kapat

24.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
CAN ATAKLI(ataklic@sabah.com.tr )


Türkiye'de bu iş çok zor

Sorumsuzluktan hesap sorulması için yaptığım çağrıya çok sayıda avukat cevap verdi. Ama çoğunun gerekçesi aynıydı; bizde tazminat davası olmaz

Meğer ne çok dertli varmış, ben de şaşırdım. Başkalarının sorumsuzluğu yüzünden zarar gören, yaralanan, hatta sakat kalan pekçok kişi aradı dün.

Kimi "Keşke bu daha önce aklımıza gelseydi, beni bu hale getirenlerden hesabını sorardım" dedi, kimi de "Ben biraz uğraştım ama sonuç alamadım, sonunda bezdim bıraktım" diye konuştu.

Hemen dünkü yazının çok kısa özetini yapayım: Diyorum ki, başta devlet ve resmi kurumlar olmak üzere pekçok kişi sorumsuzca davranarak vatandaşı zarara uğratıyor. Belediye açtığı çukurun etrafını korumaya almıyor insanlar içine düşüp yaralanıyor, PTT kanal açıyor içine araba düşüyor, müteahhit kumu çakılı yola döküyor kazaya neden oluyor. Bu sorumsuzluğu yapanlara birşey olmuyor. Bu nedenle bir kampanya başlatalım, bu tür sorumsuzluklar yüzünden zarar görenler mahkemelere gitsin ve tazminat davaları açsın. Nasıl Batı ülkelerinde bu yapılıyorsa bizde de olsun.

İşte dünkü çağrının özeti bu.

Vatandaş memnun
Kampanyaya pekçok vatandaş destek olduğunu bildirdi. Tabii Türkiye biraz da "sorumsuzlar cenneti" gibi. Bir kere kimse yaptığı bir sorumsuzluğun nerelere kadar varacağını hesap etmiyor. Ya da meydana gelen bir olayda kendisinin de sorumluluğunun olduğunu kabul etmek istemiyor.

Adam dökmüş yola kömürü, yolu kapamış, kaldırımdan yürüyemeyen vatandaşa araba çarpıyor, kömürü dökene "neden buraya kömür döktün bak kaza oldu" deyince "Buradan değil karşı kaldırımdan geçseydi" diyor. Çoğu kez zaten kimsenin aklına o kömürü döken gelmiyor bile.

Dünkü yazıdan sonra arayan vatandaşlar "Çok doğru çünkü sorumluları aramak aklımıza gelmiyordu, ayrıca genellikle bu tür olaylarda insan kaderine razı oluyor. Ama bundan sonra hesap soracağız" dediler.

Avukatlar umutsuz
Kampayaya adını vererek katılmak isteyen avukat sayısı, bu sayfadaki listede göreceğiniz gibi çok fazla değil. İstanbul'dan sadece 8 avukat çıktı. İki de Mersin'den başvuru oldu.

Ama pekçok avukat aradı ve "Bu boşa çaba olur" dedi. Canım sıkılmadı desem yalan olur, hepsine nedenini sordum.

Avukatların söylediği birkaç temel nokta var:

1) Türkiye'de tazminat davaları çok uzun sürüyor.

2) Hakimler yüksek tazminata yanaşmıyor

3) Tazminat davası için yatırılan harçlar çok yüksek

4) Tazminat davalarından herkes pay almak istediği için rüşvet çarkı çok çalışıyor.

5) Türkiye'deki yasalar bu tür davalar için yeterli değil

Bu maddeler hemen herkesin ortak görüşü. Tabii böyle olunca avukatlar fazla kazanamayacaklarını görüyorlar ve genel olarak tazminat davlarından kaçıyorlar.

Kampanya sürecek
Tabii bu olumsuzluklara rağmen kampanyayı sürdüreceğim. Bu tür girişimler bir günde sonuç almaz. Şimdi önümüzde çok ciddi bir örnek var. Edirne'de sigara nedeniyle kanser olan ve iki gün önce ölen Emine Hanım'ın Tekel aleyhine açtığı 100 milyarlık dava sürüyor. Bu dava belki örnek olacak. Alınacak lehte sonuç herkesi uyandırabilir.

Ben bugünden itibaren bu köşeye başvuru yapan avukatları izleyeceğim. Eğer bu tür dava alırlarsa sonuçlarını da geldikçe burada yayınlayacağım. Elbette bu uzun bir süreç. Ama inanıyorum ki Türk vatandaşları da artık sorumsuzlardan hesap soracak güce kavuşacaktır.

İşte halkın avukatı olmak isteyenler
Naci Gürkan:

0216/ 337.91.45

0216/ 349.17.35 Faks

Mehmet Salih Kara: 0212/ 293.42.32

Yılmaz Dedeoğlu:
0212/ 522.48.66

İbrahim Cantepe:
0212/ 530. 85.40

0532. 588.57.31

0212/ 526.13.16 Faks

V. Hasan Canköse: 0212/ 441.95.35

0212/ 441.94.61 Faks

F. Helin Kul:
0212/ 583.43.40 B.Köy

Ertem H. Bürosu: 0212/ 245.47.01

0212/ 251.39.51 Faks

Kerim Altıntaş:
0212/ 529.54.28-29

0532/ 205.98.89

Türkay Aydınlıoğlu: 0212/ 213.88.07

0532/ 257.76.48

Müjgan Özer Şahin: 0324/ 233. 85.83 Mersin

Tülay Kaya:
0324/ 231.53.73 Mersin

Halkın öfkesinden kurtulmanın en kısa yolu delilik
Eski Refahlı Hasan Mezarcı'nın son halini gördünüz değil mi? Saçlarını iyice uzatmış, sarıya boyatmış, kulağına da küpeyi takmış. Üzerine altın işlemeli bir entari geçirmiş. Kendisinin İsa Peygamber olduğunu söylüyor. Gökten indiğini anlatıyor. Bunu yaparken de son derece sakin.

Ama ilk andan itibaren "Bu adam delirmiş. Aklı uçmuş gitmiş" diyorsunuz.

Gerçekten de Hasan Mezarcı'nın akli dengesinin yerinde olmadığı izlenemi ediniliyor. Peki Mezarcı delirdi mi, yoksa deli taklidi mi yapıyor?

Bana sanki özellikle böyle bir şova soyundu gibi geliyor. Çünkü Mezarcı Türkiye'ye dönemiyor. Atatürk ve laiklik aleyhine çok ağır sözler söyledi biliyorsunuz. Hakkında pekçok dava var. Ayrıca halkın arasına girip dolaşması da çok zor.

Ama bu tür bir delilik numarasıyla hem rahatlıkla Türkiye'ye gidip gelebilirsiniz, hem yargı kıskacından kurtulursunuz hem de öfkeli halkın tepkisini azaltırsınız.

Öğretmenden Özür Günü
Her 24 Kasım'da geleneksel olarak Öğretmenler Günü'nü kutluyoruz. Eğitimle ilgili yetkililer, başta bakan olmak üzere öğretmenlerle birlikte toplantılara katılıyorlar, gün boyu öğretmenler üzerine konuşmalar yapıyorlar.

Peki sonra? Öğretmenlerin gerçek sorunlarına neşter atılabiliyor mu? Bugün bir öğretmen en fazla 300/350 milyon lira maaş alıyor, o da ek dersler sayesinde.

Biz bu maaşı reva gördüğümüz öğretmenlerden çocuklarımıza gençlerimize hem ders bilgileri vermelerini hem de hayatı öğretmelerini istiyoruz. Öğretmenler bu moralle hangi bilgilerini geliştirecek ve hangi hayat deneyimi kazanacak?

Bana göre bugünü sadece "Öğretmenler Günü" olarak kabul etmeyelim ve bu güne "Öğretmenlerden Özür Günü" adını verelim. Önce onlardan özür dileyelim sonra sorunlarına çare bulmak için kollarını sıvayalım.

NOT: Başta öğretmen olan annem ve babam olmak üzere, okul yıllarımda emeği geçen öğretmenlerimin ve tüm öğretmenlerin bu anlamlı gününü kutlar hem sevgi ve saygılarımı sunarım hem de özür dilerim.

Hastaya doğru teşhis koyan doktorlar

Yaşlı doktor kasabayı terketmek üzereyken yerine gelen genç doktoru almış hastalarını tanıştırmak üzere evden eve dolaştırmaya başlamış.

İlk girdikleri evde bir kadın:

"Doktorcuğum çok mide ağrısı çekiyorum" demiş.

Eski doktor da:

"Bence biraz fazla mevya yiyorsunuz da ondan..." demiş.

Dışarı çıktıklarında yeni doktor "Ağabey" demiş, "Kadını muayene bile etmeden nasıl böyle bir neticeye vardın?"

Yaşlı doktor anlatmış:

"Oğlum, gözlüğümü yere düşürmüştüm ya, eğilip alırken bir de baktım yatağın altı meyva kabukları ile dolu."

İkinci evdeki hastayı genç doktorun muayene etmesine karar vermişler. Bu evdeki kadın "Çok halsizim" deyince doktor:

"Belki de kilise faaliyetleriniz sizi çok yoruyor, biraz ara verin" demiş.

Dışarı çıkmışlar yaşlı doktor genç doktora: "Doğru söyledin" demiş, "Bu kadın kiliseden dışarı çıkmaz. Ama nasıl anladın?"

Genç doktor:

"Ben de çaktırmadan yatağın altına baktım ve kilisenin papazını gördüm."

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır