kapat

CUMARTESİ EKİ
18.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
Bedelini bir gün mutlaka ödersin
Solmaz Kamuran'ın kaleme aldığı Kiraze, Seferad Yahudileri'nin İspanya'dan kovulduktan sonraki yaşamından önemli kesitler sunuyor

'Kovun bizi, sizden çok daha fazla sevdiğimiz bu topraklardan atın bizi. Ama sizi daima hatırlayacağız İspanya Kralı ve Kraliçesi, tıpkı daha önce bize kötülük edenleri hatırladığımız gibi. Sizden intikamımızı tarih kitaplarında alacağız. Adınız sonsuza kadar lekelenecek, bunu hiçbir ordu yapamazdı size.'

1492 yılında İspanya'dan kovulan binlerce Seferad Yahudisi'nin hahamı İzak Abravanel, kendisine son bir kez savunma hakkı veren Kraliçe Isabella'ya ve engizisyon mahkemesi yetkililerine işte böyle hayatı pahasına savunmuş cemaatini. Ancak İspanyol Yahudileri'nin kaderi değişmemiş. Kraliçe, her şeye rağmen hahama kıyamamış ve onu Napoli'ye göndermiş. Diğer Yahudiler'in büyük bir bölümü kendilerine daha iyi ve güvenli bir yaşam vaat edilen Osmanlı topraklarında almışlar soluğu. Buraya kadar anlattıklarımız her ne kadar bir masalı andırıyorsa da, gerçeğin ta kendisi. Ann Chamberlain'ın yazdığı çoksatan roman dizisi Safiye Sultan'ın çevirmeni Solmaz Kamuran, kaleme aldığı ve İspanya'dan kovulan binlerce Seferad Yahudisi'nin yaşamından yaklaşık 100 yıllık bir kesit sunduğu "Kiraze"de yaşanan acıları, sürüklenişi, hayal kırıklıklarını anlatıyor. Yaşanan aşklar ise hep geri planda...

80'İNDE LİNÇ EDİLMİŞ
Geçtiğimiz günlerde İnkılap Yayınevi'nden çıkan ve kısa sürede altıncı baskıya ulaşan kitaba adını veren Kiraze, yani Esther Kira'nın ailesi de bu zulümlerden kurtulup İstanbul'a yerleşmiş. Solmaz Kamuran, zekası ve hırsı sayesinde Osmanlı Sarayı'nın içine girmeyi başaran, ilişkileriyle hatırı sayılır bir servetin sahibi olan ancak bir Sipahi ayaklanması sırasında, 80 küsur yaşına bakılmadan linç edilen Esther Kira'ya bir tesadüf eseri okurken rastlamış, izini sürmüş ve ortaya 100 yıllık bir dönemi siyasi ve sosyal birçok ayrıntısıyla aktaran bu roman çıkmış. Kamuran'la "Kiraze" macerasını konuştuk...

Esther Kira'nın yaşam öyküsünü, o dönemi araştırırken kaynak bulmak zor oldu mu?
Osmanlı tarihine amatör merakım var. Okurken arada bir yerde rastladım Esther Kira'ya. Küçük bir bilgi veriliyordu ama sonu çok dramatikti. 80 küsur yaşında bir kadın nasıl linç edilir diye araştırmaya başladım. İnternet olduğu için ne aradığınızı bilirseniz herşey daha kolay. Tabii Esther Kira'nın özel hayatıyla ilgili bir şey bulmak pek mümkün değil ama o döneme ait çok kaynak var. İnternetten İspanyol ve İtalyan kaynaklarını araştırdım. Bölgedeki elçilerin raporlarına baktım...

Çıkış noktanız, sizi yazmaya sürükleyen neydi?
Bu insanların baskılarla başlarına neler geldiğiydi. İnsanlar hayatlarının ne kadarına hakimler; o beni çok etkiliyor. Oradan oraya savruluyorsun. Kitabın başında Haham'ın Hıristiyan oluşu, pek gönüllü değil; tıpkı kitabın sonundaki Moşe'nin Müslüman oluşu gibi. Bu kadar manevi bir şeyde bile değişiklik olabilmesi... Beni en çok o etkiledi.

Peki Esther Kira karakterinde size en etkileyici gelen şey ne oldu?
Son derece başarılı olması, öldüğünde 5 milyon duka altın serveti olması, bunu nasıl yaptığı, Venedik Cumhuriyeti'nin ilk kez lotarya oynatma iznini ona vermiş olması, Yahudi olması...

Romanın devamını yazmayı düşündünüz mü? Esther'in hayatta kalan oğlunu, 5 milyon duka altına ne olduğunu okuyucu da merak ediyor...

Osmanlı'da mülkün sahibi sultanın kendisi. Veziri azam bile olsa devşirme oldukları için bir köle. Öldüğü zaman da serveti sultanın hazinesine geçiyor... Esther'in serveti de Safiye Sultan'ın oğlu olan III. Mehmed'e geçiyor. Esther'in dördüncü oğlu, Müslüman olarak "Aksak Mustafa" adıyla sultanın çavuşu oluyor. Aradım ama Aksak Mustafa Çavuş'u bulamadım. Biraz veri olsaydı onu da anlatırdım.

Yahudilerin de söz etmediğini söylüyorsunuz Esther'den?
Pek çok şeyden söz edilmediğini fark ettim kitabı yazarken... Güncel yaşamda bir ünlem kullanıyorlar, "Şema Izrael" diye. Bizim "Aman Allahım, Yarabbim" dediğimiz gibi... Sordum Yahudi arkadaşlarıma, bu ne demek, bunu kullanıyor musunuz diye. "Evet, kullanıyoruz" dediler; oysa gündelik hayatta böyle bir kelime kullandıklarını duymamıştım. Demek ki hâlâ evlerinde, kendi aralarında bir sakınma var. Bu beni etkiledi.

Okurlardan, özellikle Yahudi okurlardan gelen tepkiler nasıl?
Onlar için de bir ilk tabii. Bir kısmı da bilmiyormuş, "Hiç olmazsa senden öğreniyoruz" diyorlar. Tabii yemekler, adetler biliniyor da, gençler bilmiyorlar bazı şeyleri. Kasıtlı olmasa da, bir asimilasyon söz konusu.

Romanda gerçeğin payı ne kadar?
Bu bir roman ama romanın geçtiği dönemin olayları tabii ki kurgu değil. Tarihsel bir roman yazacaksanız bazı olayları doğru olarak aktarmak gerek. Ama Esther Kira karakterini ben kurguladım.

Tarihler doğru
Kraliçe Isabella'nın ölüm döşeğinde çektiği acıları öğreniyoruz. İnsanın aklına ister istemez bir "ilahi adalet" düşüncesi geliyor...

Tarihlerin hepsi doğru, dolayısıyla belki de öyle bir adalet söz konusu. Bu da bir avuntu mudur, bilmiyorum. Tabii her şeyin bir bedeli var. Geniş boyutta baktığınızda hiçbir şey bedava değil. Bugün ödemeyebilirsin o bedeli, ama bir gün mutlaka ödüyorsun...

* Kitabın en önemli bölümlerinden biri de İzak Abravanil'in savunma sahnesi..

Savunmayı, bulduğum İspanyol kaynaklarından birebir çevirdim. Aslında bulmaktan da çok etkilendim. Savunma bugün bile haksızlığa uğrayanların kullanacağı bir metin. Papa'nın özür dilediği gece, Abravanil'i düşündüm; bunu 500 yıl öncesinden biliyordu.

Yeşim Nur


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır