kapat

09.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
banner
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
ALİ KIRCA(alikirca@sabah.com.tr )


Al birini, Bush ötekine

Amerika Birleşik Devletleri'nde dün yapılan (şu dakikalarda halâ sonuçlanmayan) seçimlerin başlıktaki "deyim"den daha iyi açıklaması olamaz:

Al birini vur ötekine; ya da Al birini Bush ötekine...

Beyaz Saray'a talip olan iki aday arasında ne kadar fark varsa, sandıktan çıkan oylar arasında da o kadar fark vardır.

Ya da; hiçbir fark yoktur.

***

Bir zamanlar İngiliz demokrasisi için kullanılan "tahterevalli" benzetmesi, Amerika'nın iki partili sistemine daha çok oturuyor aslında...

Bir-iki dönemlik cumhuriyetçi iktidarları, mutlak şekilde demokrat yönetimler izliyor...

Ya da tersi oluyor...

Ama, en azından, cumhuriyetçi ve demokrat adayların ülke içi sorunlar, sosyal ve ekonomik çözümler ve dış politika yaklaşımları arasında "nüans"larla da olsa, "görülebilir" farklar bulunuyor...

Daha doğrusu; bulunuyordu...

Oysa, bu son seçimde, iki adayın bu bağlamda birbirlerine "ikiz kardeş" kadar benzeştikleri görüldü...

Böyle bir benzerlik durumunda; adaylar arasında bir seçim yapabilmek için geriye kişisel özellikler kalıyordu...

"Karizma"da bu özelliklerin başında geliyordu...

Dün Yeni Dünya'da Beyaz Saray yarışına katılan iki adaya bu gözlükle bakınca ortaya çıkan fotoğraf her şeyi anlatıyordu aslında...

Özeti şuydu ki; iki aday da karizma fakiriydi...

Kitleleri etkilemek; insanları peşinden sürüklemek; ağzından çıkan her söze herkesi inandırma gibi "karizmatik" kişi özelliklerinin hiçbiri adaylarda yoktu...

Bu özelliklerden yalnızca biri, adaylardan birinde bulunsa, Amerika tarihinin en kolay seçimi yaşanırdı...

Öteki, berikini siler süpürürdü...

Lakin, birbirinden hiçbir farkı olmayan iki aday arasında, Amerikan seçimi bir elmanın iki yarısı gibi, tam ortadan ikiye bölündü...

Adayların nitelikleri arasında hiçbir fark göremeyenler, şimdi oyları arasında bir "fark" bulmaya çalışıyorlar...

İşleri zordur.

Bu maç "berabere" bitmiş olabilir...

***

Bizi, asıl şaşırtan, Türkiye'deki insanların ve özellikle siyasetçilerin bu işe şaşırmış olmasıdır.

Aslında Türkiye kaç "genel seçim"dir aynı tabloyu yaşıyor...

Özallı yılların sona erdiği, ya da renklerin bir bir silindiği 90'lı yılların başından beri, Türkiye geçmişin görkemli seçim zaferlerini unutmuş görünüyor...

Oylar, partiler arasında, yüzde yirminin biraz altında ve biraz üstündeki oranlarla dağılıyor...

Soldan sağa partilerin oy oranları birbirine iyice yaklaşıyor..

Yüzde yirmiyi biraz aşan sokaklara dökülüyor... Yüzde yirminin biraz altında kalanlar göz yaşı döküyordu...

Oy oranları arasında fark azalmıştı...

Çünkü,

Partiler arasında fark kalmamıştı...

Herkes, merkeze yaklaşma yarışına giriyor; ve herkes merkeze yaklaştıkça merkez "herkesleşiyor"du...

***

Kıssadan hisse;

Fark yaratmak isteyenlerin farklı olmak mecburiyetleri vardır...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır