kapat

CUMARTESİ EKİ
25.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
Mektup, letter, lettera, lettre
On sekiz yaşında her sabah mektup dağıtarak Philadelphia'da on yıl postacılık yapmıştır. Bir gün, posta çantasını çöp kutusuna atar ve yanına yalnızca telefon rehberini alarak ayrılır Philadelphia'dan.

Şimdi Hindistan'da yaşamakta ve Philadelphia'da, eskiden "işyeri" olan adreslere üzerinde güzel bir deniz ile Calangute'nin ıssız sahilleri olan kartlar atmaktadır. Adresi ise: Postacı Tommy...

Tommy'nin hikâyesini Antonio Tabucchi'nin "Hint Gece Müziği" romanında okudum ve kalem ile kâğıdın hayatımızdaki macerasını düşündüm.

Yazan kadar yazılanın da sevgisi ve sevincini taşıyan mektubu...

e-mail'ler, chat'lar hayatımıza gireli hangimiz kart atıyor, mektup yazıyoruz? Daha on yıl öncesinde Avrupa'da hangi pastaneye girseniz, kapı kenarında onlarca posta kartı dururdu. Arkasına bir selam ile adres yazmak yeterliydi sevdiğinizi sevindirmeniz için... Sigaraya yasak geldiğinden beri kibrit kutuları gibi posta kartları da artık koleksiyonerlerin kilerinde...

Bir on yıl sonra ise hiçbir yazarın elyazması bir mektubu olmayacak. Belki "Mektup" denen edebiyat türü de... Bir başka deyişle yüreğin ele değişi, elin yazıya dokunuşu, yazının kelime olarak kâğıt üzerindeki sıcaklığı da kalmayacak...

Tommy, telefon rehberinin "C" harfine gelmiş henüz. Ama "Acelem yok," diyor, "önümde bütün bir yaşam var." Peki, mektupsuz hayatımızın önünde ne var?

HP'YE TEŞEKKÜR
Diyeceksiniz, şair sen ne kadar mektup yazdın hayatında? Eski zamanlarda yazardım. Şimdi "bilgisayar"a esir düştüm ben de herkes gibi. Geçen ay aldığım dizüstü bilgisayar, arıza çıkardı. Ama imdadıma Hewlett Packard'ın Müşteri Temsilcisi Çiğdem Saka yetişti ve onarıma gerek kalmadan bilgisayarımı hemen değiştirdi.

Bu teşekkürün Çiğdem Saka'nın şahsında HP'ye bir "mektup" niyetine okunmasını dilerim.

HAFTANIN KİTABI
Kurtuluş Savaşı sonrasında üç yıl görev yapan Birinci Meclis, Cumhuriyet'in ilanından önce kendi kararı ile çalışmalarına son vermişti. Bu Meclis'in kimi üyeleri cumhurbaşkanı mertebesine ulaşacak, kimi üyeleri ise siyasal dalgalanmalar içinde idam bile edilecektir.

Cemil Koçak'ın editörlüğünde Seçil Karal Akgün, Sina Akşin, Fahri Çoker, Ahmet Demirel, İhsan Güneş, Aykut Kansu, Uygur Kocabaşoğlu, Orhan Koloğlu, Ayşen Savaş, Bülent Tanör, Tarık Zafer Tunaya, Mustafa Türkeş ve Yıldırım Yavuz'un kaleme aldığı "Birinci Meclis" kitabı Sabancı Üniversitesi'nin yayını olarak çıktı.

İlk bölümünde adı geçen akademisyenler, dönemin değişik konu ve sorunlarını inceliyorlar. İkinci bölüm, yanında siyasal ve askeri gelişmeleri anılarla yansıtmakta... Son bölüm ise TBMM Gizli Celse Zabıtları'ndan yapılmış bir seçmeden meydana geliyor.

Cemil Koçak, "Sunuş" yazısında şöyle diyor: "Târihe meraklı ve genel geçer bilgilerle yetinme niyetinde olmayan ve Birinci TBMM ile dönemin değişik konu ve meselelerine bir ilk adım atmak isteyen okuyucu kitlesine seslenmek..."

"Birinci Meclis", adı üzerinde yakın tarihimiz için önemli bir kaynak kitap...

Sevgisini emekli maaşı ile ödedi
Aylık kitap ve eleştiri dergisi "Virgül"de Vivet Kanetti, Memet Fuat'ın Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan "Ahmet Haşim" kitabından hareketle Haşim üzerine kapsamlı bir inceleme sunuyor. Haşim için "yapıtlarında yaşadığı dönemin izleri görülmez" iddiasının "ülkemizdeki edebiyat çevresinin herkese benzemez en çarpıcı örneği" olduğunun altını çizen Kanetti, sözü daha sonra Haşim'in özel yaşamına getiriyor. Bu özel yaşama işte bir katkı daha...

Haşim, 1922'de ancak iki ay süren bir evlilik yapar, ancak bu eşinden öldüğü yıl boşanabilecektir.

Fakat Haşim, her zaman evlenmeye niyetlidir. Bir gün, yine bir genç kıza âşık olmuştur. Kızın dul annesi, Mina Urgan'ın annesiyle Haşim'i yemeğe davet eder. Herkes bu evliliğe razıdır. Haşim'se huysuzlanmaya başlayacak, nedenini ise şöyle açıklayacaktır:

"Kızın kırk yaşlarındaki annesine tıpkı benzemesine bakıp nasıl olacağını gördüm. Bu yüzden kızla evliliği istemedim."

Fakat Haşim, uzun süredir tanıdığı bir kadınla, ölmeden üç hafta kadar önce evlenecek, söylentiye göre de bu evliliği emekli maaşının sevdiği kadına kalması için yapacaktır.

Refik Durbaş

rdurbas@mynet.com.tr


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır