kapat

Pazar Eki
26.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
Ben bir işçi çocuğuyum
Fazilet Partisi'nin yükselen 'yenilikçi'si Abdullah Gül, her sabah çocuklarına kahvaltı hazırlayan bir baba. Şiir yazan bir eş. Ve solculara da hayran: "Sol kültürde mücadele azmi ve demokrasiye inanç her zaman daha yüksek olmuştur" diyor

Son Fazilet Partisi kongresi, 'gelenekçi' kanat ile 'yenilikçi' kanadın nefes kesici liderlik yarışına, 'Kutan-Erbakan, Tayyip-Gül'e karşı' senaryolarına sahne olmuştu. Yarıştan gelenekçiler galip çıkmış, ancak yenilikçiler de aldıkları oy oranıyla bir nevi gövde gösterisi yapmışlardı. Bir zamanlar 'Erbakan'ın prensi' olarak tanımlanan, şimdiyse FP'nin yeni lider adayı olan Abdullah Gül'le siyasi ve özel hayatını konuştuk... 29 Ekim, Erbakan'ın olduğu gibi Gül'ün de doğumgünüymüş. Abdullah Gül, bu tesadüf için "Allah'ın takdiri şüphesiz. Valla bizim planımız değildi" diyor!

Oğuzhan Asiltürk'ün "Yenilikçi kanat partiyi bombalıyor" sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Oğuzhan Asiltürk doğrusu hiç muhatabımız değil.

Yenilikçilerin söylemi nedir? Gelenekçilerden nerede ayrılıyor, onlarla nerede birleşiyorsunuz?

Türkiye'nin ortalamasına seslenmemize rağmen yüzde 15'ler civarında oy aldık. Bu bazı şeylerin yanlış olduğunu gösterir. Her yaptığınızın doğru olduğunu ispat etmeye çalıştığınızda inandırıcılığınız kalmıyor. Bu yüzden özeleştiri çok önemli. Biz bunu yapmaya çalışıyoruz. Değişmedik, değişmeyeceğiz demek de bir vasıf değil. Ama rüzgara kapılan hazan yaprağı gibi de oradan oraya sürüklenmemelisiniz. Doğru olan, değişen şartlar karşısında kendi politikalarınızı, metotlarınızı gözden geçirmektir. Partimizin beş ilkesi var ve tutarlıyız.

En büyük özeleştiriniz ne?

Ona girmek istemiyorum, bunları çok söyledik. Bir süre sonra bu, Hıristiyanlar'ın günah çıkarması gibi bir hâl alıyor. Hoş değil. Doğru olan yeri ve mevzusu geldiğinde söylemek.

ALLAH ECEVİT'E UZUN ÖMÜR VERSİN
Önceleri Erbakan'ın prensi olarak tanımlandınız. Şimdi ise Fazilet Partisi'nin lider adayısınız. Bu usta-çırak ilişkisinin bir tezahürü mü?

Türk demokrasisinin en büyük noksanı tüm partilerde tek adam anlayışının olması. DSP'ye bakarsak, Allah uzun ömür ve sağlık versin, "Ecevit'ten sonra ne olur?" deniyor. Oysa yetişmiş çok kişi olmalıydı. "O giderse başkası gelir" denilebilmeli. Bu olmadığından, partiler demokrasi konusunda inandırıcı olamıyor. Hemen karşı cümle geliyor: "Siz kendinize bakın!" FP'de ise bu yapının varolduğunu söyleyebilirim. Başkanlık için birkaç kişinin adının geçmesi de bunun göstergesi.

Bu yapılanma Batılı, demokrasi kültürü daha fazla olan DSP'de bile olamazken Fazilet gibi çok daha geleneksel, hiyerarşik yapısı güçlü olan bir partide nasıl olabiliyor?

Tamamen tabanımızdan kaynaklanıyor. Bazıları FP tabanını demokrasi, cumhuriyet düşmanı, tek adamlık isteyen bir parti diye tanıtıyor. Tüm içtenliğimle söylüyorum ki, FP'nin tabanı Türkiye'nin en hoşgörülü tabanı. Demokrasi talebinde çok samimi ve parti içindeki gelişmeleri olgunlukla karşıladı.

Alınmış bir kararı mı olgunlukla karşıladılar, yoksa onlardan mı böyle bir talep geldi?

Böyle bir talep olmasa söz konusu olamazdı. İki tür değişim vardır. Kimi her şeyi yıkıp, hak - haklı tanımadan kafasına koyduğu yere tırmanmak ister. Bu tür hırslı kişiler parti içinde sırıtır. Diğer değişim ise tamamen talep sonucudur. Bazı şeylerin değişmesine dair büyük bir arzu vardır ve siz bu talebin öncüsü olabilirsiniz. Doğrusunu söylemek gerekirse biz bunun öncüsüyüz.

FP kapatılırsa ne yaparsınız?

Doğrusu kendi partimin kapatılmasına dair bir senaryo yazmak istemem. Çünkü o zaman kapatılabileceğini kabullenmiş olurum.

İşsiz kalır mısınız?

Hayır, zaten siyaset, yapacak başka işi olmayanların uğraşı olmamalı. Ama oluyor. Türk siyasi partilerinin zayıflığının bir nedeni de bu. Başarılı işadamları, sanatçılar, bilim adamları, bürokratlar, yazarlar siyasetin içine çekilmiyorlar. Halbuki çok başarılı olabilirler. Ama partilerin çemberini kırıp içine girebilmek, o turnikeden geçebilmek çok zor.

Siz bu turnikeden nasıl geçtiniz? Jetonunuz neydi?

Ben siyasete 10 sene önce Kayseri'den girdim. Doğrusu seçileceğimizi de tahmin etmiyordum; çünkü yüzde 25 şehir barajı vardı ve bizim oyumuz yüzde 8.5'tu. Seçimlere iki hafta kala ateşten gömlek beni sardı. O zaman işin şakasının olmadığını gördüm.

Recep Tayyip Erdoğan'ın yasaklılığı kalkınca yerinizi ona devredeceğinize dair söylentiler var. Doğru mu?

Tayyip Bey de haksızlığa uğrayarak, yasaklı hale geldi, hapse kondu. Kendisi şühesiz ki halkın sevgisini kazanmış bir arkadaşımız. Önceden çizilmiş elbiselerimiz yok, bunlar çok yanlış şeyler. Kendimizle tezata da düşeriz. Öte yandan ne pahasına olursa olsun yerimizi muhafaza ederiz anlayışı çok yanlış. Her şey kendi seyri içinde olur.

Doğumgününüz 29 Ekim. Erbakan'ınki de öyle. Cumhuriyeti en çok eleştiren partinin eski liderinin ve yeni lider adayının doğum tarihinin aynı olması hayatın bir cilvesi mi?

Valla ne diyeyim! Nerede, hangi gün doğacağımıza karar veremeyiz. Allah'ın takdiri şüphesiz. Valla bizim planımız değildi!

Dini inançları kuvvetli birisiniz. Politika ise, çıkar dengelerinin, hırsın sanatı. Yer yer 'Tüm bunlarla ne işim var' dediğiniz oluyor mu?

Bahsettiğiniz tasavvufla ilgili bir şey. Siyaset ve tasavvuf birbirinden çok farklı iki alan. Siyaset dinamizm, mücadele ister ve ben onun içindeyim ve kurallarıyla hareket ediyorum.

YASAK ELMAYI YEMEMELİ
Nefsinize hakim olabiliyor musunuz?

Bu herkes için geçerli. Önemli olan bile bile yanlış, kötülük yapmamak. Bunu başardığınız ölçüde doğru yoldasınızdır. İnsanların bazı şeyleri arzulaması, ulaşmak istemesi çok doğal; tabii yasak şeyler değilse.

Camileri ibadetin haricinde; düşünmek, yalnız kalmak, kendimizle hesaplaşmak için de halka açmalı mıyız?

Camiler şüphesiz namaz kılmak için yapılmıştır. Ama camiler aynı zamanda çok övündüğümüz eserlerimiz de. Hepsi açık olmalı ve açıktır da. İbadet amaçlı yapılmıştır ama siz orada namaz kılmadan da oturabilir hattâ düşünebilirsiniz.

Üniversitelerde sakal yasağı uygulamasına tepki gösterenler içinde solcu öğrenciler de yer almış, çenelerini siyaha boyayarak durumu protesto etmişlerdi. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sol kültürde mücadele azmi, demokrasiye inanç her zaman daha yüksek olmuştur. Solcu öğrencilerin haksızlık karşısındaki mücadelelerini zaman zaman kıskanıyorum. Geçenlerde çok hoşuma giden bir eylemleri daha oldu. MSÜ Güzel Sanatlar Akademisi'ndeki öğrenciler ilkokul önlükleri giyerek, ilkokul şarkıları söylediler. Çok dikkat çekici, zekice bir eylemdi.

Babanız Kayseri Tayyare Fabrikası'nda çalışmış. Pilot olmayı düşlediniz mi?

Babam orada işçiydi. Halen kendi atölyesinde çalışıyor. Ben bir işçi çocuğuyum. Her çocuk gibi ben de pilot olmayı düşledim. En çok evimizi hatırlıyorum. Eski evlerdendi ve büyük bir avlusu vardı. Orada oyunlar oynardık. Bazen önünden geçiyorum. Hayalimde bir futbol sahası kadar büyük olan evin 90-100 metrekare olduğunu görünce çok şaşırıyorum.

EŞİNİZİ SAKIN YALNIZ BIRAKMAYIN
Ne tür oyunlar oynardınız?

Daha çok futbol. Beşiktaşlıyım. Maçları TV'den izliyorum. Avrupa karşısında daha başarılı olmamız lazım, ama bir türlü istikrar kaydedemiyoruz. Bir bakıyorsunuz Barcelona'yı 3-0 yeniyor, sonra da aynı takıma eziliyor! Bu takımın daha oturmadığını gösteriyor.

Türkiye'ye mi benziyor?

Evet. Bazen. Çok ekstrem bir başarı var, sonra da çok ekstrem bir yenilgi.

En beğendiğiniz futbolcu?

Ertuğrul'u çok severdim, ayrıldığına üzüldüm. Beşiktaş biraz haksızlık yaptı, onu her yerde oynattılar. O da efendiliğinin kurbanı oldu, "Şurada oynarım" dikbaşlılığını gösteremedi. Halbuki, çok iyiydi. Şu anda da çok iyi futbolcular var; İbrahim, Ahmet Dursun gibi. Eminim birkaç seneye kadar gözde futbolcular olacaklar.

Sergen?

O da biraz dikbaşlılığının kurbanı oldu. Yani Ertuğrul'un tam tersi. Oysa üstün yetenekleri var. Hayatını kontrol edebilseydi, farklı olurdu.

Ne zaman evlendiniz?

30 yaşında, yani geç. Daha erken evlenmeyi tavsiye ederim. Eşimle bir yakınımızın düğününde tanıştık. İki erkek, bir kız çocuğum var.

İlk kez baba olacağınızda heyecanlandınız mı? Doğumhanenin önünde volta attınız mı mesela?

İlk çocuğum olduğunda ben Türkiye'de değildim. Eşim bunun sitemini hâlâ yapar. O yüzden herkese eşinizin yanında olun derim. Maalesef bazı şeylerin telafisi mümkün değil.

Mektuplaşır mıydınız? Şiirler yazar mıydınız?

Tabii ki, ama kendim hiç şiir yazmadım. Şairlerden alıntılar yapardım.

Mesela Sezai Karakoç'un Mona Rosa şiiri gibi mi?

Ooo, siz çok şey biliyorsunuz. Evet, bir zamanlar herkesin dilindeydi Sezai Bey'in Mona Rosa'sı. Bizim cephedeki arkadaşların dilinden hiç düşmezdi.

Necip Fazıl'dan çok etkilenmişsiniz... Başka kimlerin eserlerini okudunuz?

Cemil Meriç, solculardan Kemal Tahir, Dostoyevski, Albert Camus, Sartre. Günümüz yazarlarını da takip etmek istiyorum ama işlerimin yoğunluğundan pek mümkün olmuyor. Daha çok siyasi kitaplar okuyorum. Son olarak Cüneyt Arcayürek'in kitabını okudum.

RÜŞDÜ CAMİ DUVARINA İŞEDİ
Salman Rüşdü hakkında ne düşünüyorsunuz?

O adamı hiç sevmem. Onun yaptığı "cami duvarına işemek" gibi. Tarihte ne Salman Rüşdü'ler çıkmıştır... Çok ciddi filozoflar dine inanmadıklarını savunmuşlar ama hep bir kaygı gözetmişler. Onunki ise çok basit bir yaklaşım, ayrıca seviyesiz bir yazar. Çıkar amacıyla dine ve peygambere hakaret ediyor.

Çocuklarınızla ilgilenebiliyor musunuz?

Bir ara çok ihmal ettim. Sonra "milletin çocuklarının geleceği ile uğraşıyorsun, ama kendi çocukların ne olacak" dedim kendime. Bir-iki senedir yakından ilgileniyorum. Toplantılarını kaçırmıyorum, öğretmenleri ile konuşuyorum. Sabah erken kalkıp kahvaltılarını hazırlıyor, onları okula gönderiyorum.

Abdullah Bey, siz hiç çılgınlık yapmaz mısınız?

Çılgınlık insanın iradesiyle olan bir şey değil. Şüphesiz benim de çok sinirlendiğim anlar oluyor. Bu durumlarda her şeyi yüz üstü bırakmak, bir yerlere kaçmak şeklinde olmasa da, ben de ortam değiştiriyorum. Ama bana en iyi gelen sinemaya gitmek.

BUKET AŞÇI


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır