kapat

09.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
banner
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
SELAHATTİN DUMAN(sduman@sabah.com.tr )


Heves çok, yetenek yok..

Yörük Ali Efe'nin Aydın çarşısına dikilen heykeli sayesinde bu gerçeğin altını bir kez daha çizme imkanına kavuştuk.. O sebepten sinirlerimiz bozuk ve bu yazıda ağzımıza geleni söylüyoruz.. Allah kabul etsin..

Gerçi, hikmetinden sual olunmaz ama Allah'ın bir bildiği var ki bu millete heykel yapma kabiliyetini vermemiş..

Mesela bizde Osmanlı'dan beri iyi ressamlar çıkmış.. Minyatür ya da hat sanatçıları çıkmış.. Bir tek heykeltraş çıkmamış..

Şimdi birileri çıkıp "Heykel yapmak dinimizce mekruh olduğundan yetişmemiş.." diyebilir..

Aslında bu yazının kurgusunu kafamda yaparken "Resim de dinen yasaktı.. Ressam nasıl yetişti?" gibisinden bir cümle ile devam etmeyi planlamıştım.. Lakin yazının tam burasında "Resim ile dinimiz arasındaki ilişkinin" heykeltraşlara uymayacağını farkettim..

Neden derseniz? Gizli gizli resim yapmak mümkün.. Fırçayı tuvale sürersiniz.. Kimsenin ruhu duymaz..

Ne var ki heykel öyle değil.. Bir elinize çekici diğer elinize küsküyü alacaksınız.. Taşa ya da mermere tak tuk vuracaksınız.. Konu komşunun kafasını yiyeceksiniz..

Adamlar bir dayanacak, iki dayanacak.. Üçüncüsünde "Ula bu ne bitmez tadilatmış.." deyip isyan edecekler.. Gizliden heykel yapıldığı meydana çıkacak.. Başta imam olmak üzere bütün mahalleli düşman kesilecek..

Koca Osmanlı'da buna cesaret eden pek kimse çıkmadığından heykel işinde "Köy yerinin taş ustası" gibi kalmışız..

***

Rahmetli Atatürk'ün bu heykel işine çok hevesi vardı.. Memleketin her bir yanında yeni yollar yapılıyor, o yollar bir meydana bağlanıyordu.. Eh! Meydan dediğin de orta yerinde bir heykel ister..

Peki kimin heykeli dikilecek?

Bu konuda genç cumhuriyetin kurucuları arasında biraz tartışma çıkmış.. Meydanlara kahramanların, kurtarıcıların heykellerinin dikilmesi adetten..

Ancak Gazi Paşamız kendi heykellerinin dikilmesini istemiyor.. "Sağlığımda heykelimin dikilmesi biraz tuhaf olmaz mı?" diyerekten ayak sürüyor..

O vakit bizim Erdal'ın babası İsmet Paşa başvekil.. Gönlünden "Paşam madem sen istemiyorsun.. O zaman benimkileri dikelim.." demek geçiyor ama Mareşal Çakmak'ın, Kazım Karabekir'in, Rauf Orbay'ın "Ama sen çatal kafasın.." diye itiraz edeceklerini bildiğinden bir türlü öne çıkmaya cesaret edemiyor..

Çünkü rahmetli İsmet Paşa'nın kafası bir değişikti.. Önden bakıldığında iyiydi de yandan bakıldığında kafası biraz çatallıydı.. Galiba bu özelliği de doğumdan geliyor.. Rahmetlinin doğumu biraz zor olmuş.. Bebek ters geliyormuş.. Ebesi iyi bahşiş alacağım diye "bebeği bir hamlede çekip çıkarmak" istediğinden biraz zorlamış..

Doğumdaki baskı yüzünden paşanın kafası bombe yapmış.. Alın ve tepesi öne fırlamış.. Çatal kafa kalması o sebepten..

Durum böyleyken meydanları Gazi Paşa'nın heykeli yerine İsmet Paşa'nın heykelleri ile donatmak muhalefetin ağzına laf verecek..

Atatürkümüz ise isteksiz..

Eee! Memleketin yeni meydanlarına koyun, kuzu heykeli dikecek halleri yok ya! Deyin ki diktiler.. O da sakıncalı.. Elin turisti geldiğinde "Sizin memleketi bunlar mı kurtardı?" diye makara yapacak..

Bunları Atatürk'e birbir anlatmışlar.. Ancak öyle razı olmuş heykellerinin dikilmesine..

***

Taşa hayat verme konusunda kabiliyetimizin olmadığını ahali de bilir de koskoca Mustafa Kemal bilmez mi?

O Mustafa Kemal ki, gençliğinden beri çektiği pek çok hastalığa rağmen bizim doktorlardan şaşmamış.. Ölüme yaklaştığı vakitler bile "Beni Türk doktorlarına emanet ediniz.." demiş..

Başına gelecekleri taa o zamanlardan gördüğünden bir kez bile "Beni Türk heykeltraşlarına emanet ediniz.." dememiş.. Heyet-i Vekile de bunun üzerine bildik ne kadar gavur heykeltraş varsa Atatürk adına, Kurtuluş Savaşı adına siparişler vermiş..

Cumhuriyet döneminin ilk Atatürk heykeli 3 Ekim 1926'da İstanbul Sarayburnu Parkı'nda açıldı.. Heykeltraşı ise Avusturyalı Heinrich Krippel'di.. Aynı sanatçının bir başka heykeli Ankara Ulus meydanına kondu..

Ardından Taksim Meydanı'na İtalyan Pietro Canonica'nın eseri dikildi.. Hükümetimiz bu heykeli "taksitle" yaptırdığından İstanbul'a gelmesi biraz gecikti..

Canonica'ya verilmesi gereken son taksiti denkleştirememişiz.. Adam da "Para yoksa heykel de yok.." diye su koyvermiş..

Bunun üzerine İsmet Paşa "Ben de ne zaman paran kaldı?" diye bastırıp heykeli getirtmiş.. 8 Ağustos 1928'de hizmete açtırmış..

Açtırmış ama heykeltraşın parasını da takmışlar.. Son taksiti bir türlü ödememişler.. Roma Büyükelçimiz, hükümete dünyanın telgrafını çekip "Ödeyin şu adamın parasını.. Elçiliğin kapısında yatıp kalktığından sokağa çıkamıyorum.. Binada mahsur kaldığımdan ülke çıkarlarını savunamıyorum.." diye diller dökmüş..

Merhum Büyükelçimiz Suat Davaz'ın "Ödeyin şu parayı.." diye çektiği şifreli telgrafların parası ile memleketin bütün meydanlarına birer heykel dikilebileceği hesaplanmış..

Adam sonunda son taksidini 1933'de alabilmiş..

Canonica'nın Ankara Etnoğrafya Müzesi önündeki heykeli ile İzmir'deki heykelinde yapılamayan tahsilatın izleri görülür.. Kaidelerin üzerine konan rölyeflerde sanatçıya "borç takan" İsmet Paşa'nın, kafasındaki deformasyonu gizleyen tadilat yapılmamıştır..

***

Bu heykel mevzuuna nereden mi girdim? Aydın'a dikilen "bıyıksız" Yörük Ali Efe heykeli yüzünden.. Belediye heykeltraşı suçlamış.. Heykeltraş özgün yorumu savunmuş..

Aydın çarşı esnafının kafası iyice karışmış durumda.. O yüzden meseleye Allah rızası için el atıp, vatandaşı uyandıralım istedim.. Yarın birgün benim heykelimi dikmek icap ettiğinde bu tür kargaşalar yaşanmasın, diye..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır