Türkiye'nin, daha önceki yüzyıllarda olduğu gibi, biten yüzyılda da ne kadar kötü yönetilmiş ve hamaset demagojileri arkasında halk yığınlarının nasıl kazıklanmış olduğu; gün günden daha çok ortaya çıkıyor.
Düşünün ki, Türkiye "adam başına düşen ulusal gelir birimi" açısından evrensel tablonun 93. sırasında...
Ya "yaşam kalitesi" açısından nerede?
Yunanistan'ın bile 65 basamak altında...
"Türk'e Türk propagandası" yapıp durmakla karşılaştırıldığında, tam bir fiyasko yani...
Koskoca bir yüzyılı daha, halk yığınlarını aldata aldata, rezalet bir fiyaskoyla kol gibi ıskalamış olmanın, usul usul su yüzüne vurması; belki sizin de yüreğinizi dağlıyor ve gizli talanlarla böylesine aldatılmış olmaya öfkeleniyorsunuz...
Ben de öfkeleniyorum; hele alacaklarımı da alamayınca...
İçimi serinletmek için Hulki Aktunç'un "Türkçenin Büyük Argo Sözlüğü"ndeki "Kavramlar" bölümünde; "Aldanmak", "Aldatmak", "Aldırış Etmemek", "Aldırışsızlık", ve "Alet olmak" deyimlerinin argodaki karşılıklarına baktım...
Şimdi onları sizlerle de paylaşarak, acı bir mizah atmosferinde havayı kulaçlamaya başlıyorum.
Aldanmak:
Açmaza düşmek;
Boğulmak;
Boğuntuya gelmek;
Çalışmak;
Çaparize gelmek;
Çapraza gelmek;
Dikilmek;
Dolduruşa gelmek;
Dolma yemek;
Dolma yutmak;
Dubaraya gelmek;
Ekilmek;
Ekintileri oynamak;
Faka basmak;
Gargaraya gelmek;
Gaza gelmek;
Güllüm yutmak;
Hacılara gelmek;
İşlemek;
Kafeslenmek;
Karmanyolaya gelmek;
Katakulliye gelmek;
Kazıklanmak;
Kazık yemek;
Keleğe gelmek;
Kerizlenmek;
Ketenpereye gelmek;
Kolpoya düşmek;
Kolpoya gelmek;
Kül yemek;
Kül yutmak;
Kofti yutmak;
Makasa alınmak;
Mantepsiye basmak;
Mantara basmak;
Mantar yemek;
Numara yemek;
Piyaza gelmek;
Tava gelmek;
Tavlanmak;
Tav olmak;
Tongaya basmak;
Tora düşmek;
Tufaya gelmek;
Uyduruşa gelmek;
Uyumak;
Üçkağıda gelmek;
Yaşa basmak;
Yemek;
Yutmak;
Yutmazsa gargara etmek;
Zokaya düşmek;
Zokayı yutmak.
Aldatmak:
Açmaza getirmek;
Açmaz yapmak;
Altmış altıya bağlamak;
Anadolu etmek;
Ayak atmak;
Ayak çıkmak;
Ayak koşmak;
Boğmak;
Boğuntuya getirmek;
Çalıştırmak;
Dalgaya düşürmek;
Dek etmek;
Dolduruşa getirmek;
Dolduruş yapmak;
Düdüklemek;
Ekinti;
Ekintiye getirmek;
Ekmek;
Enayi;
Enayi boğmak;
Enayi şey etmek;
Gargaraya getirmek;
İşletmek;
Kafakola almak;
Kafaya almak;
Kafese almak;
Kafese koymak;
Kafeslemek;
Kavuk giydirmek;
Kayışa çekmek;
Kayış aşırmak;
Kayış atmak;
Kayış etmek;
Kayışlamak;
Kazık atmak;
Kazıklamak;
Kazık oynamak;
Kaz yolmak;
Kerizlemek;
Kötüye boğmak;
Kumpas kurmak;
Kumpas sallamak;
Kül yutturmak;
Posta kurmak;
Taktırmak;
Tav;
Tava getirmek;
Tavcılık;
Tav etmek;
Tavlamak;
Tongaya bastırmak;
Uyduruş;
Uyduruşa getirmek;
Uyutmak;
Üçkağıda getirmek;
Üçkağıt açmak;
Yedirmek;
Yemek;
Zokayı yutturmak.
Aldırış etmemek:
Keşten gelmek;
Omuz vermek;
Reçete yazmak;
Tonel geçmek;
Yan çizmek;
Yan sallamak.
Aldırışsızlık:
Fırın kapağı;
Haylamak;
Keçe;
Keçelemek;
Keçeleşmek;
Keşlemek;
Keşten gelmek;
Pas geçmek;
Reçete yazmamak;
Sağmal;
Tonel geçmek;
Yan çizmek;
Yan sallamak.
Alet olmak:
Yuttur kaydır işleriyle, üçkağıtçılıklara yardımcılık etmenin ise argodaki karşılığı bir tek:
Kucağına oturmak.
Eveeet, koskoca bir yüzyıl da rezalet bir fiyaskoyla kol gibi ıskalandı işte... Talancılar alkışlandı, talana karşı çıkanlar da zindanlara kondu...
Bundan kimlerin utanması gerektiğini kendileri de bilir, tarih de...
Ve sanıyoruz ki, ilerde yerel tarih açısından bu döneme, "Soyguncular dönemi" damgası vurulacak...
