kapat

24.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
SEDAT SERTOĞLU(ssertoglu@sabah.com.tr )


40 yıldır...

Diplomat kökenli politikacımız Mehmet Ali İrtemçelik, Türkiye'nin AB süreci ile çok ilginç bir öneride bulundu. İrtemçelik, referandum istedi.. "Halka gidelim" dedi.. Ama bunu söylerken, Katılım Ortaklığı Belgesindeki Kıbrıs ve Türk-Yunan sorunlarının, bu referandumun kapsamı dışında tutulmasını istedi..

İrtemçelik ile bu önerisini uzun uzun konuştuk.. İrtemçelik, Kıbrıs ve Türk-Yunan anlaşmazlıklarının, neden referandum dışında tutulmasını istediğini de anlattı..

Ama biz, bu iki konunun da referandumda yer almasını, halkımızın bu iki konuda da ne düşündüğünün ortaya çıkması gerektiğini savunduk.. Onun için de, eğer bu referandum yapılırsa, bu iki konunun da pakete konmasının gerektiği görüşünde olduğumuzu söyledik.. Halkımızın kendi kararını, kendi sağduyusu ile vermelidir...

Biz, Türk insanı için hayati derecede önemli böyle bir konuda, halkımızın, "Devlet gözlüğü ile yönlendirilmesine karşıyız.."

Zaten, devletin 40 yıldır, herşeyi herkesten daha iyi bildiğini sanması yüzünden başımız bir türlü dertten kurtulmuyor...

Askeri, ekonomik, siyasi ve sosyal konularda bırakın yıllık krizleri, haftalık hatta günlük krizlerle yaşaya yaşaya, her yeni güne "Bakalım bugünün krizi ne olacak?" diye başlaya başlaya, halkımızın çoğu sinir hastası olmadı mı?

Ankara, hangi konuda kendisi ile ters düşen yeni bir fikir ortaya atılsa, hemen refleksini çalıştırıyor ve mutlaka karşı çıkıyor.. Otomatik olarak çalışıyor bu refleks.. İktidarda veya muhalefette kimin olduğu önemli değil o anda.. Aynı refleks hemen harekete geçiyor.. Bu yıllardır böyle gidiyor..

Türkiye'ye, Türk insanına yazık değil mi?

İstanbul Kültür Üniversitesi'nde, ABD Temsilciler Meclisi'ne gelen ve son dakikada direkten dönen Ermeni Soykırım Tasarısı konusunda bir panel düzenlendi.. Bu panele katılanlardan biri de, bizim Dışişleri Bakanlığı'nda Ermeni işlerine bakan dairede görevli bir diplomatımız olan Ahmet Ardağ.. Yani devlet memuru.. Ardağ konuşmasını nasıl bitirdi gelin birlikte okuyalım:

"...Daha bir çok notum var.. Ama daha fazla detaya girersem sanırım dilimi tutamayıp, başımı belaya sokacağım..."

İşte Ankar'da amir korkusunun bir diplomatımız üzerindeki etkisi.. Herşey çork açık değil mi? Ankara'da birileri bir politika belirlemiş, buna karşı çıkacak devlet memurlarının başı derde giriyor..

Ama bizim Dışişleri Bakanlığı eskiden böyle diğildi.. Toplantılarda, bir konuda her türlü fikir çarpışır ve rahatlıkla ortaya atılabilirdi.. Ama şimdi "tek tip diplomat" yaratma görüşü, Ankara'ya hakim.. Yazık.. İnsanları düşünmekten, düşüncelerini söylemekten vazgeçirten, "Duvar" filmindeki gibi prototipler yaratmaya çalışan, 2000'li yıllarda nehirleri tersine akıtma çabaları nereye kadar gidecek? Ne zamana kadar sürecek?

Globalleşme diyoruz.. Yeni Dünya Düzeni diyoruz.. Globalleşmenin ne anlama geldiğini anlatan bir tanıtımı bizin Ankara'ya ithaf ediyorum..

Soru: Globalizasyon nedir?

Cevap: Bir İngiliz prensesi ile Mısırlı sevgilisinin İsveç yapımı cep telefonu kullanması, üzerinde Hollanda yapımı motor bulunan bir Alman otomobili ile Fransa'da bir tünele çarpması, aracı kullanan Belçikalı şöförün viski içerek sarhoş olması, olayı bir İtalyan paparazzinin Japon yapımı bir motorsiklet üzerine yakından izlemesi, yaralıların bir Amerikalı doktor tarafından tedavi edilmesi, yardımcısının Filipinli bir öğrenci-doktor olması ve Breziyla yapımı ilaç kullanılması..

Dünya nereye, biz nereye?

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır