kapat

24.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
EMİN ÖZTÜRK


Bu bize ders olsun

Fıkrayı belki bilirsiniz. İdam edilecek Karadenizli'ye son sözünü sormuşlar. "Bu bana ders olsun" demiş. Konumuz yine mali piyasalarda son günlerde yaşananlar. Ancak, yukarıdaki fıkradaki Karadenizli ile mali piyasalar arasında çaresizlik açısından bir benzerlik kurduğumuzu düşünmeyin. İşler o kadar vahim değil. Ama bu olaydan çok ciddi dersler çıkarılması gerektiği de açık. Bazılarına değinelim:

Dedikodu deyip geçmeyin
Çarşamba günkü yazıda mali piyasalarda son dönemdeki sıkıntının nedenleri arasında likidite darlığını baş köşeye oturtmuştuk. Diğer nedenler ise zaten likidite sıkışıklığının nasıl oluştuğunu açıklamaktaydı. Aynı gün piyasalarda yaşananlar bu saptamayı doğruladı. Ancak, yetkililerin demeçlerinde ve gazete başlıklarında işin dedikodu boyutunun çok fazla abartıldığını görüyoruz.

Tabii ki, bu noktaya gelinmesinde dedikoduların payı olabilir. Banka sistemine yönelik operasyonların ve bunun medyadaki yansımalarının güven kaybına yol açtığını zaten biz de kötümserliğin nedenleri arasında saymıştık. Ancak, bu tür moral etkenler birkaç hafta önce de vardı. Başbakan ve diğer yetkililerin teskin etme gayretleri ile bunların ortadan kalktığını da sanmıyoruz.

Dolayısıyla, Çarşamba günü öğleden sonra piyasaların neden sakinleştiğini yeniden sormak gerekiyor. Bizce cevap çok açık: Merkez Bankası'nın IMF anlaşması çerçevesinde belirlenen net iç varlık bandı dışına çıkarak TL boca etme sözü sistemi rahatlattı. Böylece sistemin zonklayan yarasına ağrı kesici uygulanmış ve acı bir müddet dindirilmiş oldu.

Diş macunu tüpe girecek
Bir müddet diyoruz çünkü Merkez Bankası'nın acil müdahalesi uzun süreli bir çözüm değil. Önümüzdeki haftalarda extra likiditenin çekilerek net iç varlıkların tekrar IMF anlaşmasındaki düzeye inmesi gerekiyor. Bu ise kısa vadeli faizlerin yine yükselmesi demek.

Bu sorunun kısa vadeli faizleri çok fazla yükseltmeden çözülmesinin geçerli tek bir yolu var: Merkez Bankası'na dışardan veya yurtiçinden döviz girişi olması. O zaman piyasaya verilen likidite geri çekilmeksizin net iç varlıklar hedeflenen düzeye inmiş olacak. Dolayısıyla şimdiki durum önceki yıllardan farklı olarak dışarı taşırılan diş macununun tekrar tüpe doldurulması türünden zor bir iş.

Para kurulunun diyeti
Herkesin hatırda tutması gereken nokta, Merkez Bankası'nın 2000 yılında para kurulu benzeri bir para-döviz kuru politikası başlatmış olması. Bu, döviz kurunun seyri konusunda çok katı bir taahhütte bulunulurken para politikası konusundaki özgürlüğün terkedilmesi anlamına geliyor. Dolayısıyla, sepet döviz kurunun ne olacağı önceden tam olarak bilinirken faizlerde çok fazla oynaklık olması mümkün.

Hatırlayalım, programın ilanını takip eden haftalarda hızla döviz girişi olmuş ve bazı günlerde gecelik faiz oranı yüzde 5'e bile düşmüştü. Son günlerde olan ise bunun tersi, yani döviz çıkışı ve faizlerin hızla yükselmesi. Eğer para kurulunun gerektirdiği kurallara tam olarak uyuluyorsa her iki durumda da para politikasının edilgen olması gerekiyor. Tabii, kısa vadeli faizlerin çok düştüğü durumda kimse batmıyor ama faizler aşırı yükseldiğinde banka sisteminin durumu zorlaşıyor. Bu da para kurulunun bedeli. Zaten banka sisteminde doğacak bir soruna para kurulu çerçevesinde müdahale imkanı olmaması bu uygulamanın en önemli risklerinden birisi olarak biliniyor.

Bu hafta ekonomi yönetimi bu açmaz ile ilk defa ciddi olarak karşılaşmış oldu. Doğal olarak banka sistemini riske sokmak yerine para kurulu türü uygulamaya bir süre ara verilmesi tercih edildi. Ama unutmayalım ki, faizlerin düzeyine bağlı olarak döviz giriş ve çıkışlarının olmasını öngören otomatik mekanizmanın her zaman çalışmadığı görüldü. Yani bazı şartlarda TL faiz düzeyi ne olursa olsun yatırımcılar dolar almayı tercih edebiliyorlar. Aynen Çarşamba sabahı ve ondan önceki iki günde olduğu gibi. Dolayısıyla, hangi şartlarda dövize yönelik talebin faiz düzeyinden bağımsız olabildiğini herkesin düşünmesi gerekiyor. Tabii en başta da hükümetin.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır