duymuştum ama hiçbiri içlerindeki bu huzursuzluktan bahsetmemişti. Bir kere hamile kalana kadar bir bebek kuş dünyaya getirmenin ne demek olduğunu hiç düşünmemiştim. Bizi evlerinde besleyen insanlar bu konuda haklılardı galiba. Bizimki bir içgüdüydü. Yani hiçbir şekilde düşünüp taşınıp karar vermiyordunuz doğum yapmaya. Tüyleriniz kabardı mı, fazlaca ötmeye başladınız mı birden karnınız da şişiveriyordu.

Uzun bir süre düşünmemeye çalışarak bebeğimin yuvasını hazırlamaya başladım. Bu konuda ev ahalisi de bana yardımcı oluyordu. Ali bulduğu bütün çalı çırpıyı kafesin içine koyuyor, ben de elimden geldiğince bunları değerlendirmeye çalışıyordum. Ali'nin annesi bana büyük bir hayranlıkla bakıyor ve çok iyi bir anne olduğumu söylüyordu. "Bak Ali, ağzından çıkan salgıyla nasıl da parçaları birleştiriyor" diyordu. Ah bir anlatabilseydim o ağzımdan çıkan şeylerin midemin bulantısı sonucu olduğunu. Tüm bu işleri yapmak beni yine de rahatlatmadı. Belki de kuşlar tarihinde önemli bir değişikliğe sebep olacaktım ama bu içgüdüler üzerine iyiden iyiye düşünmeye başlamıştım. Hüseyin'in buna yorumu ise 'hiç'ti. Söylediğim şeylerin bir tanesini bile anlamıyordu. "Bu konuyla ilgili düşünülecek ne vardı? Şimdiye kadar dünya üzerindeki hiçbir kuş bunu düşünmemişti, hatta düşünmeye hiç yeltenmemişti bile."

İşte bu konuların çok fazla kafamı kurcalaması ve Hüseyin'in kayıtsızlığı beni Muhsin Bey'e götüren sebeplerdi. Havanın da uygun olduğu bir gün, Ali'nin annesi sofra örtüsünü silkmek için camı açtığı sırada dışarı kaçıverdim. Arkamdan bağırdığını duyuyordum, ama bu soruların cevaplarını bulmalıydım. Ve şimdilik bana yardım edebilecek tek kişi Muhsin Bey'di.

MUHSİN BEY, DERDİME ÇARE!
En kötüsü Muhsin Bey'in de şimdiye kadar bu konuda hiçbir şey düşünmemiş olmasıydı. Ben konuştukça uzaydan gelmişim gibi bakıyordu. (Gerçi o aralar bu konuyu da düşünmüştüm, uzaydan gelmediğimizi kim iddia edebilirdi?..) Suratıma müthiş bir şüpheyle baktı ve "Bu da aklınıza nereden geldi?" diye sordu. O da Hüseyin'e benzer şeyler söylüyordu. Başka bir problemim var mıydı? Örneğin kedilerden korkuyor muydum? Eğer varsa bu korkuyu yenmek ister miydim? Dahası birkaç hafta 'Altın Kafes Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde dinlenmek ister miydim?

Herkes ne kadar da banal. Ona Mırnav ile olan ilişkimizden, bir kediyle arkadaş olabildiğimden hiç bahsetmedim. Ne de olsa bu da ona çok karmaşık gelecekti. İzin isteyerek ve tabii yanımda zar zor taşıdığım arpaları da vererek oradan ayrıldım. Karnım da iyice şişmişti. Eskisinden çok daha yavaş ve zorlanarak uçuyordum. Bir ara kendimi iyice kötü hissedince, bir yerde dinlenmem gerektiğini düşündüm. Gözüme bir pencere pervazı kestirip yığıldım. Gözlerimi açtığımdaysa... Aman Tanrım! Ben neredeyim!..

SÜRECEK

ASLI E. PERKER


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır